Medyada melisa...
Heyecanlanmıştım. Hayatın zorluğuna boyun eymek neden bu kadar zordu? Koray'a baktım gülüyordu. Gülüşünden kendimi alamadım. Bende güldüm. Koray biraz yaklaştı. Sonra biraz daha. Gözlerine bakıyordum. Önüme düşen bir parça saçı kulağımın arkasına koydu. Benim de ayaklarım onunkine minik minik yaklaşırken bukadar kötü bir kaderim olmasından yakındım. Koray yüzünü gözlerimden biraz aşağı kaydırdı. Salondan gelen telefon sesi biraz kendime gelmeme neden oldu. Koray hala bana bakıyordu. Ona;
"Telefon"diyerek bir uyarıda bulundum. Gözlerinin uzun süre kırptı. Sessiz bir şekilde lanet okuduğunu duyabilmiştim. Merdivenlerden koşarak çıktı. Ben hala bodrum katında aptal aptal gülüyordum. Bir süre korayın gittiği kapıdan ardına bakakaldım.sessizlik, sessizlik ve yine sessizlik.
Koray merdivenlerin hızla inerek aşağı indi. Bir yandan da ceketini giymeye çalışıyordu. Biraz sinirliydi.
"Deniz ben gidiyorum. Biriki saate gelirim. Acıkırsan beni bekleme. Kapıyı kitle. Kimseye de açma. Telefonun açık olsun."diyerek tekrar yukarı çıktı cevap vermemi beklemeden dış kapının sesi duyuldu.
O gün Geceyarısına kadar koray' ı bekledim. Gelmedi. Dakikalar daha sinir bozucu bir hal alıyordu. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Sadece koray ın yanımda oldması yeterdi. Bunu da bana çok görmüştü anlaşılan. Bir an melisa nınyanındadır diye düşündüm. Sonuçta ben kimdim ki? Sevgilisi varken. Ama bildiğim bir şey daha vardı. O da korayın melisayı gerćekten sevmediğiydi. Çünkü küçükken bana evleneceği kızı anlatırdı hep. Melisa gibisi hiç yoktu. Merakım hızla artarken saat gece üçü buluyordu. Neden bu kadar endişelendiğimi bilmiyordum. Melisada korayda telefonunu açmıyordu. Kendimi zor tutuyordum. Bana bunları yapamazdı. Ona gerçekten çok sinirliydim. Kapı çaldı. Kendime hakim olmaya çalışarak kapıyı açtım. Koray karşımdaydı .saçları hafif dağınık ve sevimli. Susarak gözlerine baktım. Kapıyı kapatıp içeri geçtiğimizde ikimizde ayakta dikiliyorduk. Kendimi tutamayıp bağırmaya başladım.
" koray bu kadar düşüncesiz olabileceğine inanamıyorum. En azından geç kalıcağım diye haber verebilirdin. Ne kadar korktuğum hakkında en ufak bir fikrin var mı? Sana ina..."
Bana biraz yaklaştı ve sarıldı. Saçlarım onun ellerindeydi. Kafasını saçlarıma gömdü. Bende ona sarıldım. Onun ne halde olabileceğini bilmiyordum. Belki de başına kötü bir şey gelmiştir diye düşündüm. Bende ona sımsıkı sarılmıştım. Sonsuza dek böyle kalabiliriz diye düşündüm. Düşündüm. Ayrıldığımızda saçımı yavaşça okşadı ve gözlerini gözlerime dikti.
"Anlamıyorsun değil mi?" Diye bir şey söyledi. Bu fazla anlam yüklü bir cümleydi. Anlayamayacağım tarzda.
Salondaki kanepeye oturdu. Yüzünde hafif bir gülümsemeyle;
"Yanıma gel,Deniz"dedi kanepeyi işaret ederek. İsmimi telaffuz edişi telaffuz edemeyeceğim bir çok sıfatı barındırıyordu. Yanına oturup başımı omzuna yasladım. Saçlarımı okşuyordu. Gözlerini bana dikti. Başımı kaldırıp ona baktım. Bu sefer daha belirgin bir gülümsemeyle bana baktı ve başımı öptü."Sanırım seni seviyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Budala
ChickLitBizi duygularımızdan arındıracak biri değildir ihtiyacımız olan, kimse kendine açıklayamasada bize o duyguları yaşatacak birini isteriz. Bize sürekli iyi davranan birine ihtiyaç duymamızın kendimizi sorgulamamıza neden olması gerekir. Bizim elde etm...