Uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi lan dhdbdjdbdnd sizi beklettiğim için çok özür dilerim. Yoğun olduğum haftalar vardı ve bir hafta sonra tekrardan o yoğunlukta olacağım. Aman beee nys dhdbdhdbdeb
İyi okumalar 💜🐇
•••
Soğuk ya da sıcak... Beyaz ya da siyah... Bir insan her şeyi ayırabilecek kadar zihinsel gelişime sahiptir. Kalpten çok mantıkla hareket ederler belki de. Siyah ve beyaz benim için yin ve Yang değil sadece tüm zıt görüşlerin, zıt davranışlar sergileyenlerin uyumunu anlattığını düşünürüm. Benim için İyinin içindeki kötü veya kötünün içindeki iyi diye bir şey olmaz asla. Belki de vardır. Ancak benim kitabımda bu yazmaz. Şuan da ise olması gerekenden çok daha berbat durumda olduğumu hissediyordum. Belki de böyle hissetmeliydim zaten. Çünkü... Gözlerim kendi kendine zorlanarak açılmaya başlamıştı. Şuanki soğuk tenime birer birer işlerken nerede olduğumu bilmediğim bu boktan yerden bir an önce kaçmak istiyordum. Nefes nefese kalmış, terlemiştim. Gözlerimi açamayacak kadar yorgun hissediyordum. Her zamanki gibi... Ne olmuştu en son?
Hatırladığım görüntüyle kalp çarpıntım fazlalaşmaya başladı. Nefes alışverişlerim hızını yükselttiğinde aniden göğsümde hissettiğim soğuk bir elle dudaklarım titredi. "Şşhh... Sakin ol Kim Taehyung." Bu fısıltı... Bu son fısıltı...
Yoksa bu onun sesi miydi? Zamanımı ondan kaçmaya harcadığım kişi. Ellerimi hareket ettirmeyi denediğimde kelepçeli bileklerimle duraksadım. Şaka yapıyordu heralde? Beni buraya kilitleyemezdi. Hayır, hayır... Bu bilmediğim korkunç yaratık beni tüketmeden buradan gitmeliydim. Yan tarafımda tekrardan hissetmiştim o sesi.
"Nabzını kontrol edemiyorum. Neden bu kadar heyecanlısın?"
Daha sonra diğer elini alnında hissetmiştim. Ne yapıyordu? Görmek istiyordum ancak göz kapaklarım beni dinlemiyorlardı. Direnmek istiyordum. Savaşmak ve daha güçlü olmak... Onu alt etmek istiyorum ancak şuan kıpırdayamıyordum bile. "Başın ağrıyor mu?" Evet... Elbette ki ağrıyordu. "Hadi Taehyung... Bana cevap ver." Zor da olsa kafamı sallayarak sorusuna karşılık vermiştim. Keyfinin yerine geldiğine dair bir nida çıkmıştı birbirine kenetli dudaklarından. "Ateşin var. Bu yüzden üzerini giydirmedim." Diye açıklama yapmıştı kendince. Anlamak istemiyordum. Bunun benimle ne işi olabilirdi ki? "Yorgun olmalısın. Hareket dahi etmiyorsun Taehyung." Ona kim olduğunu sormalı ve gerçekleri öğrenmeliydim. Dediği gibi çok bitkindim. Başım çatlayacak derecede ağrıyordu. Daha fazla ölçemeyeceğini anlamış ki göğsüme takılı kabloları sökmüş ve iç çekmişti. Boğazıma takılan nefesimle aniden öksürmeye başlamıştım. "Vücudunun bu kadar dirençsiz olduğunu elbet biliyordum ancak seni korumaları gerekirdi." Sinirli sesi ve ardından cam kırılma sesi beni de ürkütmüştü. Deliydi. Önüne geçilemeyen bir deli. Tedavi olmalı ya da geldiği yere geri gonderilmeliydi. Daha fazla acı çekmek istemiyordum.
Bu sefer konuşacaktım. Zar zor ürkek dudaklarımı aralayıp bir iki kelam edecektim. Sadece bunun bir an önce bitmesini istiyordum. "S- .. Sen- ..." Göğsüm hızla inip kalkarken derin soluklarıma devam etmiştim. "K- Kim.. Si-" nefesim tükendiğinde aniden lafa atlamıştı. "Sana söylemiştim. Ben JK."
"Canavar." Demiştim kısık sesimle. Nefesini dışarı vermiş ve yaklaşan adım seslerini işitmiştim. "Hayır Taehyung. Bu sefer değil." Yoğun ve bir o kadar da baskın sesiyle o korkunç görüntüsü aklımdan çıkmıyordu. Bir perde gibi gözlerimi sarmıştı. Titreyen bedenim bana hiç yardımcı olmuyordu. "Üşü-..."
"Üşüyorsun..." Demişti. Sağ yanağımda sımsıcak elini hissetmiştim daha sonra. "Ateşin bir türlü düşmüyor Taehyung." Tekrardan bir sessizlik yaşanmıştı. Onun sesi kulaklarıma geldi. "Gözlerini aç"
"Açamıyorum..." Dedim fısıldayarak. "Gözlerini aç ve benimle yüzleş Taehyung." Gözlerimden birer damla yaş süzülüverdi, göğüs çizgime kadar... "B-bilmek iste... -miyorum." Kontrol edemediğim çenem yüzünden cümleler ağzımda yuvarlanıyor ya da nefesim tıkanıyordu. "Bana bak. Sadece bana..."
Ağzımdan ağlamaklı bir ses çıkarttım. Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladım. Yaşlarla görülmez hale gelen görüntüler birer birer netleşiyordu karşımda. Parmaklarıyla göz yaşlarımı silmişti usulca. Ne yapıyordu? Neden yapıyordu?
Karşımda duran JK'in görüntüsüyle donakaldım. O.. kusursuzdu. Gözlerinin içi parlıyordu bana bakarken. Alt dudağının tam altında, burnunun ucunda ve biraz üzerinde minik benleri vardı. Sol yanağında küçük bir çizik... Uzun, kulak hizasının biraz altında sarkan, yumuşak olduğunu düşündüğüm simsiyah saçları ve kulaklarında arkaya kadar dizili piercingleri vardı. Dudağında ve karşında da... Sağ kolu boydan boya dövmeyle kaplı bu muazzam adam tam olarak bana bakıyordu. Benim dediği insana... "J.K." demiştim teker teker. Dudaklarında fark ettiğim küçük gülümsemesiyle kafasını sallamıştı. "Evet.. evet JK."
"Benim... Seni kalbine hapseden ve orada kilitli tutan kişi... Benim."
"B-beni.." önce dudaklarımı ıslatmalıydım. Bu şekilde asla konuşamıyordum. "Nerden tanıyorsun?" Alnını alnıma yaslamış yanağımı okşamaya devam etmişti. "İçimde senin kanını taşırken mi söylüyorsun bunu?" Benden kan almışlardı. Onlar yapmıştı. Beni bu hale onlar düşürmüştü. Onlara güvenmemeliydim. Onlar benim canımı yakmıştı. Hayatımı çalmışlardı. Onlar bir hiçti.. Kimdi onlar? "Sana ihtiyacım var Taehyung." Yine tekrarladı kısık sesiyle. Yine beni tamamlamak için uğraştı ancak ona hiç güvenmiyordum. "Sen... Takıntılısın." Aniden hızla artan nefesiyle geri çekildi ve yüzümü avuç içlerine hapsetti. "Hayır, hayır değilim... Ben böyle biri değilim."
"Ancak... Beni bırakmıyorsun." Titremeyi es geçen vücudumla az da rahatlamış hissediyordum. Ancak karşımda O varken bu imkansızdı. "Bırakamam... Hayır." Demiş ve tekrardan kafasını iki yana sallamıştı. Neden? Ellerimi hızla çekmiş ve elindeki ateşölçeri masaya koymuştu. "Birkaç dakika sonra tekrardan yanına geleceğim ve sana kıyafetlerini getireceğim." Ve daha sonra sert adımlarıyla nereye çıktığını bilmediğim kapıdan çıkıp gitmişti...
°°°
"NE DEMEK ONU ELİMDEN ALDI!" yumruklarını sertçe masaya geçiren RM12'yle hem Leon hem de Hoseok yerinden sıçramıştı. Eli bandajlı olan Hoseok'u Namjoon çok fazla yormamaya özen gösteriyordu ancak bu son öğrendiklerinden sonra artık sağlam olmayan kolununda iş görmesi gerektiğini fark etmişti Hoseok. "Leon... Sana bir görev verdim. Öyle değil mi?" Leon ise sinirle Namjoon'u takip ediyordu. Bağırışlarına daha fazla katlanmadığı için aniden kalkmış ve Namjoon'u yakalarından tutup duvara yapıştırmıştı resmen. "Beni iyi dinle Joon ssi. Şuan gevezelik etmenin hiç sırası değil. Düzgün bir plan yapmalıyız! Tartışma değil!" Daha sonra sakince geri çekilmişti. İkisi de nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Ancak hiçbiri sakin kalamıyordu. Otomatik kapının açılmasıyla içeriye giren Heran'ı görmüş ve birbirlerinden ayrılmışlardı. "RM12 ve Leon. Kaptanımız J04 sizinle konuşmak için büyük bir toplantı hazırladığını söyledi.."
Üçü de bunu duyduklarında tek bir tepkileri vardı...
"Hass..."
•••
Selam. Ben geldim AHEY AHEY. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. (Ben yine her zamanki gibi sıkıcı buldum. Hernys -_-) sizleri seviyorum. Ben Venus ya da her ne demek isterseniz. Görüşürüz 🐇💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Among the Galaxies // TaeKook
FantasyVe göktaşları adım adım yeryüzüne iniş yapıyordu. Uzay'a düşkün 21 yaşındaki Kim Taehyung; yıldızların kaydığı o gece, evinin yakınlarına düşen göktaşı ile maceranın sularında boğulacağını bilmiyordu. Ancak bilmediği bir şey daha vardı. Göktaşı san...