-Ö.H 2-

1.7K 89 89
                                    

Yeni bir gün yeni umutlarla başlamıştı. İnsanın en çok ihtiyacı olan şeylerden birisi kesinlikle umuttu. Umudu olmayan insanın yaşamaya değer gördüğü bir şeyde olmazdı. En azından ben böyle düşünüyordum.

Bu akşam Türkiye'ye geri dönecektik ama gideceğimiz ilk yer konak değildi. Annemlerin yanına uğrayacak sonra oradan Bejna'yı alarak Mardin'e geçecektik. Belki Onur'da bizimle gelmek isterdi.

Şu Paris bize öyle iyi gelmişti ki... Konuşacak, sevişecek, gezecek zamanı bulmuştuk. Yıllar önce Allah nasip ederse daha çok şehir görmek isterim dediğimde çok beklersin diye homurdanmıştı Selim ancak şimdi ben şuraya gidelim demeden kendisi teklif ediyordu. Hatta yurtiçinde de bir yerlere gitmek istiyorduk.

O hala uyurken ben yataktan kalkıp lavaboya yöneldim. Elimi, yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra gözlerim aynaya kaydı. Yüzüme son zamanlarda bir güzellik gelmişti. Sanki gençleşmiş gibiydim.

Yaşanan iyi hadiseler yüzüme de etki ediyordu sanırım. Lavabodan çıktıktan sonrasında boy aynasıyla karşılaştım. Ellerim yine karnıma gitti "Buradan üç kişi ayrılmak istiyorum lütfen nasip et Allah'ım" diye kıpırdadı dudaklarım.

Burada bir can taşımanın hayali bile bu kadar güzelse bunun gerçekleşmesi gerekmez miydi? Bunun yaşanmasını çok istiyordum hem de dünyada ki her şeyden daha çok.

Bir dilek hakkım olsaydı eğer sevdiğim erkeği baba yapmak için kullanırdım. Karnımda bir can taşımak istiyordum ama belki de biraz daha zaman, biraz daha sabır gerekiyordu. Kim bilir?

Gözlerimi kapamış kendimi öyle bir kaptırmıştım ki bir bebeğin hayaline arkadan bana sarılan kollarla ürkmeden edemedim. Burnuma tanıdık bir kokunun gelmesiyle rahatladım. Elleri benim ellerimin üstündeydi, bana arkadan sarılmıştı. Başını boynuma doğru getirirken başımı arkaya yaslayıp boynuma ulaşması için kolaylık sağladım.

Küçük öpücükler bırakırken benim gözlerim hala kapalıydı. "Hayaller mi kuruyorsun?" dedi yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle.

"Hıhı" dedim mırıldanarak. Beni döndürdüğünde artık yüz yüze bakıyorduk ancak ben hala gözlerimi açmamıştım.

"Gözlerini açar mısın?" dediğinde yavaş yavaş açtım gözlerimi. Elini karnıma koyup "Bende burada ikimizden bir parça olmasını çok istiyorum"

"Belki Paris bize güzel bir hediye verir gitmeden önce" 

"Belki de" diyerek alnımı öptü Selim "Biliyor musun? Seni en çok alından öpmeyi seviyorum"

Kollarımı ona sardım "Bende en çok alından öpülmeyi seviyorum" 

"Sabah sabah aşk böcekleri gibi olduk ıyy" dedi Selim işi dalgaya alarak. Kollarımı geri çekip "Doğru diyorsun ne o öyle vıcık vıcık aşk" diyerek kusar gibi yaptım.

Sonrasında ikimizde kahkahalarla gülüp hazırlanmaya başladık. Otelde güzel bir kahvaltının ardından kendimizi yine Paris sokaklarına attık.

Burada geçireceğimiz son gündü, tadını çıkarmalıydık. Konağı özlemedim dersem yalan söylemiş olurdum orası ayrı.

Yeni yerler görmek, yeni şehirlere ayak basmak beni her zaman heyecanlandıran bir şey olmuştu. Hayat her şeye rağmen güzeldi ve tadını çıkarmak gerekiyordu. Bir tane hayatımız olacaktı, biz bir kere doğacaktık.

Çıksa da önümüze engeller, bazen tüm dünya gelse de üstümüze mücadele etmek zorundaydık. Zorluklar karşısında dimdik durmalıydık. Yaşamak için savaşanlar varken biz ölümü düşünmemeliydik.

ÖĞRETMEN HANIM 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin