-Ö.H 16-

879 35 4
                                    

Bejna'dan

Üniversite, ev ve Eren. Hayatım son dönemde bu üçlü etrafında geçiyordu. Benim minik oğlum büyüyordu ve o zor günlerimde babasıyla birlikte benim en büyük destekçim olmuştu. Allah'a bir kere daha şükrettim bana bir evlat nasip ettiği için. O yürümeye hatta konuşmaya başlayalı çok olmuştu. Üniversitem iki hafta sonra açılacaktı ve ben bu süreç başlamadan önce Eren'le çok çok daha fazla vakit geçirip, bir yerlere götürüyordum onu. Onur genelde yoğun olduğu için anne oğul yapıyorduk bunları ama bugün müsaitti ve ben isterse evde dinlenebileceğini söylediğim halde "Dinlenecek vakti hep bulurum da hayatın bu dönemleri bir daha gelmez. Eren büyürken hayatın kenarında bir figüran olmak, neler yaptığını senden duymak yerine onunla güzel anılar biriktirmeyi tercih ederim" demişti bana.

Kendi çocukluğumu düşündüm. Biz kalabalık bir aileydik ama babam o kalabalığın içinde bile bizden uzakta gibiydi. Onunla hiç oturup dertleşebilmiş miydim? Tek başımıza, sadece ikimiz bir yerlere gitmiş miydik hiç? Hayırdı bunların cevabı ama kızgın kalabilir miydim? Biz yedi kardeştik ve hepimizle tek tek ilgilenmesi, dertlerimizi dinlemesi mümkün değildi, olmamıştı. Yine de düşününce ben Ader'den şanslıydım ama abimlerden şansızdım.

Ailem aklıma geldiğinde içimi yine bir hüzün kaplamıştı hala o gün annemi gördüğümde kurduğu cümleyi unutamıyordum. Gerçek olma ihtimali bile tüylerimi ürpertiyordu. Jinda bile bile susar mıydı gerçekten? Onun merhameti de merhametsizliği de çok başkaydı. Gücü ve güçsüzlüğü de öyle. Bu konuyu aylardır tek bir kişiye açmamıştım, Onur'da dahil.

Dayanmakta zorlanıyordum, hayatımda Eren olmasa, beni hayata bağlamasa bu derece neşeli olamazdım.

O benim şansımdı. Son hazırlıklarımı yapıp odamdan çıktığımda Onur ve Eren'i gülüşürken gördüm ve o anın fotoğrafını çektim, öyle güzel gözüküyorlardı ki...

Onlara baktığımı ilk fark eden Eren olmuş "Anne" diye seslenmişti bana. Onun seslenişi ardından bana doğru dönen Onur şöyle bir süzüp "Afeti devran gibi karım var maşallah" dediğinde gülmeden duramadım.

"Teşekkür ederim Onur Bey hadi çıkalım ben hazırım" Onur kucağında ki oğlumuzu yere indirip bana doğru yaklaştığında boynumdan hafifçe tutup dudaklarımızı çok kısa bir süre buluşturdu ve "Dünyanın en güzel kadını" iltifatında bulundu.

"Dünyanın en yakışıklı ikinci adamı" dediğimde gülüşü dondu. "İkincisi mi?" dedi emin olmak isteyerek "Hıhı" cevabının ardından "Birincisi kimmiş?" diye sorduğunda gözlerimle Eren'i işaret edip "Şu an bizi izliyor" dedim.

Onur'u geçip oğlumun hizasına indiğimde boynuma öyle güzel sarıldı ki...

"Kıskandım, o zaman bir kızımız olmalı. Hemen bu gece başlayalım"

Kıskançlığına güldüm ama o bakışlar... Tanrım çocuk konusunda ciddiydi.

Boğazımı temizleyip "Eren henüz küçük ve benim okulum var bunu ertelemek zorundayız. En az iki yıl"

"İki yıl sonra bana ikinci kez baba olma hakkı vereceksin Bejna Astepe söz mü?"

"Söz ama o zamana kadar çocuk konuşmak yok"

"Tamamdır, bu sözü unutmam bilmiş ol, hadi çıkalım" Gözleri parlıyordu ve korkacağım bir gülümseme vardı yüzünde. Resmen çocuk yapmak için anlaşma sağlamıştık ve sanırım Onur o günün gelmesini iple çekecek gibi gözüküyordu.

Hep birlikte dışarı çıkıp araca bindiğimizde Onur sürmeye başladı. Yolculuk yaparken pek konuşmak istemiyordu Onur ve emniyet kemeri konusunda da fazlasıyla titizdi, on dakikalık mesafe bile olsa o kemeri takmadan hiçbir yere gitmiyordu.

ÖĞRETMEN HANIM 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin