-Ö.H 11-

875 58 10
                                    

Beraber maç izlediğimiz o günün üzerinden henüz iki hafta geçmişti. Temmuz ayının sonlarındaydık, bu kötü olay yaşanmasa aslında çok daha fazla şey vardı yapmak istediğimiz ama olmamıştı. Fransa'ya gidip o şehri görmek bizim için güzel bir kaçış olmuştu.

Keşke şu anda da bir şeylerden kaçabilmiş olsaydık... Bunu çok isterdim ama olmamıştı işte. Evet daha iyiydik, her geçen gün daha da iyiye gidecektik ama içimdeki o karamsar hava dağılmak bilmiyordu. Ömer iyice zayıflamıştı, ruh hali o kadar değişkendi ki...

Bazen gülüyor bazı günlerse ağzını bıçak bile açmıyordu. Geçmişte intihara kalkışmış olması beni geriyordu, hem de çok fazla geriyordu.

Bebeğimizin cinsiyetini öğrenmeme kararımızı aile bireylerine de açıklamıştık. Hiçbiri bu kararı tam manasıyla desteklemese de karşımıza da geçmemişlerdi. Bu durumdan en memnun olmayanlar annem ve Devran babaydı. Birazcık homurdanıp dursalar da sallamamıştık bu durumu.

Biliyordum ortaya koyduğum bu fikir başta Selim'e de saçma gelmişti ama o yanımda durmayı tercih etmişti.

Selim hala daha uyurken bende okuduğum kitabın arasına ayraç koymuş, komodinin üstüne bırakmıştım.

Bebeklerle alakalı bir kitap okuyordum. Çocuğum dünyaya geldiğinde onun için en iyisini yapmak istiyordum.

Annem bu durumu da yadırgamış, ister istemez kendi hamileliği ile kıyaslamıştı. Evet onların zamanında bu tarz kitaplar olmayabilirdi ama devir değişiyordu. Gerçi kardeşim Asena'yla aramızda çeyrek asırdan fazla fark vardı. Emin olduğum şey Onur ve bana hamileyken bu tarz kitaplar okumadığıydı.

Şu an büyükler ve gençler arasında olan tartışmaları bizde gelecek nesille yaşayacaktık. Bu zamanda büyüklerimize ters gelen bazı fikirlerimiz vardı. Bizden sonra gelecek olan nesilde de aynı şeyler yaşanacaktı.

Gelecek adına en önce istediğim şey kimsenin ne içtiğine, ne giydiğine, kime aşık olduğuna karışılmayan bir ülkede yaşamaktı. Aynı topraklarda birbirimizden nefret ederek yaşamamalıydık. Aleviler bir otelin içine konulup yakılmamalıydı mesela, ya da bir Kürt dinlediği müzik yüzünden, konuştuğu anadili yüzünden ötekileştirilmemeliydi.

Yolda bir kadın başörtü taktı diye o başörtüsü başından çekilip açılmamalıydı mesela ya da çarşaf giyen bir kadının zihninin içine girilmeden ona yobaz denilmemeliydi mesela.

Kapalı olup da sizin partinizi desteklemeyen bir vatandaşa vitrin mankeni sıfatını takamazdınız mesela, hele ki geçmişte başörtülülerin ayrımcılığa uğradığını söyleyip aynısını siz yapamazsınız, yapmamalısınız!

Bir kadın şort giydi diye ona tekmeler atamazsınız mesela. Ya da kim kime aşık karışamazsınız. Ortada iki kişinin rızası varsa bizi bağlayan bir şey yoktur.

Benim inandığım Tanrı insanları dövülsün, hakarete uğrasın, öldürülsün diye dünyaya getirmiş olamazdı. 

Evet benim dinim İslam'dı ancak kendine bu dini seçmemiş insanlarda vardı. Saygı duyardım, onlar saygı duyduğu sürece. Benim inandığım dine göre cezasını çekecek olan onlardı.

Ve bence İslam iki sevgili el ele tutuştuğunda, kadınla kadın ya da erkekle erkek bir ilişki yaşadığında, bir kadın şort giydiğinde, bir erkek kolye, küpe ya da yüzük taktığında gelmemeliydi akla. Çünkü bunlar sadece kişileri ilgilendirirdi.

Bence cinayetlerde, küçücük çocuklar vakıflarda istismara uğrarken, iki çocuk kağıda olayın resmini çizerken, bir çocuk kayanın üstüne 'Tecavüze uğruyorum' yazarken gelmeliydi akıllara din. Bir hayvan tecavüze uğrarken, zehirlenirken gelmeliydi akıllara. Yolsuzluklar, rüşvetler varken bunlara tepki konulmalıydı asıl. Çünkü bunlar yalnızca kişileri değil toplumu ilgilendiren şeylerdi.

ÖĞRETMEN HANIM 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin