-3-

87 18 1
                                    

---
Bende seni çağırmaya geliyordum. Kahvaltıya çağırdı bizi Kunduracı."

"Off! Nasıl açım var ya. Hemen gidelim lütfen." diye girdim araya. İkisi de güldüler ve beraber bahçeye çıktık. Açelya'nın yol göstermesiyle bahçenin arkasındaki kış bahçesine gittik. Babamın evinde bir başkasının rehberliğinde gezmek kötü bir histi.
---

"Günaydın." dedim kış bahçesine girerken. Eren de "Günaydın." Dedikten sonra herkes hep bir ağızdan günaydın diyerek yanıtladı bizi. Masaya geçtik ve babamı beklemeye başladık. Abime döndüm. "Babam nerede?"

"Telefonda. Birazdan gelir."

"Kurt gibi açım ya. Çabuk gelsin."

"Sen başla, bugün V.İ.P. sayılırsın. Hatta uzun bir süre babamın biriciği olacaksın."

"Hep öyle değil miyim?" Abim göz devirince güldüm. Açelya abime bakarak konuşmaya başladı. "Nasıl yani? Böyle her dediğini falan yapar mı mesela?"

Abim şaşkınca "Yapar herhalde." dedi. Açelya bana döndü. "Mayıs, babandan bizi bırakmasını isteyebilir misin?"

"Kötü mü ağırladık sizi?" Babam gelince abim kalktı. Onunla beraber hepimiz kalktık. Açelya mahçup bir şekilde konuştu. "Estağfurullah. Sadece zorla tutuluyor olmak biraz can sıkıcı."

Babam masanın baş köşesindeki sandalyeye oturdu ve oturmamız için bir işaret verdi. Biz oturunca da konuşmaya başladı. "Kahvaltınızı yapın. Herkese afiyet olsun. Merak etme, kahvaltıdan sonra isterseniz gidebilirsiniz. Öncesinden sizinle bir şey konuşacağım. Zorla tuttuğumu düşünme lütfen. Kısa bir misafirlik." Açelya babama gülümseyip kahvaltıya başladı.

Biz kahvaltımızı yaparken babamın adamlarından biri geldi ve konuşmak için babamdan izin istedi. Babam izin verince yaklaşıp konuşmaya başladı. "Efendim Agâh Bey geldiler."

Babam bir şey demeden masadan kalktı ve ön bahçeye doğru yürüdü. Abim de peşinden gidince Eren bana döndü.

"Agâh Bey kim?"

"Bilmem." Kahvaltıma devam ettim.

"İnşallah Halıcı Agâh değildir."

"O kim ki?"

"Tanımak istemeyeceğin biri." Açelya'ya döndüm.

"Sen tanıyorsun yani."

"Tanımak istemezdim. Buraya gelmez değil mi?"

"Bildiğim kadarıyla babam öyle herkesi sofrasına oturtmaz. Yakın değillerse gelmez ama sevdiği biriyse zorla oturtur sofrasına. Agâh Bey'i tanımadığım için bir yorum yapamam."

"Hassiktir! Geliyor." Kıvanç'a döndüm ve kaşlarımı çattım. "Küfür etme!" Kimseden ses çıkmayınca baktıkları yere döndüm. Babam, abim, göbekli orta yaşlı bir adam ve abim yaşlarında bir adam olduğumuz yere geliyorlardı konuşarak. "Geç Agâh. Sizi erkenden çağırdım kahvaltı yapmamışsınızdır. Kahvaltı yapıp konuşuruz."

"Meraklandırdın bizi. Önemli bir şey olmasaydı gece aramazdın."

"Konuşulur bunlar."

Babam 8 kişilik masanın baş koltuğuna, Agâh Bey tam karşısına oturdu. Abim babamın hemen yanındaki sandalyede oturuyordu, yanında ben vardım, benim yanımdaki boş koltuğa da yeni gelen çocuk oturdu. Babamın diğer yanında Kıvanç, onun yanında Eren ve son sandalyede de Açelya oturuyordu.

"Bu gençler kim Oktay?"

"Duymuşsundur, kötü bir olay yaşandı."

"Evet, duydum. Kızın yaşıyormuş, ölmemiş." Babam elini kaldırdı ve beni işaret etti. "Kızım Mayıs." Hafifçe gülümseyip baş selamı verdim.

PLAN DIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin