Hani demiştim ya bu yazdığım son satırlar olacak diye aslında bu yazdığım ne son satırlar olacak nede son mısralar. İnsan içindeki o acıyı nasıl unutabilir ki. İhanete uğramış gibiyim. Kendimi iyi hissetmeye çalıştıkça daha da batıyorum sanki bir bataklıktaymış gibi. Aslında ihanete uğrayan ben değilim asıl ihaneti sol yanım yedi, beden ruhu olarak çok iyiyim ama gönül rahatlığı olarak zor durumdayım. Gecelerim onsuz geçmiyor, onun özlemiyle ve hasretiyle yanıyorum. Bu yangını söndüre bilecek bir su yok mu şu dünyada, derdime derman olacak kim ola bilir ondan başka, belki o aşk güvercinim konsa gönlüme herşey geçer gibi ama o güvercin ihanet etti konduğu yere, başka gönüllere konmaya çalıştı ama unuttuğu birşey vardı hiç kimse benim onu barındırdığım gibi barındırmazdı içinde. Hani bir söz vardır,
Tilkinin dönüp dolaşacağı yer Kürkçü dükkanıdır diye işte oda dönüp dolaşıp dönecek o dükkana ama bu sefer dükkan sahibi kabul etmeyecek onu...Ne desem bilmiyorum, hayatımda yaşadığım en acının acısını yaşıyorum şuan, aşk acısı diyip geçiyorlar ama o öyle söyleyip geçilecek bir şey değil, insan yaşayınca daha iyi anlıyor o acıyı.
Bu acı virüs gibi önce vücuda bulaşır sonra yayılır ve bedenini işgal ederek seni ele geçirir işte o zaman aşk denen virüsün elinde oluyorsun ve zamanla senin aklını alır sonra senin gözlerini körertir sonra yavaş yavaş seni güçsüz düşürür en son olarak da bedenini yavaş yavaş zayıf düşürür artık bir mum gibi erimeye hazır hale geliyor insan. Bende artık bir mum gibi erimeye başladım ne zaman tükenirim bilinmez belki tükenmeden yanan ateşimi söndürürler ve o zaman kurtulurum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN DİLİ
Romansbu hikâyeyi oluşturma amacım başlıkta da yazdığı gibi sizinle aşkın diliyle konuşup ve aşkın en güzel tarifini sizinle kendi şiirlerim, sözlerim ve makalelerim ile paylaşmak istiyorum. Aşkın insana neler öğrettiğini neler kaybettiğini bu yazdığım...