"Hyunjin! Hadi herkes büyük salonda seni bekliyor." dedi Ryujin.
"Gelicem elbette Ryujin! Hazırlanıyorum henüz. Biraz beklesinler doğum günü çocuğuyum sonuçta." dedim. Bu gün benim gibi bir starın doğum günü! Tabii bekliyeceklerdi!
Hazırlandıktan sonra büyük salona gitmek için yola çıktım. Asansöre bindim. 2 Kat çıktıktan sonra büyük salondaydım.
"Doğum günü çocuğu geliyor! Işıkları kapatın." diye bağırdı Annie. Ne bu tantana kardeşim.
"İyi ki doğdun Hyunjin! İyi ki doğdun Hyunjin!" diye hepsi bir ağızdan bağırıyordu. Kocaman masaya doğru ilerledim ve mumları yakılmış pastanın önünde durdum.
"Ya! Dilek dile." dedi Ryujin. Tek dileğim, tek hayalim yeryüzünde yaşamaktı artık.
"Diledim." diyip kocaman gülümsedim. Mumlara üfleyip, söndürdüm. Hepimiz büyük salonda oturmuş sohbet ediyorduk.
"Hyunjin, oğlum biliyorsun babandan sonra burayı yönetecek olan kişi sensin. Bu yıl seni gözetim altında tutmak istiyor. Artık büyüdün ve bütün bunları halledebilecek yaştasın." dedi kocaman bir gülümsemeyle. Ben bu lanet olası dünyayı tek başıma hayatta yönetemezdim!
"Ben bunu yapabilecek güçte değilim anne! Herkes bunu biliyor. Güçsüz bir kralı burada kimse istemez. Zaten bende burada durmak istemiyorum. Yeryüzünde yaşamak istiyorum!" dedim. Bunu küçüklüğümden beri isterdim ama bana bu düşünceyi yasaklıyorlardı! Yeryüzüne çıkmanın bizim için bir tehlike olduğunu söylüyorlardı. Sanmıyorum. Onlarda insan, kısmen bizde!
"Hadi ama Hyunjin! Bunun olmayacağını biliyorsun. O yüzden burayı yönetmeye odaklanmalısın." dedi. Haksızdı! Hızla masadan kalkıp odama doğru yola çıktım.
Yaklaşık 100 yıl önce atalarımız yer altına saklanmış, tam olarak toprağın altına. Bunun sebebini bizim ırkımıza yeryüzünde yapılan zulüm olduğunu söylüyorlar. Burada kocaman bir şehir var. Aynı zamanda bir çok yeraltı şehri birbirine bağlıydı. Bu zamana kadar hiç ağaç, kelebek, çimen ve hiç bir doğa olayını görmemiştim. Buradaki herkesin bilgisi bize büyüklerimizden anlatılan kadardı.
Merak ettiğim şeyler vardı. Yağmur tenime temasında nasıl hissettiriyor? Rüzgara temas etmek nasıl bir duygu? Çocukluğumdan beri bunları düşünüp dururdum. Toprağın altında yaşamanın hiç bir heyecanı yoktu! Ama yeryüzü öyle değil.
Buradan kaçmam gerekiyor. Ömrüm boyunca oturup burayı yönetemem. Bunları düşünürken kapım çalındı.
"Hyunjin müsaitsen gelebilir miyim?" dedi Jisung.
"Gel tabii." dedim. Yavaşça kapıyı aralayıp içeriye girdi ve ardından kapıyı kapattı.
"Onları umursama. Hayalin gitmekse sana yardımcı olabilirim! Hatta beraber gidebiliriz!" dedi heyecanla. Bu dedikleri benide oldukça heyecanlandırmıştı.
"Ben burayı yönetmek istemiyorum Hannie. Dört bir yanımız duvarlarla çevrili, gidebileceğimiz yerler sınırlı, yiyebileceğimiz yiyecek sayısı belirli! Artık herşeyden sıkıldım. Bu gece kaçıcam." dedim. Yanıma hiçbir şey almayı düşünmüyordum tabii ki.
"Gidelim o zaman Hyunjin! Durmayalım daha fazla." dedi Jisung. Kesinlikle bu yerden bir an önce kurtulmalıyız.
"Babamın odasında buranın planları var. Önceden görmüştüm çıkış kapısını öyle bulabiliriz!" dedim.