Yirmi bir

9K 663 154
                                    

"Çekil lan şuradan, gebertirim oğlum hepinizi." Onu engellemeye çalışan genç adamı ittirerek geriye doğru savrulmasını sağladı. "Hani, nerede o patronun olacak it?"

"Serdar alamam seni içeri, anlamıyor musun? Durduk yere işimden etme beni gözünü seveyim."

Onu işinden etmek umurunda bile değildi o an, İlhan gibi bir şerefsizin yanında çalışacağına işsiz kalması onun için daha hayırlıydı üstelik.

Onu arkasında bırakarak İlhan'ın odası olduğuna emin olduğu odaya doğru hızlı adımlarla gitti.
Daha önce buraya gelmek mecburiyetinde kalmamıştı çünkü hep kaçan taraf Serdar olmuştu, ama artık işler değişmişti.

Kaan'ı sıkıştırdığını duyunca tepesi atmıştı.

"Serdar, dur!"

Kapıyı birden açarken, "Şerefsiz İhsan-" diye başladığı cümlesi yarıda kesilmişti. İhsan'ın karşısında gördüğü adamdı onu bu denli şaşırtan. "Lan?"

İhsan'a iki yüz bin lira borç takıp kaçan babası, şu an gayet rahat bir şekilde İhsan'ın karşısında oturuyordu. En kötüsü de, ikisi de yıllardır arkadaşmış gibi gülerek karşılıklı kahve içiyorlardı.

"Oğlum," diye korku dolu bir sesle anında ayaklanan adama sadece acıyabiliyordu o an Serdar.

"Bu kadar mı düştün lan," diye mırıldandı kafasını onaylamazca sallayarak.

İhsan da ayağa kalkmış, Serdar'ın dikkatini çekmemeye çalışarak onun yanından uzaklaşmıştı. İtiraf etmesi güç olsa da otuz yaşındaki adam, on dokuz yaşındaki çocuktan korkuyordu. Üstelik şimdi onu koruyabilecek yanında kimse de yoktu.

"Düşündüğün gibi deği-"

"Kes," diyerek susturdu bütün hayallerini çöp olmasına sebep olan adamı. "Sesini bile duymaya katlanamıyorum, kes." Gözlerindeki hayal kırıklığına engel olamıyordu bir türlü, yeterince dipte olan babasının hala nasıl düşebildiğini anlayamıyordu. Aklına gelen küçük, ama bir o kadar da büyük ayrıntıyla birlikte alayla güldü. "İki yüz bin olan borcun niye birden bire üç yüz bine çıktığı belli oldu."

Şimdi taşlar yerine oturuyordu işte. İlk başta İhsan, babasının borcunu ödemesi için Serdar'a baya bir süre vermişti, ama birden sanki o süreyi veren o değilmiş de Serdar parayı ödemek istemiyormuş gibi davranmaya başlamıştı. Demek ki babası bir şekilde İhsan'ın aklına girmiş, parayı yükselterek bir miktarını da kendisine vermesi için ikna etmişti. Bu sayede İhsan parasını daha kısa sürede alacaktı, onun da işine geliyordu yani.

Onu arkasında bırakarak asıl muhattabı olan İhsan'a verdi bütün dikkatini. Öyle öfkeliydi ki, İhsan bile tedirgince geriye doğru adımlamaya başlamıştı. "O herif için tek kuruş vermeyeceğim, istersen bütün adamlarını sal üzerime umurumda değil. Başta anlaştığımız parayı ödeyeceğim, duydun mu beni?"

Yardımına koşacak kimsenin olmaması onun uysalca kafasını sallamasına sebep olmuştu.

"İhsan!" diye bağıran adamın sesini duymak bile sinirlendiriyordu Serdar'ı. "Böyle mi konuştuk biz!"

İnkâr bile etmiyordu, oğlunun arkasından iş çevirdiğini resmen kabul ediyordu. O burada gecesini gündüzüne katıp onun taktığı borcu denkleştirmek için bir ton fedakarlık yapmışken, babasının hala gözü doymuyordu.

Borcunu ödediği yetmiyormuş gibi, hala kendine pay çıkartmaya çalışıyordu.

İhsan onu umursayamayacak kadar meşguldü şu an, üzerine üzerine yürüyen adamı sakinleştirmek için yol arıyordu çünkü.

DÜŞMAN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin