it hurts.

368 25 19
                                    

Arkadaşlar okurken kafanız karışmasın diye baştan yazayım dedim, bu bölümde Levi karakterinden bahsettim ve onu dayı olarak gösterdim fakat biliyorum anne tarafından bir bağ olduğu için insanın dayısıyla soyadı farklı olur fakat Levi'ye amca diyemezdim çünkü baba tarafıyla veya amcasıyla zerre alakası yok. Bunu baştan söyleyeyim dedim neyse, iyi okumalar<3

-mikasa-

Yorgunlukla bıkkın bir şekilde otobüs durağına ilerledim. Gerçekten bugün beni o kadar yormuştu ki, resmen bayılacak gibiydim. Hemen evime gitmek ve en azından beni yerçekimine mağlup düşürmek üzere olan bu çantadan kurtulmak istiyordum. Geriye doğru çakılmak uzereydim.

Başımda bir sürü proje ödevi vardı. Tanrım, daha teslim zamanlarının gelmesine iki ay vardı! Buna rağmen zamanından önce teslim edilmesini isteyen, anlayışlı ve mükemmel (!) öğretmenlere sahiptim. Sürekli bizi darlayıp, tarihi öne çekiyorlardı. Bu yetmiyormuş gibi, daha dönemin başında olmamıza rağmen, bizden seçtikleri 15 kitap arasından 5 kitap okuyup özet çıkarmamız zorunlu olarak istenmişti. Normalde anormal derecede fazla olan ödevlerde alışmıştım fakat bunun oluru yoktu.

E bi kere, okulda kitap açmak mümkün değildi. Kitap okuma saatlerimiz vardı ama onu da hocalar dahil kimse takmayıp, geçiyordu. Evim zaten ayrı bir olaydı. Annem bana nefes aldırmıyordu o evde zaten. Kütüphaneler de bu mevsimde soğuk oluyordu. Kış aylarındaydık hala ve burda kışlar çok çetin geçerdi. Kitap okumak için uygun bir ortamım bile yokken, bir de bu başıma çıkmıştı. Oh ne güzel!

Gerçi, bu konuyu Eren'le konuşmuştum ve en kötü ihtimalle onun evine gidecektim. Tabi eğer rahat durursa birlikte kitap okuyacak ve bir haftaya kadar bu özet işini bitirip sıyrılacaktık.

Bunların hepsini bir şekilde halledeceğimi umarak, gelmek üzere olan otobüsün farkına vardım. Hemen durağın önüne çıkıp otobüsün her zaman durduğu yere yaklaştım. Çok yorgundum, en azından kendi durağıma kadar oturursam bile benim için çok iyi olurdu. Bu yüzden oturacak bir yer bulmak için aceleci davranıyordum.

Sabırsız bir şekilde otobüsün yolunu gözlerken, sonunda tam ayağımın dibine gelmesiyle derin bir nefes bırakmış ve hemen otobüse binmiştim. Otobüs kartımı bastıktan sonra ilerlemiş ve gördüğüm ilk yere oturmuştum. Oturduğum an, buna ne kadar ihtiyacım olduğunu farkederek sevinmiştim.

Bacağım kötü bir durumdaydı bu yüzden biraz yürümek bile bana yaramıyordu. O gün bacağımı burkmamın üstünden bir hafta geçmesine rağmen, bacağım hala çok kötüydü ve işler hiç yolunda gitmemişti diyebilirim. Tabiki bundan aileme bahsedememiştim çünkü beni suçlarlardı ve sürekli bundan bahsedip dışarı çıkmama bile izin vermezlerdi.

Aslında evde otursam belki de bacağım bu bir haftada pekala iyileşebilirdi fakat okul olduğu için sürekli az veyahut çok yürümek zorunda kalmıştım. Üstelik şu Kurida'yı görmeyeyim diye yolumu uzatıp otobüse binmediğim de olmuştu ve bu bacağımın durumunun daha da betere gitmesine yol açmıştı.

  Sıkıntıyla oflayarak telefonumu cebinden çıkarmıştım. Çıkışları Eren'le gitmeye öyle çok alışmıştım ki şimdi kendimi boşlukta hissediyordum diyebilirim. 1. dönem pek devamsızlığı olmamıştı fakat 2. dönem ailevi meselelerinden dolayı 3 ayrı yarım günden toplam 1,5 tam gün devamsızlığı vardı. Bunu ona söylesem de asla umursamazdı. Çünkü ona göre okul oldukça gereksizdi.

"Öğretmenler de bir kitaptan ya da bir insandan öğrendikleriyle öğretmen oluyorlar, bu çok saçma. Biz kendi başımıza da kendimizi eğitebiliriz. Yeterince iyi bir kaynaktan okunmuş her bilgi, devlet maaşlı çalışan bir memurun anlattıklarından iyidir" derdi hep.

flawless // eremikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin