Merhaba... Çok uzun zaman oldu sanırım :() gerçekten biraz daha uzun olsaymış bu fic burada çürüyecekmiş. Hahw. Yine de yeni bolumle buradayım. Gariptir ki bunca yazım yanlışı ve acemi işi satırlara rağmen bu fici seviyorsunuz. Sanırım bu biraz da konuyla alakalı olabilir. Olmaya da bilir...
Lafı çok uzatmayalım en iyisi.
İyi okumalar 🐇💜•••
"Şu habere bak! Yöneticiyi uyandırmışlar."
"Bu gezegene gelen insanı kaçırdığını söylüyorlar. Doğru mudur acaba?"
"Snow City'deki felaketi gördünüz mü? Yönetici gerçekten korkunç görünüyor."
"Duydunuz mu? Leon ölmüş."
"Ne?! Üsteki heriflerden biri mi?"
"Atılan bir füze tam üstüne gelmiş diyorlar."
"Bu korkunç bir şey. Paramparça olmuştur."
"J04 çok sinirliymiş. Üste yaygara çıkarmış. Sanırım onu sakinleştiremiyorlar."
"Böyle koca bir sorunda oturup beklemesini mi düşünüyordun? Salak mısın sen?"
Hoseok, oturduğu caféde yan masalarda konuşan insanları izliyordu. Bir yandan da önündeki hologramdan haberi izliyordu. Kulağına gelen her bir söz biraz daha sinirlenmesine yetiyordu. O gün... O umutsuz an ve aklından bir kez bile çıkaramadığı o isim, Kim Taehyung. Bir an bile gözlerinin önünden silinmiyordu. 'Leon' lafını duyduktan sonra gözleri önünde parçalanan bedeni asla unutamıyordu. Ne zaman aklına gelse gözleri doluyordu. Evet, uzaylıların da kalbi vardı. Onlar kendi uzaylı kategorisinde bulundurmasalar da insanlardan farklılardı. Ancak bu, onların insani özellikler barındırmadığı anlamına da gelmezdi.
Hoseok kendine hakim olmaya çalışıyordu. Aniden önündeki hologramı kapattı ve önünde duran içeceğinden son bir yudum alarak masaya geri koydu. Caféden dışarı çıktığı gibi ciğerlerine -en azından biz bu şekilde hitap ediyoruz- temiz havayı çekti. Toplum içine çıkmak ona iyi gelir diye düşünmüştü ancak yanılmıştı. Düşünmek istemiyordu daha fazla. Düşündükçe deliriyordu. Gözleri doluyor ve beyni uyuşuyordu. Düşünmek ona iyi gelmiyordu. Hafızasından silmek istiyordu her şeyi. Yapabilirdi de. Ancak şuan bunu yapacak takati kalmamıştı. Sadece bir an önce üsse dönmeli ve halkın söylentilerinden kaçınmalıydı. Hava buz gibiydi. Uzaylı dahi olsa onlar da hislere sahipti ve bu yüzden soğuk ya da sıcak havaya tepki verebilirlerdi. Aslında neredeyse birçok özellikleri birdi. Neredeyse aynı şekilde yaratılmışlardı ama bilirsiniz, insanlar aptaldı. Neredeyse tüm galaksiler insanların aptal olduklarını düşünürdü. Çünkü insanlar düşünmeyi bilmezdi. Onlar sadece eğlenmeyi bilirlerdi. Gerisi umurlarında bile değildi.
Hoseok varolduğundan beri ona bunlar aşılanmıştı. İnsanlar hakkında duyduğu o kadar kötü şey vardı ki bir yerden sonra 'insan' kelimesi midesini bulandırmaya başlamıştı. Ta ki Dünya'ya önemli bir görev için gönderilene kadar...
Bir gün laboratuvarda robot tavşanı tamir ederken aniden odaya Namjoon girmişti. O ise her zamanki rutinlerden biri olduğunu düşünerek işine devam ediyordu. Ancak Namjoon aniden onun ismini seslendiğinde dikkati oraya döndü. O an en çok iğrendiği şeye yolculuk edeceğinden bir haberdi. "Bir sorun mu var?" Diye sorduğunda Namjoon'un sıkıntılı bir şekilde iç çektiğini hatırlıyordu. Bir sorun olduğu ortadaydı. Ama Namjoon kesinlikle ağzını açmıyor, tek bir kelime bile etmiyordu. Bir süre öylece durmuşlardı ancak Hoseok artık bundan çok sıkılmıştı. "Namjoon, konuşsana. Niye bir şey söylemiyorsun. Bir sorun mu var dedim." diye sinirle solumuştu. Bilmediği şeyse Namjoon'un bunu ona nasıl söyleyeceğini düşünmesiydi. Bir süre daha durdu ve tam yeniden ağzını açacaktı ki Namjoon konuşmaya başladı. "Görevin var. Gitmen gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Among the Galaxies // TaeKook
FantasyVe göktaşları adım adım yeryüzüne iniş yapıyordu. Uzay'a düşkün 21 yaşındaki Kim Taehyung; yıldızların kaydığı o gece, evinin yakınlarına düşen göktaşı ile maceranın sularında boğulacağını bilmiyordu. Ancak bilmediği bir şey daha vardı. Göktaşı san...