Sahnenin önündeki localardan birinde oturuyordum. İlk sahnesi olduğu için heyecanınının ne kadar yüksek olduğunun farkındaydım. Ama o heyecanı yenebilecek potansiyele bütünüyle sahipti.
Yüksek özgüvene sahipti ve bu onu gözümde daha çekiçi yapıyordu. Kendinden emin yürüşüyle sahneye çıktı. Mekan bu gün olduğundan daha fazla kalabalıktı. Onu görmek isteyenlerdendi bu çığlıklar.
Etrafına bakındı birini arıyormuşçasına. Gözleri gözlerimde durdu. Boynunda ki zinciri gözünü benden ayırmadan demire sabitledi. Bu dansını daha ateşli yapacaktı.
Derin bir nefes alıp şarkının giriş kısmını bekledi. Etraftaki sesler bir türlü azalmıyordu. Sinirimi bozuyordu bu durum. Bakışlarımı bir saniye bile üzerinden çekmiyordum.
"Rakip mekanda bir elin parmağını geçmeyecek sayıda müşteri varmış." dedi Felix. Bakışlarımı ondan ayırmadan konuşmaya başladım.
"Oranın sürekli müşterilerini de aldık Hyunjin sayesinde. Birkaç haftaya batması yakındır." dedim.
Hyunjin mekanımın en değerli dansçısı olmuştu ilk günden. Böyle giderse rakip barları bitirmem çok kolay olacaktı.
Vücudunun kıvraklığı inanılmazdı. Tanrının tüm emeği üzerindeymiş gibi.
"Çok sevdin galiba yeni dansçıyı." dedi Felix imalı sesiyle.
"Harika bir kozumuz var artık." dedim sırıtırken.
Şarkı bittikten sonra Hyunjin sahne arkasına ilerledi. Bir karaltının onu takip ettiğini gördüm. Hızla yerimden fırladım.
"Güzelim geceliği ne kadar?" dedi bir erkek sesi.
"Ben sadece dansçıyım." dedi Hyunjin kolunu adamın elinden kurtararak. Adamın elleri yine onun bileğini buldu. Onu duvarla kendi arasına sıkıştırdı.
"Bana özel bir şeylerin olmalı." dedi kendini ona bastırarak. Tam onları ayırmaya gidiyordum ki Hyunjin karşısındaki adamın kasıklarına şiddetli bir tekme geçirdi.
"Siktir git orospu çocuğu." dedi ve odasına doğru ilerledi.
Yerde yatan bu adamın Hyunjin'e böyle ahlaksız bir teklif etmesi sinirimi bozdu. Onu o halde düşünmesi... Sanki içeridekiler farksızmış gibi.
"Kalk!" diye bağırdım adamın yakasından tutarken. Sahneye doğru sürüklemeye başlamamla adam neye uğradığını şaşırmıştı.
"Dansçılarımdan hiçkimseye özellikle Hyunjin'e sarkıntılık ettiğinizi görürsem sonununuz hiç iyi olmaz! Çoğunuz beni tanıyorsunuz, tanıyanlar tanımayanlara anlatsın!" Adamı sahnenin ortasında dövdüm. Cılız adam karşılık vermeyi bırakın yerden dahi kalkamıyordu.
Tüm kalabalık odağını bize çevirmişken güvenliklere işaret verdim ve adamı kapı dışarı ettiler.
"Evet beyler! Şimdi eğlencenize devam edebilirsiniz!" diye bağırıp Hyunjin'e ait olan odaya doğru adımladım.
Kapıyı çalmadan direkt içeriye daldım. Karşımda üzeri yarı çıplak olan Hyunjin'i görünce yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.
"Hey! Kapıyı çalsaydın!" dşye bağırdı.
"Ne olucak güzelim yabancı mıyız?" dedim odasındaki geniş koltuğa yayılırken.
"Ne oldu sana?"
"Ne olmuş?" dedim anlam veremeyerek.
"Ellerinle yüzünü kastediyorum."
Bakışım ellerime döndü. O pislik adamın kanı ellerimdeydi.
"Önemli bir şey değil ya."
"Ellerin neden kan Chris?" dedi bana daha çok yaklaşarak.
"Sana asılan adamı dövdüm. Sahnede."
Eline aldığı ıslak mendille daha da yakınıma geldi. Koltuğun hemen önündeki sehpaya oturdu. Elimi tuttu ve kendine yaklaştırdı. Paketten çıkardığı ıslak mendille kanları silmeye başladı.
"Yapmana gerek yok." dedim elimi kurtarmaya çalışarak.
"Bırakta yapayım." dedi. Göz göze geldiğimizde hemen gözlerini çekti.
Ona bu kadar yakın olmak çoğu zaman başımı döndürüyordu. Üzerinin çıplak olması ve bana bu kadar yakın olması şuan işleri hiç iyi hale getirmiyordu.
Ona doğru çekildiğimi hissediyordum. Diğer elim yavaşça ensesine gitti. O sırada tüm hareketlerimi dikkatle izliyordu.
Dudaklarımı dudaklarına bastırınca bir anlığına afalladı. Geri çekildiğimde beni saçlarımdan tutup tekrar dudaklarına çekti. Alev alev yanıyordum. Soluksuz kalmak umurumda bile değildi daha fazlasını istiyordum.
Bedeninin bu kadar uzağımda durmasına daha fazla sabredemeyip belinden kavradım. Bu hareketimle ne yapması gerektiğini bilip kucağıma tırmandı...