Boşluk

144 12 2
                                    

Yalnız başıma kafamda düşüncelerle boş sokakta ilerliyordum. Yarın ifade vermeye emniyete gitmem gerekiyordu. Hazır gitmişken biraz bilgi de edinmem lazımdı. Kuru kuru oturmak canımı sıkıyordu. Bunları düşündüğüm sırada arkamda beni  izleyen bir gölge fark ettim. Koca sokakta neden tam arkamda yürüyorduki? Adımlarımı hızlandırdım. Oda aynı hızla yürümeye başladı. Belki onunda yolu buradadır. İyide niye gergeniş yolda niye tam arkamdan yürüyor ki? Belki önünde olduğumun farkında değildir. Hadi canım kör mü? Aynı anda kafama bisürü düşünce ve görüntü akın etti. Ürktüm. Ne yapacaktım? Biraz kafa çalıştırdıktan sonra ne yapacağımı buldum. Az ilerdeki köşeden dönünce peşimden gelmeye devam ederse... Ederse? Bi' dakika çantamda deodorant olması lazımdı. Köşeyi döndüm. Sanki benimle bir bütünmüşcesine, ne bir mil sağa nede sola kaymadan peşimden gelmeye devam etti. Gücümü toparlamaya çalıştım. Üçten geriye saydıktan sonra dönüp yüzüne deodorantı boca edecektim. Pekala. Üç... İki... Bir...
"Ahhhh!! Hüma... Hüma... Ahh!?" dedi.
Ne? Üstelik adımı da biliyordu. Kalp atışlarım hızlandı.
"Hüma... Sıkma tamam benim, benim." diye inledi şapkasını açarken. Tam o sırada tanıdım şerefsizi.
"Olum manyak mısın lan sen?! Gece gece niye peşime takılıyorsun? Ya bak... " dedim daha konuşacaktım fakat kelimeler boğazıma düğümlendi. Daha doğrusu düşüncelerimi ona aktarmaktan korkuyordum. Daha sonra herhangi bir konuda onları bana karşı kullanabilirdi. Buna izin veremezdim.
"Tamam,  tamam özür dilerim. Düşüncesiz davrandım. Şaka yapmak istemiştim." dedi suratına üzgün bir ifade yerleştirme çabası içinde. Şaka? Şaka... Gerçekten çok komik. Ya gerçek olsaydı... Yine ürperdim.
"Şaka..." dedim gülerek. Sonra arkamı dönüp yürümeye başladım. Arkamdan koştu. Kolumu tuttu.
" Özür diledim ya işte. Şimdi de yüz vermeme nefret ediyormuş gibi davranma sırası sende mi?" dedi gülümseyerek.
" O dediğin nefret ufakta olsa sevgi duygusunun oluşturduğunu bir histir. Sen onuda haketmiyorsun." dedim ve kolumu sertçe çektim elinden. Hızla yürümeye koyuldum. Bidaha peşimden gelecek zannettim, gelmedi.

                         _________
           

Feci bir baş ağrısı ve yorgunlukla uyandım. Saate baktım. 12. 20. Eyvah!! Acele etmezsem geç kalacaktım. Nası hazırlandığımı bilimeden yolda buldum kendimi. Hemen bir taksi çevirdim. Çabucak içine atladım. Gideceğim yeri söyleyip  parayı uzattım. Şoförde elini uzattı. Para olan elimi kavradı. Şaşkınlık içinde bakakaldım. Yüzünü dönüp pis pis sırıttı. Hemen tanıdım onu. Yine mi? Yoksa beni mi takip ediyordu? Bi şeyler fısıldıyordu kendi kendine. Çıkaramıyordum bir türlü ne dediğini. Biraz daha çabalıyınca anladım
"Bilmeliydin... Bilmeliydin... Bilmeliydin... Bu kadar aptal olamazsın. Hayır... Bilmeliydin...." diyip direksiyona vuruyordu. Ben kımıldayamıyordum. Sanki biri ellerimi ve ayaklarımı bağlamıştı. Baktım. Hayır. Hiç bir şey yoktu.
"Bilmeliydin... En azından tahmin etmeliydin. Bana öyle davranınca başına gelecekleri bilmeliydin."dedi. Ne diyordu? Dün akşam ki olaylardan mu bahsediyordu? Aniden gaza bastı. Delicesine hızla sürüyordu. Bense tek bir kelime edemiyordum. Hiç bir çarem kalmamıştı. Buraya kadardı. Artık bende böyle bir olaya rast gelmiş, insanların ardından iki gün üzülüp sonra unuttukları sıradan bir kadın olacaktım. Ama... Ama benim hayallerim vardı. Ya onlar ne olacaktı. Peki ya çiğdem. Daha onun ölümünü aydınlatmayı becerememişken... Hayatım gözümün önünden hızla geçti. Bir gün bu cümleyi benimde kullanacağım aklıma gelse gülüp geçerdim. Ya da ağlardım. Bilemiyorum. Hislerimi çoğu zaman kestiremiyordum. Ama gerçekten de gözümün önünden geçmişti. Annemin  omuzlarımdan tutup ;
"Hadi üfle prensesim." demesinden, bu sabah uyandığımdaki görüntüme kadar hızlıca bir şerit aktı gözümden. Evet, buraya kadardı. Ne malum belki orada Çiğdemle, annemle, kız kardeşimle daha mutlu olurdum. En azından burası kadar berbat değildir. Dünya yeterince kötü, daha kötüsü varımdır ki? Sanmam.
"Elveda Hüma, bakarsın orada mutlu oluruz seninle." dedi ve ayağını birkez daha gaza kuvvetlice bastırdı. Arabanın direksiyonunu yan taraftaki uçuruma doğru döndürdü. Son bir kez nefes aldım. Komik gelecek biliyorum ama bundan haz duydum. Ve artık yerçekimi yoktu. Ayaklarım havalandı. Ve... Onu gördüm.
" Gel... Gel Hüma daha fazla acı çekme gel."diyerek elini uzatıyordu Çiğdem. Bende elimi ona uzattım.

FıtratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin