Küstüm Çiçeği 2

118 7 0
                                    

Verandaya geçtiler, çaylarını aldılar. Eray iştahla tavaya yöneldi. Buğra bir anda kalktı masadan. Mutfağa gidip kesme şekeri getirdi. Eray şaşkın

"ne zamandan beri çaya şeker atıyorsun acaba"

"eğer Özge bu çayı içseydi nasıl bir tat alacaktı merak ettim. Çayı şekersiz içemezdi asla biliyor musun?"

Şekeri atıp karıştırdı. Bir yudum aldı.

"ağzının tadını biliyormuş benim sevgilim"

Eray elindeki çatalı bırakıp onun gözlerini yumarak çayını içmesini izlerken

"sen Özge'yi sevmiyorsun aslında...

" nasıl sevmiyorum? "

" sözümü kestin. Sen Özge'yi sevmiyorsun, Özge'yi yaşıyorsun. Bak bende Nur 'u seviyorum. Ama sen başka türlü seviyorsun. Kıza buraya geldiğimi bile söylemedim henüz. Sen olsan gelmezdin belki. Sen Özge'nin soluduğu havadan besleniyorsun resmen. Senin yüzünden çok kere sevgimden şüpheye düştüm. Güzel seviyorsun adamım, sevmek çok yakıştı sana. Sen her daim sevmeye devam et. "

"...... "

" hadi lütfen al şu çatalı eline. Bugün güzel biiir (kolundaki saate bakıp) akşam kahvaltısı yapalım. "

" valla sucuk o kadar güzel koktu ki hiç naz yapmayacağım. "

Buğra uzun zaman sonra ilk defa, uyumuş, ilk defa çay içmiş, ilk defa doyana kadar yemişti. Eray o gün ona Özge'yi unutturmaya çalışarak değil tam tersi o da yanlarındaymış gibi davranarak, üstü örtülmesi gereken bir muhabbet, bir anı olarak değil, daha çok anarak daha çok dile getirerek Buğra'yı iyileştirebileceğini anlamıştı. Özge onun yaşam kaynağıydı. Anısı bile onu ayakta tutmaya yetiyordu.

Onlar son keyif çaylarını içerlerken, servi ağaçlarının üzerinden fırlayıp gelen top masanın yanına düştü. Arkasından dizlerinin üzerinden emekleyerek ağaçların arasından bakır kızıl saçları, mavi gözleri, çilli sevimli yüzüyle dünyanın en şirin çocuğu olmaya aday Öykü belirdi. Öykü Bahadır beylerin beş yaşındaki torunuydu.

"ah benim pamuk şekerim mi gelmiş. Koş koş abine" dedi ayağa fırlayıp kollarını açarak. Çocuk ayağa kalkıp koşarak üzerine atladı Buğra'nın. Buğra'ya aşıktı. Kocaman kocaman öperken bir yandan da Eray'ı inceliyordu.

"bak Eray abisi kim gelmiş. Tanıştırayım sizi. Bu dünya güzeli benim pamuk şekerim Öykü. Bu abi de Eray, benim en yakın arkadaşım."

"tanıştığımıza memnun oldum Öykü"

"Öykü Suzan ablanın kızı."

Suzan ağaçların arasından geçip yanlarına geldi.

"merhaba gençler, rahatsız ettik, kusura bakmayın."

"ne kusuru Suzan abla, nasılsın? Yeni mi geldiniz?"

"yok ablacım sabah erken geldik. Burada olduğunu bilmiyorduk. (sesini alçaltarak) yoksa çoktan birisi kapına dayanmıştı" dedi gözüyle kızını işaret ederek.

"dün geldik bizde Eray ile"

"adını çok duydum ama hiç denk gelmedik sizinle. Nasılsınız Eray?"

"evet. Teşekkür ederim siz nasılsınız? Kızınız çok tatlı maşallah"

"Çook çok. Tatlılığından yenmiyor abisi. Çekeceğiniz var, anlarsın bir iki güne. Siz ne kadar buradasınız"

"cuma akşamı döneriz muhtemelen, burada birkaç işim var onları hallederiz o sırada."

"hadi kızım abileri rahat bırakalım, size afiyet olsun"

KÜSTÜM ÇİÇEĞİ (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin