favorite crime.

620 36 49
                                    

-mikasa-

Günümüzün tamamı neredeyse mükemmel geçmişti. Tüm gün burda birlikte eğlenmiştik. Sadece ikimiz,iki küçük çocuk gibi, koşayarak, zıplayarak,bu lunaparkta, saatlerce eğlenmiştik. Binmediğimiz yer kaldı mı diye düşünürken Eren sanki düşüncelerimi okumuş gibi "Mikasa,hadi dönme dolaba binelim! Ona hiç binmedik bugün." demişti,gerçekten binmemiştik ve dönme dolap bi klasiktir! Yani anlarsınız ya dolap en yüksek yerine geldiğinde en yukarda romantik anlar yaşanır falan. Yani öyle biliyorum ben. Öyle değilse de boşverin siz.

Yavaş adımlarla yürümeye çalışıyordum ama Eren küçük bir çocuk gibi kolumdan çekiştiriyordu kolumdan. Onun bu hali gülümseyerek sesli bir soluk almama neden oldu. Cidden onu mutlu görmek,beni de mutlu ediyordu,en az onun kadar hem de.

Eren kadınla konuştu ve elindeki jetonlu verip teşekkür etti. Sonra beni arkasından çekiştirip heyecanla dönme dolaba bindi. Arkasından da ben bindim hemen. Karşı karşıya oturduk ve dönme dolabın hareket etmesini bekledik. Hareket etmeye başladığını fark ettiğimizde Eren'in yüzündeki sevinci görmeliydiniz, küçücük bir çocuk gibiydi,onun bu hâlini gerçekten çok seviyordum. Dönme dolap hareket ederken Eren bana bir şeyler anlatmaya başladı ben de dinledim ve biraz sohbet ettik. Dönme dolap gitgide yukarı doğru çıkmaya başladıkça heyecanlanıyordum, yanaklarım kızarıyordu, vücudum ısınıyordu sanki. Neden bu kadar heyecanlanmıştım bilmiyordum ama, Eren sürpriz yapmayı severdi bana, belki yine bir sürprizi vardır diye düşünüyordum, hatta belki bu hediye ilk öpücüğümüz de olabilirdi.

Tam yukarı doğru çıkarken birden bir ses geldi ardından,hafif bir gürültü, sonrasında kafamızın üstünde bir gölge farkettim, korkmuştum ve kafamı kaldırdığımda bunun büyük bir demir parçası olduğunu anladım. Eren çok dalgındı ve sesi farketmiyordu bile. Demir o tarafa düşecek gibiydi. 0.5 saniye içinde aklımdan bunları geçirdikten sonra "Eren!" diye haykırdım,şimdi bana bakıyordu. "Yukarı b-". ve çok geç kalmıştım. Demir Eren'in sırtına düşmüştü bile.

Düşen demir parçası Eren'in sırtında çarptıktan sonra aşağı doğru düştü. O demir sanki benim sırtıma çarpmış gibiydi şimdi, bana bir şey bile olmamıştı ama ağlıyordum, çünkü acısını en derinliklerimde hissediyordum ve o demir,sanki benim kafama düşmüş gibiydi şimdi. Eren'e döndüğümde yüzünü buruşturmuş eliyle sırtını tutuyordu ama acı çekiyormuş gibi durmuyordu çok fazla. "Eren! Iyi misin? Lütfen iyi ol!" gözyaşlarım yanaklarımı kaplayıp görüş açımı bulanıklaştırmaya başlamıştı bile. Eren benim ağladığımı görünce hüzünle baktı. Sanki demir canını hiç acıtmamıştı da benim ağlamam acıtmış gibi bakıyordu.

Aşağı doğru eğildim dönme dolapta ve aşağıdakilere bağırmaya başladım. "Hemen indirin şu dolabı! Çabuk olun! Ne biçim sorumsuzluktur bu?! Az daha sevgilimin sırtı kırılıyordu! Hepinizi, hepinizi şikayet edicem! Siz var ya-" tam o sırada sözümü tamamlayamadan bir elin sertçe beni kendine doğru çektiğini farkettim,bu Eren'di. "Aşağı düşeceksin,dursana!" bana nasıl durmamı söyleyebilirdi,ben nasıl durabilirdim ki acısını tam kalbimde hissederken. "Düşmem ben,merak etme. Sırtın nasıl? Iyi hissediyor musun? Çok acıyor mu? Acımasın lütfen. Kafayı yiyeceğim,nasıl oldu bu?" hafifçe iç geçirip beni yanına oturttu. Kafamı elinin altına alıp çenesini kafamın üstüne dayadı, şimdi onun göğsüne denk geliyordu görüş açım,kokusunu çektim içime, derince. "Endişelenme tamam mı? Bir şey yok. Sakin ol lütfen. Iyiyim ben. Hem o kadar acımıyor." nasıl sakin kalabilirdim ki? "Yalan söylüyorsun." "Niye yalan söyleyeyim bebeğim?" "Ben uzulmeyeyim diye iyiyim diyorsun ama değilsin biliyorum." "Gerçekten iyiyim diyorum, ağlama bebeğim lütfen." Cevap vermeden kokusunu içime çekmeye devam ettim,elimde olsa uyurdum orda,o kadar huzurluydu ki kolları.

flawless // eremikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin