TEDİRGİN

3K 5 0
                                    

                              Meltem, geçmişe gitmenin ağırlığında ve düşündüklerinin yorgunluğunda kalıyor bir an. Aynı zamanda ana dönmenin kapanında kıvranıyor. Öylesine ait değil ki şimdiye. Şu anda olmak canını acıtıyor. Ufak salonundaki kanepesine uzanmış, kendi zamanı olmayan mekanın buruk tadında yalpalıyor. Burada ne işim var? Neden geçmiş güzelliğinde devam etmiyor? Sorular altında ezilse de aklına gelen uyarı ile yerinden kalkıp pencereden sokağa bakıyor huzursuz huzursuz. Geçen akşamki yabancıyı arıyor gözleri, göremiyor. Belki de bir yanılgıydı kapıldığı his. Kim, ne yapsın ki kendini? Hele de oldukça zayıflamış ve çirkinleşmiş bu haliyle! Belki de başka birini bekliyordu orada ya da ne bileyim gelen telefon yanlış bir aramaydı falan filan geçiyor o an aklından. Kendini rahatlatmaya çalışıyor durmadan yoksa, bu hal çekilir iş değil kendi bunalımının yanında. İki taraflı ateşe dayanmaya gücü de yok. Dış kapının çalınması ile irkiliyor. ''Acaba Hüseyin ile annesi mi yine? Hiç katlanamam! Asla içeri giremezler!'' geçiyor aklından. Korka korka kapının üst zincirini açmadan kapıyı aralıyor. Ve karşısında ev sahibinin on yaşındaki torunu duruyor. Elinde de bir hediye paketi var. Heyecanla konuşuyor birbirinin aynısı günlerin dışındaki haber ile:

-''Meltem abla bu paket sana gelmiş.''

Meltem, kapının zincirini çıkarıyor, merakla:

-''Kim getirdi bunu?''

-''Bilmiyorum abla. Kapının önünde duruyordu ve üzerinde senin adın yazıyordu. Ben de aldım hemen sana getirdim. Kız, çocuğa şaşkınlığını yansıtmak istemiyor. Kısaca:

-''Sağ olasın!'' diye kestirip atıyor. Ardından aklına gelen bir düşünce ile çantasından cüzdanını çıkarıp bir miktar parayı çocuğa veriyor:

-''Git kendine bir şeyler al, benden.''

Çocuk, buna şaşırmıyor çünkü, Meltem ara ara harçlık veriyor kendine. Mutlu bir şekilde gülümseyerek parayı alıp hızla uzaklaşıyor oradan. Meltem, aynı dikkatle kapıyı kapatıyor, üst zinciri kancasına geçiriyor. Elindeki hediye paketinden oldukça huzursuz. Titreyen elleriyle açıyor paketi. Peluştan oyuncak bir ayı çıkıyor içinden. Anlamsız hem de çok anlamsız bir hediye. Herhangi bir not yok beraberinde. Aklına ilk gelen, geçen akşam yüzünü göremediği yabancı oluyor ardından da Hüseyin. Acaba hangi densizin işiydi bu? İkisi arasında kararsız kalsa da Hüseyin olmasını daha az tehlikeli buluyor. Bu hediyeyi evinde de tutmak istemiyor. Çöpleri topladığı poşete oyuncak ayıyı tıkıştırıp, çöpün ağzını sıkıca bağlıyor ve kapının önüne bırakıyor. Ancak bu işlemden sonra bir parça rahatlıyor içi. Patlamaya hazır bir el bombasını bertaraf etmişcesine huzurlu. Mutfağa geçip bir kahve yapıyor ve yeniden küçük salonuna dönüyor. Bu hücrede kabuğuna çekilmiş insanların duyduğu güvence tadında kalıyor. Kaya'nın kendisine aldığı ilk hediye geliyor aklına. Ve bununla beraber yeniden geçmişe dönüveriyor.

                                 Kaya ile akşam saatinde yaptıkları konuşmanın ardından onu birkaç gün görmüyor. Açıkçası pek de umursamıyor. Sonuçta, kendine yapılan haksızlığın acısını da kat kat çıkarmış oluyor. Bu moral ile de sınavları da oldukça iyi geçiyor. Fakülteden yurda, yurttan fakülteye yaşanan düzenli hayatında oldukça rahat. Hatta ilk başlarda Kaya olmadan yaşayamam düşüncesi bile çoktan aklını terk etmiş. Demek ki ondan vazgeçemeyeceğini sanmasının nedeni, ilk başlarda çaresiz kaldığı haksızlıktı. Bunun da karşılığı verildikten sonra ilk takıntısından kurtulmuştu kız. Yorgun ama, içinin rahat olduğu bir akşam üzeri. Kantinde televizyonun karşısında zaman geçiriyor. Bir süre ders çalışmaya ara veriyor vize haftasından sonra. Beyni dinlenmeli. Soğuk havaya çok iyi gelen çayını yudumluyor ama, pek de seyrettiği filmde değil aklı. Son bir ayın karmaşasına takılı kendi halinde işliyor zihni kızın. Yaşananlar, dağınık olaylar şeklinde vakitsiz ve sırasız ortaya çıkınca, aklı da ondan ona atlıyor. Sadece birinde takılıp kalmaması oldukça faydalı kendi için. Boş gözlerle seyretmeye devam ediyor filmi. Yanında dikilen birini fark ediyor ve bir an ve dönüp bakıyor kim olduğuna. Deniz dikiliyor karşısında. Yüzündeki ifade pek iyi değil, elindeki zarfı Meltem'e uzatıyor:

SENDEN SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin