Babam bana hakkımdaki planlarını anlatınca sessizce dinledim ve bir karşılık vermedim. Babamın da istediği buydu. En geç bir hafta içinde İstanbul'a gitmemi istiyordu. Ben gittikten bir hafta sonra da abim gelecekti yanıma. Babamdan evime gitmek için izin istedim. Eşyalarımı toplayıp bir an önce babamdan uzaklaşmak istiyordum. Evet, babamı çok seviyorum ama çok sinirliyim ona. Daha doğrusu ona değil de ona karşı gelemediğim için kendime sinirliyim. Babam beni Açelya ile beraber evime gönderdi. Açelya beni eve geri bıraktıktan sonra Eren ve Kıvanç'ı alıp, kendi evlerine gidip toparlanacaktı.
Babamın şoförü bizi evime getirdiğinde Açelya ile birlikte içeri girdik.
"Ne yani evin burası mı?" Kaşlarımı çatıp Açelya'ya döndüm. "Neden küçümser gibi konuştun?"
"Az önce geldiğimiz evden sonra normal bir apartman dairesi beklemiyordum."
"Ne yapayım? Bende bir saray yavrusunda mı yaşayayım?"
"O kadar parayı bunun için kazanmıyor musunuz?" Açelya'nın dediğine gülüp, anahtarı portmantodaki kaseye bırakıp ayakkabılarımı çıkardım. "Ayakkabılarını çıkarırsan sevinirim. Kirlettin evimi."
"Ben içeri gelecek miyim?"
"Bana yardım etmeyecek misin?"
"Ha yardım. Olur ederim." Açelya ayakkabılarını çıkarıp beni takip etmeye başladı. Salona girdikten sonra odama geçtim. "Sadece kıyafetlerimi alacağım."
"Neden?"
"Başka bir şeyim yok çünkü." Dolaba yöneldim ve arkasından katlanır basamağı çıkardım. Açtım ve yere koydum. Üstüne çıkıp dolabın üstündeki bavulu indirmek için elime aldım.
"Mayıs taşıyabilecek misin onu?"
"Taşırım tabi. Ben koydum zaten buraya."
"Mayıs dur! Taşıyamazsın. Yardım edeyim."
"Yok, yok. Ben hallediy..." Bavulun ağırlığını yanlışlıkla bedenimden geriye verdim ve GÜM!
"Ben sana taşıyamazsın dedim ama!" Evet, popo üstü düştüm. Yavaşça kalkarken popomu sıvazladım. "Ya ben bunları kaç kere indirip kaldırdım ya!"
"ilk defa mı düştün?"
"Yoo. Bu kaçıncı, hala alışamadım, ona sitem ettim." Açelya güldü ve yere düşen bavulu yatağa taşıdı. "Bir yerin ağrıdı mı?"
"Popom acıdı."
"Bu bavul neden bu kadar ağır?"
"İçinde iki bavul daha var."
"Bunların hepsini dolduracak mısın?"
"Kıyafetlerime anca yeter zaten."
"Yuh! Gerçekten bu kadar kıyafetin var mı?"
"Görürsün şimdi. Ağzın değil elin çalışsın."
"Bu bavulları doldurmak en az 5 saat sürer. Önce yemek yesek? Ben çok açım."
"Yarım saat veriyorum." Bavulları birbirinin içinden çıkartıp hepsini açık bir şekilde yatağın üzerine koydum. Dolap kapaklarının hepsini açıp bütün askıları yerinden alıp yere attım. Teker teker askıları çıkarıp kıyafeti elimde buruşturup bavula koydum. "Katlamayacak mısın?"
"Aman yok. Ne gerek var?"
"Ama olur mu öyle?"
"Bakayım." Bir kıyafeti daha askıdan çıkarıp, buruşturup bavula attım. "E oluyormuş."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLAN DIŞI
ChickLitHayat insanlara eşit davranmaz. Her insanın yaşayacağı hayat en başından bellidir. Sınırları, kararları, geçmişi hatta geleceği bellidir. İnsanoğlu bu sınırları aşamaz. İnsan elde etmesi mümkün görünmeyen bir şeyi başardığında "Kaderimi kendim yazdı...