AKIŞA BIRAKMAK

1.9K 4 0
                                    

                          Orta yaşlı kadın, sabahın er saatlerinde uyanıyor. Gerçi uyudu dense, yalan olur. Saatler boyunca oğluyla konuştukları kafasında dönüp duruyor. Bir kere gördüğü Meltem'i inceden inceye inceliyor aklında. Kendi güzellik anlayışına göre baktığında, pek de matah bir şey değil, orta karar. Eli yüzü düzgün olması oğluna göre yeterliyse, kendisi için de kafi. Ya bu kızın huyu suyu? Hüseyin'e göre olgunmuş ama, bunu kendi de görmeli ve onaylamalı. Biraz karışık durumlar yaşayan ailesi için bu şart. Kadın kendi dengesizliğinin ve geçimsizliğinin de farkında. Yarın bir gün bu evlilik olursa, oğlunun karısı ile kendi arasında kalmasını ve üzülmesini istemiyor. Bu kız ya şimdilik kendini böyle gösteriyorsa! Ya sonra kendisiyle güç savaşına girişirse! Buna asla izin veremez çünkü, bu evde kendi borusu ötüyor. Oğlu da evlense bile, o evliliğin de ipleri kendi elinde olmalı! Yaşadıklarından sonra, hayattaki tek gerçeğin ve gücün para olduğuna inanıyor artık. Meltem de çalıştığına göre, onun da bu maddiyata katkısı olmalı. Bu artı getiri kadının hoşuna gidiyor. Biraz karamsar olan duygularından sıyrılıyor hafiften. Diğer yatağa çeviriyor bakışlarını. Kocası hala uyuyor. Yüzünü ekşitiyor gördüğünü beğenmeyerek. Elinden gelse, adamı bir dakika bu evde tutmaz ama, ona istediği azabı verebilmek için, onu yanında tutmalı. Her günü, her saati başka bir sıkıntı olmalı ki kendine yaşattıklarını ondan misliyle çıkarabilsin. Yatağından kalkıyor.

-''Daha erken değil mi kadın?'' diyen kocasına ters bir bakış atıyor.

-''Yat zıbar sen! Benim işim var. Sen sadece yatmayı bilirsin zaten!''

Adam, kadının odadan çıkmasını bekliyor, onun duymasından korkarak söyleniyor kendi kendine:

-''Ya sabır!'' 

Bu sitemin ardından, ince yorganına sarılıp diğer tarafına dönüyor adam. Adeta uyuyup bu dünyadan kopmak istiyor.

             Kadın, mutfağa geçiyor, ilk işi bir sigara yakmak oluyor. Sigarası dudaklarının ucunda çaydanlığa su dolduruyor çay demlemek için. Bu arada bir fincan kahve yapıyor, demlenme olana kadar bekleyemez. Yine ağzında sigarası, elinde kahvesi ile salona geçiyor. Bir ara, oğlunun odasının kapısını aralayıp içeri bakıyor. Onun sakin nefeslerle uyuduğunu görüyor. Sessizce oda kapısını kapatıp geri dönüyor.Saat henüz sekiz bile değil. Televizyonu açıyor. Sıradan bir günlük kesitin konu alındığı diziyi seyretmeye koyuluyor. Gözü dizide olsa da aklı Meltem'de. Kız, karşıdan bakıldığında iyi görünse de kendini rahatsız eden bir his var içinde ona karşı. Bir süre bunun ne olabileceği üzerine kafa yoruyor. Bir sonuç bulamıyor. Yününü eline alıyor ve karışık bir zihinle el işini yapmaya koyuluyor. Ne zor işmiş evlat evlendirmek. Gerçi kızı da evlenmişti ama, onda böyle düşünceleri hiç yoktu. Onunki biraz emrivaki olmuştu. Seviyorum diye tutturmuştu kızı. Olmadık bir şey yaşanmasını istemedikleri için de kısa sürede evlendirivermişlerdi kızını. Damada gelince, eh işte! O da Meltem gibi orta karar ama, sonuçta çalışıyor ve evine bakıyor. Kendine bir saygısızlığı da olmamıştı. Bu yüzden memnun bile sayılabilir kadın. Damadın tek kusuru hesabını bilememesiydi. Gereksiz harcamaları olmasa, ideal sayılabilir. Ama, daha genç. Elbet o da olgunlaştıkça parasının değerini bilecek. Bir ara diziye kaptırıyor kendini. Birbirini seven gençler, mutlu olmak için çok acı çekiyor. Oğlunun, biriciğinin böyle şeyler yaşamasını asla istemiyor. Eğer, Hüseyin o kızı sevmişse, evlenip mutlu olmalı. Açılan kapı sesi ile ayrılıyor düşüncelerinden. Hüseyin'i karşısında görünce şaşırıyor kadın.

-''Bu saatte neden uyandın? Daha çok erken. Yoksa ben mi uyandırdım seni?''

-''Hayır, kendim uyandım. Ne bileyim bazen mutlu olmak  da uyutmuyor insanı.''

SENDEN SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin