Katil

69 8 0
                                    

Ölüm.
Sadece 4 harften oluşan sıradan bir kelime. Her insan hayatında bir yada birkaç kez oturup uzun uzun düşünmüştür bu kelimeyi. Belkide düşünmemiştir. En azından ben çoğu kez düşünmüştüm. Baktığımızda ne kadar da basit bir şey aslında. Mesela boğulmak... Ölümün kolay yollarından ve ben yine kolay olanı seçtim. Evet, ölmek zaten kolay bir yol hatta bir kaçış olmasına rağmen ben onunda en kolayını seçtim. Halbuki onsekizli yaşlarında olan Hüma her zaman zoru seçmişti ve zoru sevmişti. 'Sen konuşmayı pek sevmiyorsun yapamazsın avukatlığı. Hem o kadar şey ezberlemek zor gelir sana.' diyen sözde akrabalarına karşı bile dimdik ayakta durarak oturmuştu çalışma masasına. Sırf onlar sana zor gelir sen yapamazsın dedi diye azimle çalışmıştı. Geceler gündüzleri, sabahlar akşamları kovalarken o zor olanı başarabilmenin hazzıyla dolup taşmıştı. Uyku, yemek yada herhangi insancıl ihtiyaçlar onun için önemli değildi. Açlıktan bayılmamak için yemek yiyor, sağlığının bozulmaması için uyuyordu. Gün gelip çattı. Başarıyla geçen sınavın sonucu açıklanmıştı. Neredeyse göğüs kafesini delip dışarı fırlayacak olan kalbine ve vücuduna yavaş yavaş yayılan karıncalanma hissine inatla sakinliğini koruyarak açtı bilgisayarının kapağını. Siteye girdi. Gözlerini kapatıp derin bir iç çekti ve göz kapaklarının üstünde sanki kocaman un çuvalları varmış gibi hissetmesine rağmen onları kaldırmayı başardı. Kazanmıştı... Başarmıştı... Bilinçaltı aniden akrabalarının söylediği sözleri duyurmuştu kulağına. Gözlerinden süzülen yaşlar uzun aradan sonra ilk defa üzüntüden değil mutluluktandı. Ama artık büyümüştü. Bedeninde 27 yılı taşıyordu ve hep öyle kalacaktı. Bedeni çürüyecek fakat ruhu refah içinde olacaktı. Çünkü güzel ruhlar asla yalnız kalmazdı.

Karanlığın içinde debelenip duruyordum. Ciğerlerim ufacık bir oksijeni yakalamak için yalvarıyordu ama ona istediğini vermeyecektim bunca sene almıştı da ne olmuştu sanki? Aldığım her nefes beni bugünlere taşımıştı ve geriye dönüp baktığımda üzüntü ve hüsrandan ibaretti her şey. Buna bir son vermek yapılacak en doğru şeydi. Aniden sesler duymaya başladım.
"Anne!"
Karanlığın içinden bir el beni yukarı doğru çekti.
"Avukat hanım!"
Ah, Hayır... Hiçbir şeyi beceremiyordum. Artık bir şeyleri başarabilmiş olmak için en kolay yolu seçmeme rağmen onu bile yapamamıştım. Ölmeyi bile becerememiştim...
"Hüma Hanım!" dedi az önceki erkek sesi. Çok tanıdık geldi bu ses bana. Aynı anda da beni sarsıyordu. Hiç mi ilk yardım eğitimi almamıştı bu!
"Beyefendi kenara çekilin ve izin verin müdahale edelim." dedi nazik bir kadın sesi. Daha sonra devam etti;
"Ne süredir baygın?" bir yandan da göz kapaklarımı kontrol ediyordu. Bilincim biraz puslu olsa da yerindeydi.
"Tam emin değilim ama 2-3 dakika olması lazım." sesin sahibiyle beynimdeki kişileri karşılaştırmaya başladım. Aniden gelen sesler boğuklaşmaya başladı ve gitgide kayboldu. Yeniden sessizlikle başbaşaydım. Acaba ölmeyi bile beceremediğim konusunda henüz erken mi konuşmuştum? Yoksa başarmışmıydım? İçimdeki 18 li yaşlarda olan Hüma bana sert bir bakış attı ve ellerini göğsünün üzerinde birleştirip;
"Katil... Katilsin sen! " dedi. Haklı mıydı? Kendimin katili olmam mümkün müydü? Katil olmak için sadece birilerini öldürmek mi gerekliydi? Duyguların veya hislerin katili de olunamaz mıydı? Haklıydı, bir insan intihar ettiğinde de katil oldurdu. Gelecekte olacak yaşamının, belki doğacak olan çocuklarının, kahkahasının, sevgisinin, gözyaşının, kederinin ve hatta torunlarının bile katilidir. Evet, ben bunları göze almıştım. Geri dönüşümün olmayacağını biliyordum. Oturup ciddi ciddi intihar etmeyi bile düşünmüştüm. Her şey planlarıma göre işliyordu. Asla plan yapmadan veya senaryoyu kafamda oynatıp sonuçlarını düşünmeden bir işe kalkışmazdım. En ufak bir karar için bile uzun uzun düşünürdüm. Bunda da öyle yapmıştım. Evet, haklıydı katildim.

FıtratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin