- Ö.H 9 -

956 71 9
                                    

2 Ay Sonra

Güven'in ölümünün üzerinden koca iki ay nasıl geçmişti hiç anlamamıştım. İki aydır bu konakta bir kişi eksikti ve o kişi bir daha asla gelmeyecek, kahvaltı ettiğimiz masaya oturamayacaktı. Yukarda yer alan odasına asla giremeyecek ve o odada vakit geçiremeyecekti.

Güven'in odasındaki hiçbir şey yer değiştirmemiş, olduğu gibi bırakılmıştı. Kıyafetleri olduğu gibi duruyordu, kimseye vermemiş, verememiştik.

Jinda iki aydır buradaydı, çok gitmek istemişti ama Baran rica etmişti, çocuklarıma ihtiyacım var demişti. Baran bu süreçte bir tek onlarlayken gülebiliyordu, çoğunlukla bizimle değil çocuklarla vakit geçirmeyi tercih ediyordu.

Jinda'nın temelli burada kalamayacağını biliyordu ve evlatlarıyla geçirebildiği her vakit onun için değerliydi.

Devran Ağa bile burada, konaktaydı. Gitmemiş, gidememişti, bu defa kaçmak istememiş belki de kaçamamıştı. Burada, bizimle olmayan tek kişi Bejna idi.

İki hafta kalmış sonrasında Ankara'ya dönmüştü. Ölünün ardından yemek verme adetimiz vardı ve orada Bejna bana göre tamamen haklı olarak bir kavga çıkarmıştı.

Birisi servisin yavaş olmasından şikayet etmiş, bunu duyan Bejna adamın üzerine sürahide duran suyu boca etmişti.

Bağırışı hala kulaklarımdaydı "Aptal ben canımın bir parçasını verdim toprağa! Ben kardeşimi kaybettim, duydun mu beni? Size hizmet etmek umurumda mı sanıyorsun? Seni pislik defol git evimden defol!"

Böyle bağırıp kovmuştu adamı evden. Ona şaşkın gözlerle bakan herkese "Ne bakıyorsunuz? Onun gibi düşünüyorsanız kalkın gidin! Bırakında acımızı yaşayalım" cevabını vermişti.

Ölünün yasını tutmadan gelene, gidene hizmet etmek bana da saçma gelen bir şeydi. Hele ki orada bazı densizlerin tavırları sinir bozucuydu.

Bejna o olaydan sonra sinirle kaç saat ağlamıştı, unutmuştum. Yıkılmıştı. Hepimiz gibi...

Ve acısını yaşamak varken ondan hizmet etmesi beklenmişti. Anlayışlı bir tavır içinde olmak yerine midesini düşünen insanlar benim midemi bulandırıyordu.

Ortada bir ölüm vardı.
Ortada bir acı vardı ve bazıları bu acıya saygı duymaktan bile acizdi.

Ölmek bazen yaşamaktan da zordu.

Bense terasta idim, öylece oturuyor, bir şeyler düşünüyordum. İki ayda çoğunlukla yaptığım şey tam olarak buydu. Herkes daha çok kendi kabuğunda takılmayı tercih ediyordu.

Ömer gününün büyük bir bölümünü abisinin odasında geçiriyordu. Bazen Ader'de ona eşlik ediyordu. Bu süre içerisinde Ömer hiçbirimizle çok diyalog kurmamıştı, genelde susuyordu.

Ader'e hepimizden daha yakın davrandığı ise bir gerçekti.

İki ay nasıl geçmişti anlayamamıştık bile. Selim tüm bunların yanında bir de hamile olduğum için benimle ilgileniyor, etkilenmemem için beni teselli ediyordu.

Oysa kendisi benden daha çok acı çekiyordu biliyordum.

İkimizde odadaydık ama hiç konuşma olmamıştı aramızda. "Kardeşimin adını yaşatmak istiyorum" dediğinde bakışlarım ona kaydı.

"Aklında ne var?" diye sordum merak ederek. Güven'in adının yaşamasını bende isterdim. O hep bizimle olacaktı.

"Çizdiği resimlerle ilgili bir sergi açmayı düşünüyorum. Tabi bu fikri tek başıma alamam, herkesin fikri önemli."

ÖĞRETMEN HANIM 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin