Haiiii, ben geldiim. Fiyuuuv, özlediniz mi? Bunca sürenin ardından geri dönmek... Hüzünlü bir kek gibi hissediyorum. Umarım bu kez de hüsranla sonuçlanmaz ve hak ettiği değeri görür fic :)
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
**
"Bir de ışınlanma gücüm varmış, bunu ben de yeni fark edebildim. Zamanında görünmez olabileceğimi ve ışınlanma gücümün olabileceğini bilseydim ya da farkına varabilseydim o şerefsiz halktan kolayca kaçabilirdim, ama o zaman çok toydum. İyileştirme gücümün bile yeni farkına vardığım dönemlerdi..."
"Hepsi mezarlarında çürümüşlerdir şimdi. Gidip mezarlarını bulup tek tek yakasım var, intikam almak ve yüzleşmek istiyordum, ama artık onlar bu dünyada değil. Yok etmeye çalıştıkları kişi bu dünyada şimdi, gerçi ben hep bu dünyadaydım ama dediğim gibi güçsüz ve savunmasızdım kuyunun içerisinde hapsedilmiştim. Her neyse ben artık bu dünyadayım ama onlar yok, intikam için artık çok geç..."
Hemen başucumda dağınık koyu saçları ve yanık teniyle dikiliyordu. Çakmak gibi parlayan gözleri hafifçe kısılırken aklına bir şey gelmiş gibi başını omzuna doğru eğdi.
"Aslında intikam için bir yol var." dedi ve duraksadı, bir kaç saniyeliğine yatağıma düşürdüğü bakışları, yeniden göz teması kuracak şekilde gözlerimle buluştu.
O vicdan yoksunları Taehyung'u acımasızca canlı canlı yakmışlar ve kuyuya hapsetmişlerdi. Hem de suçsuz yere... Bu zalimliklerinin karşılığında onları cezalandırmak istemesi, intikam duygusuyla yanıp tutuşması en doğal hakkıydı.
"Nasıl bir yol?" diye soludum yattığım yatakta hafifçe doğrulup sırtımı yatak başlığımla buluştururken. Sesim fısıltıdan öteye tırmanamamıştı.
"Seni geçmişe gönderdiğim gibi, bana yardımcı olursan birlikte geri dönebiliriz, o âna, o anıya." dediğinde ağzım bir karış aralandı. "Ne yapmam gerek?"
Sorumla birlikte, bana sesli bir cevap vermek yerine aramızdaki iki adımlık mesafeyi aniden kapatıp yatağa doğru, üzerime eğildi.
Gergince yutkunup onu dikkatli gözlerle izlerken, yüzümü ince, uzun ve kemikli parmakları arasına hapsettiği gibi tek kelime dahi edemeden, hışımla kadife gibi yumuşak dudaklarını ağzımın ortasına bastırdı.
Dudaklarımızın eşleşmesiyle göz bebeklerim kayarken, göz kapaklarıma bir ağırlık çöktü.
Kirpiklerim saniyeler içerisinde titreşerek kapanıp, gözkapaklarım gözlerimi örtmek zorunda kaldığında vücudum büyük bir boşluğa düşmüş gibi sallandı.
Tenimi fırtınalar sarmalamış gibi sarsılırken, Taehyung'un sıcak dudaklarının baskısı yerini soğuk esintiye bıraktı.
Vücudum ürperirken, tüylerim diken diken kesildi. Ağırlaşan gözkapaklarımı aralamak adına hamle yapacağım sırada, büyük bir gürültü koptu.
Kapıya vuruyorlardı.
Birbirine yapışan kirpiklerimi aralamayı başardığımda, ahşap oyma ve son derece antika görünen eşyaların bulunduğu koridor karşıma çıktı.
Puslu görüş alanıma, hemen köşede dikilen Taehyung girdi sonra. Geri dönmüştük. Burası onun eviydi, şu anda benim kaldığım evin eski hali, ilk yapıldığı hali...
1921 yılındaydık ve kapıyı kıracak şekilde çalıyorlardı hiddetle. "Taehyung." diye endişe ve karmaşayla mırıldandığımda, kapıya doğru dönük vücudunu hafifçe bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUNISHED • TAEKOOK ✓
Fanfiction1921 yılında, halk tarafından büyük tehdit olarak görünen ve canavarmış gibi dışlanılan Kim Taehyung, kasabalılar tarafından yakılarak bir kuyuya atılıp hapsedilmiştir. Evlatlık olarak alındığı Fransız ailesi her şeyden bir haber kayıp olarak bildir...