Gözlerime dolan güneş ışığıyla sabah olduğunu anlamıştım. Yatakta diğer tarafıma dönmeye çalıştığımda hareketimin bir kol tarafından kısıtlandığını fark ettim. Gözlerimi tamamen açıp karşımdaki adamın mükemmel yüzüne bakındım.
İçime dolan huzur ve mutlulukla kocaman gülümsedim. Daha önce kimseye karşı hissetmediğim duyguları bu adamda hissediyor olmak... Nasıl denir? Tuhaf hissetiriyordu.
"Sana da günaydın Hyunjin." dedi Chan uykulu sesiyle. Henüz gözlerini açmamıştı.
"Günaydın bebeğim." dedim ona karşılık vererek. Yaklaşarak dudaklarımı öpmeye başlayınca onu ittim.
"Hadi ama Chris sabah sabah!" dedim sitemli sesimle.
"Güzelim ne olmuş sabahsa? Sabah yapılmıyor mu yani?" dedi. Kendimi bir an önce ondan kurtarmalıydım.
Hızlı bir manevrayla kollarının arasından kurtulmayı başarıp kendimi yataktan aşağıya atmıştım. Kafamı yere çarpmamla "Ahh~!" diye bağırdım. Chris'in kulağıma dolan kahkaları ile sinirlenip, düştüğüm yerden hızla ayağa kalktım.
"Sen gülüyor musun?" dedim onun üzerine tırmanarak.
"Gülüyorum." dedi kendinden emin bir şekilde gülümsemeye devam ederken.
Hala yatakta yatıyordu. Kucağına oturduğumda afalladı ve yattığı yerde doğrulmaya çalıştı. Elimle omzunu itip buna engel olmuştum. Dudaklarına doğru uzanıp onu yavaşça öpmeye başlamıştım. Bir elim saçında diğer elim ise omzundaydı.
Daha da hızlanmak istiyordu ama ipler benim elimde olduğundan bunu başaramıyordu. Dudağını ısırıp geri çekildiğimde afalladı ve yüzüme dikkatlice baktı.
Hızla üzerinden kalkıp mutfağa doğru yürümeye başladım. Arkamdan bir şeyler mırıldandığını duydum ama pek umursamadım. Şuan umursadığım tek şey açlıktan guruldayan karnımdı.
Kahvaltı için krep hazırlamaya karar verdim. Ben malzemeleri ayarlarken onun çoktan duşa girdiğini anlamıştım.
Pişirdiğim krepleri masaya bıraktıktan sonra üzerime bir tshirt geçirmek için onun odasına doğru yol aldım. Dolabının kapağını açıp Chris'e en çok yakıştırdığım tshirtü askıdan almak için uzandım. Belimde hissettiğim el ile ona doğru döndüm. Beni dolapla kendi arasına sıkıştırmıştı.
"Demek benimle oyun oynuyorsun. Bunun bir cezası olacağını bilmelisin." dedi boynuma nefesini vererek. Titrediğimi hissettim. Ona teslim olamazdım. Oyunu bozamazdım.
"Ne oyunu canım olur mu öyle şey?!" dedim kendimi savunmaya çalışarak. Onu incelemeye başladığımda sadece altında sarılı olan havluyu görünce havanın ısındığına ikna oldum. Ben yanmıyordum kesinlikle hava çok sıcaktı.
