W.H.
"Tut şunun ucunu."
Onuncu kez denememize rağmen saçma bir yamuklukta duran çarşafa sövdüm. İki de bir yer değiştirmekten canım çıkmıştı. "Olmuyor işte zorlamaya gerek yok." Hala az da olsa tripli olduğum için sesimi olabildiğince mesafeli tuttum.
Temizlik yaptığımız için ikimiz de biraz terlemiştik üstüne cam da açıktı ve muhtemelen hasta olacaktık. Nemlenmiş saçlarını eliyle geriye doğru tarayıp "Ne zaman barışacağız?" diye sordu. Aslında onu çok özlediğim için istemeden de olsa buzları eritiyordum ama hala eskisi gibi değildik. "Evlenme teklifimi kabul et."
Muhtemelen sinirlenmemek için derin bir nefes alıp odadan çıktı. Birkaç hafta önce, Junghwan ve Doyoung'ın geldiği gün, böyle bir şeyi düşünmemiş olmama rağmen evlenme teklifi etmiştim ve o da reddetmişti. Aslında o gün ona söyleyeceğim şey ailemin ilişkimizi onaylamasa da benimle hala görüşmeye devam edeceklerinin haberini vermeleriydi ama işte o heyecanla evlenme teklifi edivermiştim.
Evliliği pek önemsemememe rağmen hiç düşünmeden reddetmesi gururuma dokunmuştu. Sonuç olarak onunla küsmüştüm ve sanırım ancak teklifimi kabul ederse barışacaktım çünkü tüm barışma çabalarına "Ancak kabul edersen barışırım." diyerek karşılık vermiştim. Yol yakınken inadımdan dönmediğim için de evlenmek zorundaydık. Asla sözümden dönemezdim.
Odadan ayrıldığımda onun salona geçip oturduğunu gördüm. Üçlü koltuğa yayılmıştı. "Hayır yani benim gibi yakışıklı bir insanı nasıl reddedebiliyorsun anlamıyorum. Her sabah şu yüzle uyandığını düşün." Söylene söylene yanına oturduğumda telefonundan başını kaldırıp gözlerini kısarak baktı yüzüme. "Daha on dokuz yaşındayız Haruto. Ayrıca son birkaç aydır bu yüze bakarak uyanıyorum." Tamam, evlenmek için henüz erken olabilirdi ama insan reddetmeden önce bir düşünürdü. Omuz silkip, kollarımı birbirine dolayıp başımı ondan ters yöne çevirdim.
"Ya, Ruto! Cidden barışalım artık." Aynı şekilde durmaya devam ettiğimde bir elini bağladığım kollarıma koyarak bana doğru eğildi. "Seninle güzel vakit geçirmeyi özledim." Ben de ama olmaz. "Benden barışmak için bir şey iste, evet demem haricinde, yapayım." Göz ucuyla ona bakıp ağzımın içinde bir şeyler mırıldandım.
"Ne dedin, anlamadım." Biraz daha yüksek bir sesle konuştum. "Aegyo yap." Aniden benden uzaklaşıp dik bir konuma geldiğinde, ben de ona doğru dönmüştüm. "Tamam, aegyo ve evet demem haricinde bir şey iste." Kollarımı daha da sıkıp tekrar başımı çevirdim. Jeongwoo'nun bu tür şeylerden nefret ettiğini biliyordum, zaten yapmasını isteme sebebim de buydu.
"Ruto, lütfen benimle barışır mısın? Eskisi gibi olmak istiyorum." Duyduğum sevimli sesle aniden ona doğru döndüm. Cümlenin başında yaptığı mimikleri göremesem de sonunu gayet net görmüştüm. Gülmeye başladığımda koluma vurdu. "Gerizekalı gülme! Zaten utanıyorum." Suratını assa da gülmeye devam ettim.
"Kendimi belli etmeyecektim ama daha fazla dayanamayacağım." Kapıda dikilen Youngjo da benimle birlikte gülmeye başladığında "Sen ne zamandır oradasın?" diye çığırdı Jeongwoo. O sırada evin dış kapısının açılıp kapanma sesi duyuldu. Kısa bir süre sonra da Junhyuk, Youngjo'nun yanında durdu. "Ne oluyor?"
Jo gülmesini durdurup kolunu onun omzuna attı. "Jeongwoo'nun aegyosunu kaçırdın." Junhyuk üzgün bir şekilde bize doğru ilerledi. "Hadi be." Jeongwoo'nun karşısındaki ikili koltuğa otururken "Bir kez daha yapsana."dedi. Karşılık olarak Jeongwoo'dan yüzüne yastık yemişti.
"Yeter, sevgilimi rahat bırakın." Ayağa kalkıp Jeongwoo'nun kolundan tutup çekiştirdim. Ben gülmeyi bıraktığıma göre onlar da dalga geçemezdi artık. Odadan çıkarken kapıda dikilen Youngjo'yu da kenara itiştirdim ve odamıza girip kapıyı kilitledim. Bu ikilinin özele saygısı sıfır olduğundan kısa sürede kapı kilitleme alışkanlığı edinmiştik. Normalde anlaşamasalar da çok ortak noktaları vardı ama bunu onlara söylesem kesin reddederlerdi.
Hala suratı asık duran Jeongwoo'yu yatağa itip yanına atladım. "Bozdun iyice." Zar zor yaptığımız, yarım yamalak yaptığımız demek daha doğru olur, çarşafın bozulmasını kastetmişti. "Bırak onu şimdi." Yüzünü sıkıştırıp bir bebekle konuşuyormuş gibi "Yiyeyim mi seni?" dediğimde beni üzerinden itmeye çalıştı ve biraz didiştik.
Sonunda ikimiz de yorulduğumuz da kendimi onun üstünden kenara atıp soluklandım. Eskiden arkadaş olmamızdan kaynaklı olsa gerek eğlenceli bir ilişkimiz vardı ve bunu seviyordum. Sadece romantik olmak benim için sıkıcıydı.
"Duşa giriyorum." Yataktan kalktığında "Terliyken bile güzelsin." demem üzerine "Bana aşıksın diye yorumladım." dedi. O, odadan çıkarken aptal aptal güldüm. Sonra biraz tavanı izleyip gülmeye devam ettim. Belki bugün, bu hafta, bu ay, bu yıl değildi ama bir gün bu çocukla evlenecektim. Hatta Park Jeongwoo gelip kendisi evlenmek istediğini söyleyecekti ve ben ödeşmek için onu reddedecektim.
Sonra da çocuklarımıza bunların hepsini anlatacaktım.
_________________________________________
BİTTİ
ŞÜKÜR BİTTİ
bu nasıl final aq demeyin bitsin diye yazdım yoksa bitmezdi çünkü aklımda finalin nasıl olacağı yoktu
neyse işte mutlu mesut eğlenerek küserek günleri geçip gidiyor gayet güzel
hadi bay bay<3333333
•11 şubattan merhaba HAJEONGWOO SELCA GELDİ AĞAĞAĞAĞAĞAĞA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
b.a.d.y.》hajeongwoo
Fanfiction"Şey, yanına oturabilir miyim?" "Bana aşıksın diye yorumladım." •|Haruto×Jeongwoo|• •maknae line• #1 hajeongwoo✔ #1 jeongwoo✔