𝟙𝟘

194 26 21
                                    

P.J.

"Soyacağı verir misin?" İkinci çekmeceyi açıp bir soyacak alırken birkaç adımda yanına vardım. "Güzel yemek yapabildiğine emin misin?" Elimden soyacağı alırken başını salladı. "Tabii ki eminim. Ailem Japonya'ya her gittiğinde kendime yemek yapa yapa geliştim." En son hatırladığım kadarıyla soğan ve sarımsağı birbirinden ayırt bile edemiyordu bu yüzden olsa gerek iyi yemek yaptığına hiç inanasım gelmiyordu.

Kalçamı tezgaha yaslayıp havuçları soyan Haruto'yu izlemeye başladım. İnce, uzun parmaklarının yemek yapmaya yakıştığını pek söyleyemem ama çok eğrelti de durmuyordu.

Bana alttan kaçamak bir bakış attı. "Portakal suyu yapabilir misin?" Anında yüzüm buruştu. "Baharatlı yemekle portakal suyu mu içeceğiz? Saçmalama. Kola var onu içeriz." Bir şey demeden hazırladıklarını pişirmeye başladı.

"Sağlıklı bir şey iyi gider diye düşünmüştüm." dedi bir süre sonra. "İyi yemek yapıyor olabilirsin ama kesinlikle midesiz olduğunu düşünüyorum." Ufak bir kahkaha atıp yemekle ilgilenmeyi bırakarak bana döndü.

Ben ona aynı yüz ifadesiyle bakarken kahkahasından artakalan yüzündeki gülümseme değişti. Yandan bir gülüş atarak bakışlarını yüzümde biraz aşağı indirdi. "Böyle baktığın zaman yanaklarını ısırmak istiyorum."

Beklemediğim itirafı ile yutkunup gözlerimi kırpıştırdım birkaç kez. Gözlerini baktığı noktadan çekmezken yüzü ifadesizleşti ve aramızdaki birkaç adımı kapatarak yüzünü yana doğru eğdi. Mesafeyi açmak için sırtımı biraz daha arkaya eğmiştim ama ondan uzaklaşabildiğim söylenemezdi.

Yanağımı ısıracağını anladığımda tezgahı tuttuğum ellerimi kaldırıp göğsüne yasladım. "Yemeğe baksana sen." derken ellerimle göğsüne doğru hafifçe baskı uygulamıştım. Onu itmiş olmak istemiyordum ama uzaklaşmasını istediğimi bir şekilde belli etmem lazımdı.

Hafif yaptığım baskıdan etkilenmezken kafasını çevirip ocaktaki tencereye bakmıştı. "Tamam, bakayım." Bana bakmadan uzaklaştı ve tencerenin kapağını açtı ben de geriye doğru eğdiğim sırtımı dikleştirip derin bir nefes aldım.

<><><>

Yaptığı yemeği yedikten-güzel yapmıştı- sonra biraz oyun oynamıştık. Eski günlere dönmüşüz gibi hissetsem de aramızdaki ilişki açısından büyük bir fark vardı ortada.

Şimdi ise annem gelmiş ve ikisi uzun zaman sonra görüştükleri için muhabbeti bir türlü bitirememişlerdi. Sıkılmış bir şekilde halıyı izlerken artık tüm desenlerini ezberlediğimi fark edince oturduğum koltuktan kalktım. "Daha sonra devam edersiniz özlem gidermeye. Biz biraz dışarıda gezelim, olur mu?" Haruto bir anneme bir bana baktıktan sonra gülümseyerek başını sallamıştı.

İkisi de ayağa kalktığında önden çıkışa doğru ilerledim. Siyah montumu ve botlarımı giydiğimde annem "Jeongwoo çok geç kalma ve Haruto mutlaka tekrar gel." demişti. Hazırlanmış olan Haruto konuşmak için ağzını açacaktı ki annem kollarını açarak onu kucakladı. Yüzü bana doğru dönük olmasa da bunu beklemediğini boşlukta öylece duran ellerinden anlamıştım. Çok kısa bir süre sonra o da hafifçe anneme sarıldığında ayrılmışlardı.

"Hadi." Kapıyı açıp dışarıya çıktım. Peşimden o da gelmiş ve kapıyı kapatmıştı. Bir süre sessizce yan yana yürüdük. Gecenin sessizliğini ise ilk sokağı döndüğümüzde o bozdu.

"Jeongwoo," adımlarımı onunkiyle eşitlemeye çalışırken 'hım?' diye mırıldanmıştım. "Bugün rahatsız hissetmedin değil mi? Bir haftadır flört olsak da bugün ilk kez yalnız kaldık. Eğer tuhaf ya da rahatsız hissettiysen..." Başımı kaldırıp ona baktığımda kafasını hafifçe bana doğru çevirmiş olduğunu gördüm.

"Rahatsız hissetmedim." diyebildim. "Ama tuhaf hissettim." Yüzünün hafifçe düştüğünü gördüğümde telaşla devam ettim. "Hayır hayır, yanlış anlama! Demek istediğim daha önce bu tür şeyleri arkadaşken de yapıyorduk ama yakınlaşmalar veya güzel sözler olmuyordu. Tuhaf hissettiren de tam olarak bu: Geçmişe dönmüş gibi hissettim ama bir şeyler farklıydı. Yabancı hissettirdi ama yemin ederim kötü değildi." Başını sallayıp yeri izlemeye başladı.

Önüme döndüğümde caddeye yaklaştığımızı gördüm. Sanırım biraz kırılmıştı ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Birkaç metre sonra caddeye ulaştığımızda o bana doğru döndü, ben de ona doğru döndüm. Buradan sonra bir taksiye binip gidecekti evine.

Gerimizde kalan, az önce yürüdüğümüz, sessiz ve uzun sokağa baktıktan sonra tekrar bana döndü. "Güzel bir gündü. Yarın görüşürüz?" Gülümsedim. "Görüşürüz." Birkaç saniyelik bir bakışma yaşadığımızda dayanamayıp öne doğru atıldım.

Kollarımı beline dolayıp çenemi omzuna yasladım. Rahatlamış gibi derin bir nefes verdikten sonra kısık sesle güldüğünü duydum. Hemen sonrasında da kollarını bana sardı. Sanırım bozduğum moralini biraz da olsa düzeltebilmiştim.

_________________________________________

_________________________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

çok tatlılar yicem🥺🤧

b.a.d.y.》hajeongwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin