reunion of souls.

215 16 2
                                    

Aynada kendime onuncu kez bakarken kalbim küt küt atıyor, içim içime sığmıyordu. Ellerim karıncalanıyor, heyecanla dudaklarımı ısırıyordum. İntihar girişimimin üstünden sadece bir gün geçmişti ve bugün böylesine neşeli, heyecanlı olmam tam bir tezattı.

Bir gündür annem gerçekten benimle ilgilenmişti. Onun bu hallerine alışmam zor olacak gibi duruyordu. Dün ona dürüst bir şekilde Eren'in yanına gitmek istediğimi çünkü onu ne zamandır görmediğimi söylemiştim. Oldukça gergindim ve tepki vereceğini kestirememiştim ama bana gülümsemiş ve sormama bile gerek olmadığını söylemişti.

Sabah erkenden kalkmış ve bir iki şey atıştırıp Eren'in yanına gitmek için hazırlanmaya başlamıştım. Altımda bol kot pantolonum, içimde beyaz bir tişört ve üstünde de bir kolej ceketi giymiştim. Kombinim güzel sayılırdı ve saçlarımla ilgilenmeye geçmiştim. Saçımı kabarmasın diye azıcık ıslatıp taramış ve iki yana ayırmıştım her zamanki gibi. Yüzüme düşen perçemlerimi de gelişi güzel iki yana attıktan sonra onun benim zaten doğallığımı sevdiğini aklıma getirip bu kadarının yeterli olduğuna kanaat getirmiştim.

Çekmecemi açıp içinden Eren'e yazdığım intihar mektubunu almıştım. Ona her şeyi anlatacak ve mektubu da verecektim. Her şeyi bilmeye hakkı vardı. Mektubu alırken elim falan titrememişti veya üzgün hissetmemiştim. Çünkü bu veda olsaydı da üzgün veya pişman olmayacaktım asla. Bu olması gereken bir vedaydı ve hayatımın en güzel vedası olacaktı. Normal insanların anlayamacağı bir gereklilik barındıran bir vedaydı. Benim için çok anlamlıydı ve bunu asla kötü bir şey olarak adlandırmazdım.

İşimi bitirdikten sonra balkona yönelmiş ve hemen ayakkabımı ayağıma geçirmiştim. Saat sabahın 6'sıydı. Ve bugün okul da yoktu. Bu yüzden ev halkı uyuyordu. Ah tabi Eren de şuan uyuyor olmalıydı. Ona hiç haber vermemiştim ve tamamen sürpriz yapacaktım.

Bağcıklarımı bağladıktan sonra doğrulmuş ve kendime çeki düzen verip anneme gittiğimi haber vermiştim. "Anne gidiyorum haberin olsun." deyip balkondan çıkmıştım. Cevap vermeyeceğini düşünürken "Tamam güzel kızım," dediğini duymuştum kapının ardından. Bu içimi hoş ederken gülümsemiş ve bahçenin kapısına yönelmiştim. Kapıyı kulpundan tutup kendime çektikten sonra açılmıştı.

Açılan kapıdan kendimi hemen dışarı atmıştım. Yavaş adımlarla havayı içime çekerek otobüs durağına doğru yürümeye başlamıştım. Bi 10 dakika sonra durağa ulaştığımda tahmin ettiğim gibi kimse yoktu. Bu saatte kim neden otobüs durağına gelsindi ki zaten? Ben içimi mahveden bu özlemin yerini huzurla doldurmak için gelmiştim. Benimki farklıydı.

  Birkaç dakika boyunca beklemiştim. Fakat otobüs gelmemişti. Ben de sıkılmış ve duraktaki oturağa oturmuştum. Telefonumla oynarken birden otobüsün geldiğini farketmiştim. Bunu gördüğümde sevinçle kalkmıştım. Otobüsün önüme gelmesiyle hemen içeri girip otobüs kartımı bastırmıştım. Çıkan tanıdık sesi duyduktan sonra hemen içeri adımlamıştım.

Son derece sıkıcı bir 10 dakikanın ardından Eren'in evine yakın olan durakta inmiştim. Hemen gözüme çarpan müstakil mavi evle kalbimin ritminin değiştiğini hissedebiliyordum. Sabırsızca hızlı adımlarla evin önüne vardığımda saate bakmıştım. Evden 7.30'ta çıkmıştım ve şimdi saat 8.13 geçiyordu. Çok erken olmadığını ve Eren'in işleri olduğu için erken uyanan biri olduğunu hesaba katarsak şimdi çoktan uyanmış olmalıydı bile. Çok erken bir saat değildi.

Titreyen elimi kaldırmayı başardığımda kapıya iki kez vurmuştum. Kimsenin açmaması beni şaşırtırken tekrar elimi kaldırıp heyecanla sert yüzeye çarpmıştım. İkinci kez çalışımda kapı açılmıştı. Eren'in karşımda gördüğüm üstü yine çıplak, altında diz üstü geniş bir siyah şort ve yeni uyandığını belli eden dağılmış saçları, uykulu gözleriyle transa girmiş gibi donakalmıştım.

Gözlerini ovalarken "Buyrun?" demesiyle kalın ve yeni uyandığı için daha da tok çıkan sesiyle yutkunmuştum. Ne de çok özlemiştim ben bu adamı. Sesini, yüzünü hatta şuan burnuma dolan kendine has narenciyeli kokusunu.. Elimde olsa her bir ayrıntısı incelemek istiyordum. Yüzünün her bir milimine öpücüklerimi kondurmak istiyordum. Öpsem, defalarca yüzünü her bir miliminden dudaklarımla keşfe çıksam, o zaman geçer miydi bu yüreğimi yakan hasret?

Yeşil gözlerini sonunda açtığı zaman tırnaklarımı avuçlarıma batırmıştım. O güzel yemyeşil gözlerini, her şeyden çok özlemiştim. Herkesten çok. Yeşil irisleri benimkileri bulduğunda sanki çölde su bulmuşum gibi hissetmiştim.

Gözleri benimkilerle buluştuktan hemen sonra birden kocaman açılmıştı. Ne o, ne de ben bir kelime konuşamıyorduk. Ama ikimiz de birbirimizin gözlerinde görüyorduk hasreti. Görüyorduk ve anlıyorduk aynı duyguyu paylaştığımızı. Hissediyorduk belki de.

Belki de bir iki dakika boyunca öylece durup birbirimize baktıktan sonra ikimizin de kendine gelmesini sağlayan onun "M-mikasa?" deyişi olmuştu titreyen sesiyle. Dudaklarından dökülen ismimle sanki kendime gelmiş ve hemen koşarak boynuna atlamıştım.

Kollarımı boynunun etrafına dolamışken, o da gecikmeden ellerini sırtıma yerleştirmişti. Kafasını boynuma gömmüş, kokumu içine çekerken "Çok özlemişim.," dediğini duymuştum. Boynuna daha da sıkı sarılırken parmak uçlarımda yükselmiştim. "Ben daha çok," diyerek.

O anda birden sırtımda olan ellerini çekip kalçalarıma götürmüş ve sıkıca kavrayıp beni kucağına almıştı. Ne yaptığını anlayamadığım sırada küçük bir şok geçirmiştim. Beni kucağına aldıktan sonra açık unuttuğumuz kapıyı ayağıyla kapatmıştı. Sonra tekrar ellerini çekmiş ve bu sefer belime koyarak beni kendi etrafında döndürmeye başlamıştı. Beni bu kadar kolay taşıyabilmesine şaşırmıyor değildim açıkçası.

Bu yaptığıyla gülümsememe engel olamazken boynuna doladığım ellerimi biraz gevşetip yüzüne bakmıştım. Şuan her ne kadar yorgun ve biraz uykusuz olduğunu anlasam da her zaman mükemmel derecede yakışıklı olan yüzüyle derin bir nefes almıştım sadece. Sonrasında bana gülümsemesiyle kalbimin ritmi bozulmuştu.

Ensesinde olan ellerimi tekrar boynuna dolamıştım. Sonra beni indirmeden yatak odasına götürmüştü. Burda beni bırakmak zorunda kalmıştı. Önce yatağa kendisi oturmuş sonra da kucağını işaret ederek beni çağırmıştı. Kucağına oturmaktan hala utanmadığımı ve çekinmediğimi söyleyemezdim ama şuan onu o kadar özlemiştim ki bunun için onunla inatlaşmayacaktım.

İki bacağımı da kırıp kucağına yerleştiğimde ellerini belime yerleştirmişti hemen. Şimdi benim yüzüm onun yüzünün yukarısında kalıyordu de yüzü göğsüme denk geliyordu. Kucağına oturduktan sonra çenesini göğsüme yaslamış ve yüzünü kaldırmış bana bakmaya başlamıştı kedi gibi.

Bana gülümserken dayanamamış ve uzanıp tam gülüşünün üzerinden öpmüştüm. Aslında ona sadece bir buse kondurmak istemiştim ama Eren'in yerinde durmayıp hevesle alt dudağımı emmeye başlamasıyla hararetli bir öpüşmeye dönüşmüştü.

Dudaklarımı büyük bir açlık ve özlemle öperken benim de ondan bir farkım yoktu. Alt dudağımı çekiştirmiş, sertçe ısırmış ve emmeye devam etmişti. O kadar hızlı öpüyordu ki ona ayak uydurmakta zorlanıyordum. Dilini ağzımdan içeri göndermesiyle ben de dilimi hemen onunkiyle buluşturmuştum. Sonra hızlı bir hareketle dilini aradan çekip tekrardan dudaklarıma odaklanmaya devam etmişti. Dudaklarımı sanki parçalayacakmışcasına öperken bu sefer hem dilini hem dudağını araya katıyordu. Özlem gidermek için ne de tatlı bir yol, değil mi?

İkimiz de nefessiz kaldığımızda uzun ve hiç de yumuşak sayılamayacak öpüşmemizi dudaklarımızı sesli bir şekilde ayırarak bitirmiştik. Onun kafası benden aşağıda olduğu için başımı eğmiş ve alnımı onun alnına yaslamıştım. Hırıltılı sesiyle "Ne kadar çok özlemişim, delireceğim." demişti sertçe.

Gözlerinin içine hasretle bakarken kalbimin ne kadar yandığını hissediyordum. Eminim o da benim gözlerime bakarken bunu hissediyordu. Aynı duyguları paylaşıyordu benimle.

Selamlarr🤙🖤 Bayağı çerez bir bölüm oldu üzgünüm ama bu bölüm uzun zamandır burada duruyor ve çok önceden yazdığım için şuan devam ettiremiyorum, aynı enerji geçmiyor. Gerçek bölüm bu hafta içersinde gelecek ve oldukça uzun olacak, merak etmeyin.

Sizleri bu kadar uzun süredir beklettiysem eğer özür dilerim. Umarım hepiniz güzel bir gün geçiriyorsunuzdur, kendinize dikkat edin, çok yakında görüşmek üzere!🌼🌼🌼

flawless // eremikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin