Öncelikle merhaba. Baya bir zamandır yoktum çünkü artık okunmuyordu ama herneyse. Ben okunmasa da yazmaya devam etmek istiyorum sanırım. İyi okumalar 💜
•••
Hepimiz bilgisayar odasına koştuk. Yoongi ise hemen arkamızdan koşuşturarak gelmişti. "Nerede olduklarını sapta Yoongi. Onlar biz hallederiz. Sen, Jimin ile birlikte Taehyung'u alın ve olabildiğince uzaklaşın. Arkanızdan geliyor olacağım." Yoongi hologram klavyede parmaklarını gezdirirken bir yandan da Jungkook'u dinliyordu. Ara sıra başını sallıyor ve onu onaylıyordu. "Pekala, seni nerede beklememizi istersin?"
"Beklemeyin. Size yetişeceğimi söyledim." Dediği an herkes ona baktı. "Saçmalama." Dedi Jimin. "Seni tek bırakacağımızı düşünüyorsan yanılıyorsun. Hep birlikte ilerleyeceğiz." Jungkook kaşlarını çattı. "Anlamıyor musun Jimin? Birimiz arkada kalıp onları oyalamalı. Büyük bir kitle var önümüzde. Onları o şekilde bırakıp kaçmak aptallıktan başka bir şey değil. Hepimiz burada duramayız da. Ayrıca ben hiçbirinizi tehlikeye atamam. Aranızda Venom'a sahip tek kişi benim. Bu yüzden arkanızdan geliyor olacağım. Hepiniz jetlere doğru koşun ve çalıştırın. Sesleri duyup size doğru geleceğim bende." İkiside emin olamaz şekilde birbirlerine baktılar. Sadece onları dinledim. Leon da gelecek miydi? Belki de beni buradan goturebilirdi. Ama guvenemezdim. Leon, Jungkook kadar güçlü değildi. Eminim ki Jungkook'u karşısına alamazdı. Ümidimi yitirmek üzereydim.
Jungkook'u gözleri aniden bana değdi. Sinirleri gitgide geriliyordu. "Özellikle Taehyung'a dikkat edin." Dedi soğuk sesiyle. Ben de sinirlendim. Ne hakla bunu söylerdi? Birkaç adım yaklaştı bana doğru. Dibimde bitti. "Leon'un geleceğini bilerek kendini savaşın ortasına atmaya kalkışma Taehyung. O kafasını siktigimin sana yardım edebileceğini zannetmiyorum. Daha çok önünde duracak olan canavardan kaçmaya çalışacaktır." Kirli tebessümünü ortaya koyup elinin tersiyle yanağımı okşadı. "Hala yüzündeki korkuyu görebiliyorum. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?" Bilmek istemiyordum. Gerginlik vücudumu sarmalamıydı bile. Onlara asla yetişemeyeceğimi biliyordum. Leon yalnızdı. Bensiz nasıl hareket ediyordu hiçbir fikrim yoktu. Onu yalnız bırakmak istememiştim. En büyük desteği veriyordum ona.
"Taehyung, beni dinlediginden şüpheliyim." Haklıydı. Düşüncelerim bambaşkaydı çünkü. Onu dinlemek istemiyordum. Ancak kendime dahi açıklayamadığım şeyler yaşıyordum içimde. Onu görünce...
"Hala aynı şeyi yapıyorsun." Dedim dolmak üzere olan gözlerimle. Kaşları daha da çatıldı. "Benim hatıralarım... Onlara dokunma. Leon'a da dokunma. Onun hiçbir suçu yok. O beni sahiplenerek korumaya çalıştı. Çünkü senin gibi iğrenç bir canavar yer yer beni aradı ve ben korkudan bayılmak üzereydim! Ne bekliyorsun? Senin mutlu bir hayat geçirmemi mi? İnsan olduğum halde yabancı olduğum galaksilerin arasında dolaşıp duruyorum ve bu benim midemi bulandırıyor! Ben bitiyorum Jungkook. Beni önce burası ve daha sonra da sen bitirmeye başladın. Ölmek üzereyim. Burada nefessiz kaldığım bir an olduğunda gözlerimi bir daha asla açamayacağım. Bu hissi tahmin edebiliyor musun?" Kafamı umutsuzca iki yana salladım. "Edemezsin. Çünkü sen insan değilsin. Ölmenin ne kadar acı verici olduğunu bilemezsin." Titreyen göz bebeklerini gözlerimden bir saniye bile çekmedi. Konuşsun ve bir şeyler desin istedim o an. Demedi. Diyemedi.
"Ee arkadaşlar, sanırım şuan tartışmanın hiç sırası değil çünkü kapıya dayandılar ve ben burada altıma sıçmak üzereyim." Yoongi tekrardan araya girdiğinde ikimizde göz temasını kesip ekrana bakmaya başladık. Jungkook ekrana birkaç adım daha atıp Leon'un bulunduğu yere baktı dikkatlice. Sonra yavaşça bana döndü. "Üzgünüm. Kanının damarlamdı aktığı o an ben aklımı yitirdim ve sana bağlanan herkes benim için büyük bir problem oldu. Leon, ikimiz için de büyük bir tehdit." Gözümün önünde aniden Venom'a dönüşerek hızla uzaklaştı. Arkasından baktım sadece. Yoongi döndü daha sonra. "Hemen gidelim buradan. Benimle gelin."
Jimin de onun arkasından koştuğunda duraksadım. Onlarla gitmeli mıydım? Emin değildim. Beni ona bağlayan kanım dışında başka şeyler de vardı. Evet Leon'u seviyordum ancak sürekli bahsettiğim gibi ona aşık filan değildim. O benim en iyi arkadaşım olmuştu şu kısacık sürede. Belki de uzun...
Onu şuan elime bir fırsat geçmişken bırakıp başka kişilerin yanında olmak delilik olabilirdi. Bunu ona yapamazdım. O benim için ölmeye hazirken ben onu arkamda bırakamazdım. Cesaretimin yerine geldiği o an Jimin ve Yoongi'nin arkasından bir ker özür dileyerek tam tersi yöne koşmaya başladım. Dışarı çıkacak ve Jungkook görmeden onlara yetişecektim. Duyduğum silah sesleri benim biraz teklememi sağladı ancak şuan olmazdı. Cesaretimi yeni yeni bulabilmişken hayır. Bunu yapamazdım. Çıkışa doğru koşmaya devam etmiştim ve ardından kendimi dışarı atmıştım ki gördüğüm görüntü dehşetten başka bir şey değildi. Havadaki roketatarlar ve önümdeki büyük ordu. Üstelik silahlardan mermi yerine anlayamadım ışınların çıkması da benim gözlerimi kocaman açmama sebep olmuştu. Jungkook ise... Korkutucuydu. Ancak o artık Jungkook değil bambaşka bir yaratıktı. Anlamlandıramadıgım bu madde her neyse canlı yemeye bayılıyor olmalıydı. Çünkü önündeki tonlarca kişinin kafasını yerken gayet mutlu gibiydi. Uzun dili kukredigi an dışarı çıkıyor aynı zamanda sipsivri uzun dişleri de görünüyordu. Yediği an daha da güçleniyor gibiydi. Soğuk soğuk terlemiştim. Acaba yoklugumu farketmişler mıdır diye düşündüm bir an. Gözlerim Leon'u aradı etrafta. Adımlarımı hızlandırmaya başladım. Onların yanına gitmeli ve içlerine girmeliydim.
Daha hızlı kosacakken arkamdan yükselen bir başka jetle kafamı o tarafa çevirdim. Jimin ve Yoongi... O koca aletin içerisinde net bir şekilde bana baktıklarını görüyordum.
Sesi duyan herkes oraya baktiginda o koca yaratık da arkasını dönmüştü. Şimdi sıçtığımı düşünmüştüm. Çünkü arkasını döndüğü gibi göz göze gelmemiz kaçınılmaz olmuştu. Jungkook'un yüzünü görmüştüm. Gözleri açılmış sinirle bana bakmaya devam ediyordu. Korkusuz davranmam gerekiyordu. Dikleştirdim vücudumu. Ne kadar bu ortamda olmak beni germiş olsa da dik durmak zorundaydım. Korkudan ölmek üzeredir. Kalbim son hızda atıyordu. Ona doğru yürüdüm. Her şey yavaşlamış gibiydi. Sadece gözlerine bakıyordum. Hiçbir tepki vermiyordum. Aniden topluluğun içinden sesim duyuldu. "TAEHYUNG!"
Leon...
"LEON!" Dedim bağırarak. Tam önümdeydi. "TAEHYUNG! İNANAMIYORUM!" Herkesi iterek gruptan çıkmış ve bana doğru koşmaya başlamıştı. Gülümseyerek ben de ona doğru koşmaya başladım. Ona bir an önce kavuşmak ve her şeyin bitmesini istiyordum. Daha hızlı koşmaya başladım ben de.
Nefes nefese kalsamda ona sarılacaktım. Jungkook'un bizi seyrettiğini biliyordum. Ancak bunu pek umursamamıştım. Yaklaştığım o an...
O an olmuştu her şey. Leon'un tam üstüne gelen bombayla her yer yıkılmıştı.
Etrafını saran ateş ve aniden bombanın etkisiyle vücudumun geriye savruluşu da kaçınılmaz oldu.
•••
Merhabalar aq. Bu boş ve sadece ders çalıştığım anları biraz daha eğlenceli yapabilmek amacıyla yeni bölüm yazmaya ve eski harika zevkinin yerine gelmesini ümit etmeye başladım. Hahw. Sanırım eskisi kadar okunmayacak artık. Ama olsun sorun değil bence. Hala bı gideri var diye düşünüyorum didhdidbdkdbd. 🐇💨💨💨💨💨💨💨💨
Nys ben kaçar. Gidiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Among the Galaxies // TaeKook
FantasyVe göktaşları adım adım yeryüzüne iniş yapıyordu. Uzay'a düşkün 21 yaşındaki Kim Taehyung; yıldızların kaydığı o gece, evinin yakınlarına düşen göktaşı ile maceranın sularında boğulacağını bilmiyordu. Ancak bilmediği bir şey daha vardı. Göktaşı san...