5

13.6K 1.9K 1.4K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Ah cidden bu fici çok seviyorum :') Hak ettiği değeri görmese de devam ediyorum kör topal. Ama bölüm gecikmeleri oy ve yorumlardan kaynaklı onu belirteyim. En çok ilgi gören ficlerime daha sık bölüm güncellediğimi biliyorsunuz genel olarak öyle, eh tabii ilhamla da alakalı :D

Biliyorsunuz ki sadece yazmak için yazmıyorum hiç bir kurgumu, hepsi göz bebeğim gibi benim. Bu yüzden desteklerinizi esirgemeyin lütfen, yükselen her bir oy ve yorum sayesinde benim yazma hevesim artıyor ve motive oluyorum, unutmayın bunu.

Yazım yanlışlarım varsa affoluna, düzenlemeden atıyorum çünkü. Keyifli okumalar diliyorum lokumlarım! Xx

**

Sinip kaldığım yerde zangır zangır titredim. "Beni buradan çıkarttığın ve özgür kalmamı sağladığın için sana zarar vermeyeceğim." dedi boğuk sesi. Oydu... Gerçekten de Kim Taehyung'un sesiydi. O şu anda önümdeydi ve saçlarımı okşuyordu. Tanrım...

"Aç gözlerini Jungkook." Dehşete kapılan bedenim küçük bir kedi yavrusu gibi sarsılıyordu. Gözlerimi açmamak için başlattığım savaş ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlandı.

Sımsıkı yummaktan sızlayan gözlerim benim kontrolüm dışında usulca aralandı. Puslu görüş alanıma giren yanık teni ve karanlığı bile delip geçebilecek kadar yoğun çakmak gözlerin sahibi ile karşı karşıya kaldığımda nefesim kesildi.

"Kanın beni yeniden hayata döndürdü, bunca yılın ardından senin sayende dünyaya geri geldim." dedi derin sesi, kısık bir şekilde. "N-n-ne?" Korkudan kalbim duracaktı şimdi. Dilim ağzıma takılıp duruyor, vücudumun her bir uzvu özenle titriyordu.

"Kuyuyu açmak için çabalarken ellerin kanadı." Neredeyse dibimde olduğu için ciddi anlamda nefes bile alamayacak hale geldiğim için ciğerlerim sıkışmaya başlamıştı.

İçerisinde bulunduğum bu durumda sözlerini idrak edebilmek epeyce güçtü. Zihnim olağanüstü derecede bulanıklaşmıştı. Beynim endişe, korku ve gerginliğin oluşturduğu o yoğun üçlüden ötürü patlayacakmış gibi hissediyordum.

"Ve senin kanın kuyuya damlayarak benim kemiklerime, özlerime karıştı." Sözleri kafamı mümkünmüş gibi daha çok karıştırarak bir bataklık suyuna dönüştürdü. O bir ölüydü ve şimdi yeniden hayata mı dönmüştü? Tanrım...

Elleriyle yüzümü avuçladığında duvara sinen omuzlarım korku içerisinde küçüldükçe küçüldü. Gözlerimi kapatmak istesem de kırpıştırdığım gözlerimin uzun bir süre kapanmasına izin vermiyor olmalıydı.

Parmak boğumlarıyla gözlerimden süzülen gözyaşlarımı silerken hıçkırdım. Elmacık kemiklerime düşen yaşların yolunu kesmeye kalkışsa da yerini yenilerinin doldurması saniyeler içerisinde gerçekleşti.

"Lü-lütfen... Canım çok a-acıyor. Çık-çıkmama ya-yardım et buradan." dedim kesik kesik nefeslerimin arasından titrek bir sesle, kelimeler boğazıma diziliyordu.

"Senin koruyucunum artık, yeniden bedenimi bulmamı, ruhuma kavuşmamı sağladın. Ruhum sana mühürlendi Jungkook." Ben... İyi bir şey mi yapmıştım farkında olmadan, yoksa kötü bir şey mi... Tanrım. Deli gibi korkuyordum.

"Korkma, sana zarar vermeyeceğim ve sana kimsenin zarar vermesine de izin vermeyeceğim. Benimsin." dedi ağır ağır.

Sözleri beynimde şimşekler çaktırırken gözyaşlarımdan dolayı şişen gözlerim irileşti. "N-ne?"

Kuyunun o tırtıklı, eski ve yosunlu, soğuk betonuna yaslamış olduğum başımı, parmaklarıyla yüzümü kavrayarak kendine doğru çekip oradan ayırdı.

PUNISHED • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin