"Oo, bey efendi sonunda teşrif edebildi."
Bana laf sokan Serdar'a karşılık gözlerimi devirdim ve adımlarımı daha da yavaşlatarak yürüdüm yanına doğru.
Madem çok beklemişti, birazcık daha beklemesinde bir sakınca görememiştim.
Alnıma dökülen sarı saçlarımı arkaya doğru tararken, Serdar'ın tam karşısına dikilmiştim bile. Her zaman yaptığı gibi bütün sinirini oradan çıkarmak ister gibi ensesini kanatacakmış gibi kaşıyordu.
"Kusura bakma ya," dedim gevşek bir gülüşle. "Golf oynuyordum, zamanın nasıl geçtiğini görmemişim."
Ailemin durumu son zamanlarda daha iyiye gidiyor diye fırsatını bulduğu her an laf soktuğu için ben de artık sinirlenmek yerine ona ayak uydurmaya karar vermiştim, artık sinirlenmediğim ve onunla dalga geçtiğim için o sinirleniyordu.
"Başlarım şimdi senin golfüne." Beni göğsümden ittirdiğinde birkaç adım gerilemek zorunda kalmıştım. "Hem kavgaya çağırıyorsun hem de gelmiyorsun, adam mısın lan sen?"
"Şş, sakin ol şampiyon." Elimi havaya kaldırıp ona doğru uzattım sakinleşmesi için. "Adamlıktan bahsetmek seni biraz aşar, haddini aşma istersen."
Alaycı tavrıma daha fazla dayanamamış olsa gerek, beklemediğim bir anda aniden yumruğunu suratımın tam ortasına geçirdi.
"Gebertirim lan seni. Adam akıllı konuş konuşacaksan, yoksa dışarıda bekleyen köpeklerin anca leşini çıkartabilir buradan."
"Yok," dedim kanayan burnumu elimin tersiyle silerken. Eli ağırdı pislik herifin. "Bu defa kimseyi getirmedim peşimde, tek geldim."
Hepimiz aynı lisede okumuştuk ve şimdi üniversitede ilk yılımızdı. Aynı bölümlerleri seçmiş olmasak da yine de birçok dersimiz ortaktı.
İlk baştaki kavgalarımız, yani lisedeyken, hep grupça oluyordu, Serdar'ın arkadaş grubu mahalle çocukları olduklarından dolayı biraz daha atarlı tiplerdi bizimkilere göre, bu yüzden iyi ya da kötü ne söylersek söyleyelim anında üzerimize yürüyorlardı sebepsiz yere.
'Kazağın çok güzelmiş' desek 'sen benim kazağıma mı bakıyorsun' diyerek yumruk atacak kapasite vardı onlarda.
Hepimiz bu duruma çok sinir olsak da cevap vermemekte kararlıydık aslında, ama bir gün bizim İlkay artık dayanamayacak duruma gelip onlara karşılık vermiş ve ilk yumruğu atınca artık hepimiz olaya karışmış ilk ciddi kavgamızı etmiştik.
O günden sonra da her söylediğimiz birbirimize battığı için düşman gibi bir şey olmuştuk işte. İki grup göz göze geldiği an olay direkt kavgayla bitiyordu.
Bir kez Serdar'la arkadaşlarımız yokken aynı ortamda denk gelip tartışmıştık ve o an ortam müsait olmadığı için ertesi güne kavga etmek için sözleşmiştik.
Randevulaşmıştık yani, kavga etmek için.
Teke tek kavga edecektik aslında ama bu şerefsiz benim sözüme güvenmeyip, tek geleceğim dememe rağmen bana inanmayıp 'ne olur ne olmaz' diyerek peşine arkadaşlarını da getirmişti.
Benim cidden tek geldiğimi görünce arkadaşlarını geri yollamaya çalışmıştı, bu konuda hakkını yiyemezdim ama zaten beni dövmek için yer arayan ve nefret eden üç arkadaşı birden bana girişince, her ne kadar kendimi korumaya çalışsam da o gün baya dayak yemiştim.
Sonrasında Serdar çok pişman olmuştu tabi, hatta özür bile dilemişti.
Düşmanlık bile adamlığa sığar şekilde olmalıymış, öyle söylüyordu hep.
Ya yine aynı şeyi yaparsa düşüncesiyle ben de artık tek gelmiyordum kavgaya, ama bugün takmamıştım kimseyi peşime.
"Hayırdır," dedi afallamış bir ses tonuyla. "Niye?"
Gülmemek için alt dudağımı dişledim. "Çünkü sana artık güveniyorum aşkım."
Bu sene sınıfımıza ilişkisi olan iki erkek düşmüştü ve baya baya ilişkilerini herkesin önünde yaşıyorlardı. Bana da bu durum garip gelmişti tabi ama Serdar'lar kadar değil, onların tepkilerine gül gül ölmüştük bizimkiler ile.
El ele tutuştuklarını görünce sanki uzaylı görmüş gibi gözlerini ayırmadan izliyorlardı hepsi de.
"Ulan." Daha kanı durmamış burnuma bir yumruk daha geçirince acıyla inledim, gülüşüm kaybolmuştu. "Daha az önce adam akıllı konuş demedim mi lan ben sana?"
"Yeter lan, geliyorsun gidiyorsun vuruyorsun." Bir yumruk da ben attığımda yere düşmesini fırsat bilerek anında karnının üzerine oturdum. Onun şaşkın suratı beni güldürmüştü. "Hem ne olmuş?" Üzerine eğilerek yanaklarını sıktım, kirli sakalları ellerime batıyordu. "Kimse yok sadece ikimiziz, utanmana gerek yok sevgilim."
Onunla uğraşmak en büyük hobimdi, ağzını yüzünü kırmak bile bu kadar keyif veremezdi bana.
"Eren!" Altımda çırpındığını gördükçe daha da keyifleniyordum, kollarını bacaklarımın altına sıkıştırdığım için kurtaramıyordu kendini. "Kalk üzerimden, yemin ederim ecelin olurum senin. Kalksana lan, it!"
Sinirden kıpkırmızı olmuş yüzünü umursamadan öylece suratına bakarken bir anlık dalgınlığımdan yararlanıp bütün gücüyle karnını havaya kaldırdı, yere düşmek üzereydim neredeyse.
Ne ara onun altında kalmıştım anlamamıştım bile!
Dirseğini boğazıma bastırdığında gözlerimi kocaman açtım, nefessiz kalmıştım!
"Ağzına hiç yakışıyor mu lan, ibne gibi yavşak yavşak konuşmak." O sinirinden dolayı kıpkırmızı olmuşken, ben ölmek üzere olduğum için kızarmıştım. Galiba bu defa ciddi ciddi öldürecekti beni. "Gebertirim dedim mi, demedim mi?"
Ben burada can çekişirken benden gayet ciddi bir şekilde cevap bekliyordu vicdansız pislik.
Artık göz kapaklarım kapanmaya başlamıştı, o dirseğini gevşetip geri çekildiğinde derin derin nefesler aldım kendime gelebilmek için.
"Orospu çocuğu," diye fısıldadım hala kendime gelememişken. Kavga ederken acımasız oluşu bazen korkutuyordu beni ama yine de onunla uğraşmaktan kendimi alıkoyamıyordum.
Üzerimden kalkıp yanıma oturduğunda tek gözümü açıp ne yapıyor diye baktım. Oturduğu yerden sanki az önceki olay yaşanmamış gibi sakince beni izliyor, sabırla kendime gelmemi bekliyordu.
Yerden destek alarak oturur pozisyona geçtim, acıyan boynumu elimle yoklarken ters ters Serdar'a bakmayı ihmal etmemiştim.
"Yüzün mosmor oldu," diye mırıldandığında suratının ortasına yumruğumu geçirmemek için kendimi zor tuttum.
Zaten az önceki vurduğum elmacık kemiği hafif morarmaya başlamıştı bile. Bizim de elimiz armut toplamıyor elbet.
"Yemin et," dedim gözlerimi alayla kısarak. "Gerizekalı."
Beni umursamadan ayağa kalktığını görünce hiç kıpırdamadan kafamı yukarı doğru kaldırıp yüzüne baktım. Niye her kavganın sonunda ben pes ediyordum anlamıyordum.
Galiba çok sert olmadığımdan dolayıydı, Serdar kavga ederken acıma duygusunu kenara bırakıyordu çünkü.
Ondan güçsüz değildim, sadece ileri gitmekten korkuyordum.
Katil olmak planlarımın arasında yoktu maalesef."Yarın okulda görüşürüz," dedi sanki hiçbir şey olmamış gibi sırt çantasını omuzuna takıp mekanın çıkışına doğru ilerlerken. İç çekerek kafamı aşağı yukarı salladım.
"Görüşürüz."
İşte, her kavganın sonu böyle bitiyordu.
Hiçbir sebebi olmadan birbirimizi kavgaya çağırır, birimiz pes edene kadar kavga eder sonra da iki arkadaş gibi vedalaşırdık.
Garip bir ilişkimiz vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN -BXB
Teen Fiction"Söyle ne söyleyeceksen hadi, uğraşamam seninle işim var." Kaşları derinden çatılırken diliyle alt dudağını ıslattı. "İşin mi var?" Üzülmüş gibi duruyordu işimin olmasına. "Ben de yine mekana geçeriz diye düşünmüştüm." Yani kısaca, canı yine kavga ç...