ACABA?

1.6K 5 0
                                    

                             Şehrin sokaklarında dolaşan düğün konvoyu etrafa neşesini saçıyor. Akşamın ilk belirtileri görülür. Güneş ışığı yerini yavaş yavaş yerini mavinin koyu tonlarına bırakıyor. Ara ara saçılan sarı ve kızıl tonlar da ayrı bir detay gökyüzünde. Ilık bir yaz akşamı hazırlığını yapmakta. Nihayetinde konvoy yönünü düğün salonuna çeviriyor. Meltem, şaşkın. Oldukça kalabalık, bu beklemediği bir durum çünkü, kendi tarafı yok. Aklı ailesinde. İçeride yerlerini almış olabilirler mi? Hüseyin, kapısını açıp inmesine yardım ediyor, ardından kızın koluna giriyor ve giriş kapısına doğru ilerliyorlar. Meltem kafasındaki olasılıkların telaşında bir heyecana kapılıyor, bacaklarının hafiften titrediğini hissediyor. Yan gözle Hüseyin'e baktığında, onun da kendinden pek farklı olmadığını görüyor. Genç adam bunun yanı sıra durmadan gülümsüyor çevresindeki insanlara. Hüseyin'in çocukluk arkadaşları çılgınca alkışlıyorlar ikisini. Genç adamın önüne geçilmez bir gururla kabarıyor göğsü. Yanındaki genç kız hem güzel hem de kültürlü, bu daha da iyi hissetmesine neden oluyor. Süslü dar yoldan, ışıkların arasından geçiyorlar. Salona girdikleri an ışıklar kapanıyor, bir şelale gibi kendilerini bekleyen mum alevlerinin yansımasında buluyorlar kendilerini. Başlayan müzikle salon aydınlanıyor, büyük bir alkış tufanı kopuyor. Meltem biraz utangaç. Hüseyin, gelinliğin duvağını açıyor ve onu alnından öpüyor. Hafif bir tempoda dans etmeye başlıyorlar ardından. Birkaç dakika sonra diğer çiftler de katılıyor kendilerine. Ardından kendilerine ayrılan masaya geçiyorlar. Kaynanası, görümcesi, kayınpederi, görümcesinin kocası ve kaynanasının annesi var yanlarında. Kaynanasının annesi, görüp geçirmiş , ağır bir kadın, öğretmen emeklisi. Ailenin en büyüğü olması sıfatıyla önce onun elini öpüyorlar. Yaşlı kadın şık kıyafeti içinde, karşılıyor kendilerini.

-''Allah mutlu etsin sizi yavrularım!'' diyor ve Meltem'in koluna kalın, altın bir bilezik takıyor. Daha sonra diğer büyüklerin elleri öpülüyor ve takı merasimi başlıyor ardından. Kaynanası elinde bir not defteri ile hemen yanlarında yerini alıyor. Tek tek kimler ne takmışsa not alıyor. Meltem oldukça garipsiyor bu hali. Sanki düğün de değil de bir sarraf dükkanının çalışanı gibi görüyor bir an kendini. Ama, herkes kendi havasında doğru bildiğini yapmaya devam ediyor. Bir görümcesi fark ediyor Meltem'in şaşkınlığını ve yanına gelip konuşuyor:

-''Alış annemin bu hallerine! Onun için bu gayet normal hah ha!'' 

Meltem'in yetişme tarzına göre bu hesap oldukça kaba ve sonradan görmelik tabirinde ama, bir şey demesi de mümkün olmuyor. Takı töreni bitince kaynanası nereden bulduğunu anlayamadığı küçük bir kese ile dikiliyor yanlarına. Hüseyin ve kendine takılan ne varsa birer birer alıp bu keseye koyuyor ve sıkı sıkı kesenin ağzını bağlıyor. Meltem, gergin bir krize kapılmamak için kendini zor tutuyor. Sanki banka soymuş Dalton kardeşlerin Joe'su gibi serveti ele geçirmiş ve sırtını dönüp her an kaçacak gibi bir havada kaynanası. Çılgınca bir kahkaha içinden yükseliyor ama, yüzünde donup kalıyor kızın. Kendi yetişme tarzına oldukça yabancı tavırlar içinde durmadan yeni yeni hayretler içinde kalıyor Meltem. Fakat, pek takılmıyor bunlara çünkü, kendi düğününü yaşıyor ve bunu doya doya hissetmeli. Aklı bunlarla meşgulken, müzik hızlanıyor ve neşeleniyor. Hüseyin karşılıklı oynamak için kızı kolundan çekip pistin ortasına götürüyor. Meltem, pek anlamadığı bu oyun durumundan sıkıntılı. Kaçışı olmadığı için kollarını kaldırıp kendince iki yanına sallanıyor.

-''Bu oynamayı da bilmiyor! Amma da kız bulmuşsun ha!'' diyen kaynanası kendince oğluna takılıyor ama, ara ara laflarını kıza atmaktan geri kalmıyor. Meltem, onları bel kıvırmalarına, kendilerinden geçercesine gerdan kırmalarına hayretle bakıyor. Adeta her biri uzun zaman eğitim almış oryantal dansçılara benziyorlar. Doğal olarak da kendisi yanlarında oldukça ağır kalıyor. Bu arada uzun süre ayakta kalmaktan şişen ayakları canını yakmaya başlıyor. Bir an önce masaya gidip sandalyesine oturmayı diliyor ama, pistten ne zaman ayrılmaya kalksa ya Hüseyin ya kaynanası ya görümcesi kolundan tutup geri çekiyorlar kızı. Ayak baş parmağının zonkladığını duyumsuyor bir an ve yüzünü ekşitiyor. Uzun süre giymeye alışkın olmadığı bu yüksek topuklu ayakkabılar, acısını adeta ikiye katlıyor. Bir ara fırsatını bulup Hüseyin'in kulağına eğiliyor:

SENDEN SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin