Kırk iki

8.6K 556 217
                                    

Kontrol etmeden atıyorumm🫣

"Vay anasını ya.. Bizim sarı şeytana bak sen, saman altından su yürütüyormuş resmen.."

"Yeter artık Hamza," dedi artık bıkkınlıkla Melih. Eren'in bir erkekle öpüştüğünü öğrendiğinden beri, dakikada bir şaşkınlığını sesli bir şekilde belli ediyordu arkadaşlarına. Bunu öğreneli yaklaşık sekiz saat olması dışında bir sorun yoktu tabi. "Bir kere şaşırdık, bitti. Durup durup ne diye ilk defa duyuyormuş gibi tepkiler veriyorsun?"

Hamza kuzenini umursamadan yürüdükleri karanlık sokakta gezdirdi şaşkın bakışlarını. "Sokağın ortasında bir de.. Tövbe estağfurullah."

Arkadaşının her ters tepkisinde irkilen Serdar, rahatsız bir tavırla sakallarını sıvazladı. "Boşuna tüketme kendini," diyerek Melih'in omzuna kolunu attı. "Kaç yıllık kuzenini tanımıyor musun sanki, bir şeyin suyunu çıkarmadan rahat etmez."

Melih ilk öğrendiğinde beklemediği için şaşırsa da, sonrasında gayet normal karşılamıştı bu durumu. 'Olabilir' diyerek bu bilginin üzerinde fazla durmamıştı, ama maalesef Hamza için aynı şeyi söyleyemiyordu. O hala etkisinden çıkamamıştı.

Eren'in kiminle öpüştüğünü öğrenseler Hamza büyük ihtimalle olduğu yerde bayılıp kalırdı. Serdar'ın erkek olan baş düşmanıyla ilişkisi olduğunu öğrendiğinde iki şoku aynı anda kaldırabileceğini düşünmüyordu.

Hamza aldığı haberden sonra kesinlikle o mekana bu akşam gidilmesi gerektiği konusunda arkadaşlarını ikna etmek için yirmi dakika boyunca dil dökmüştü. Daha doğrusu, Arslan'ı görmek istemeyen Melih'e dil dökmüştü.

Serdar Eren'e söz verdiği için onlarla veya onlarsız zaten gidecekti.

En sonunda ikisinin de onayını almayı başarınca buraya gelmek üzere yola çıkmışlardı işte. Eren'in şarkı söyleyeceği mekanın sokağına girdiklerinde üçü de derin bir nefes aldı.

Hamza, sarı şeytanı kıvranırken göreceği için heyecanlıydı.

Melih, günlerdir telefonlarına cevap vermediği adamla karşı karşıya geleceğini bildiği için çekiniyordu.

Serdar ise, bütün gün mesajlarına cevap vermeyen sarı civcivini mekanda görememekten korkuyordu. Nedenini az çok tahmin etse de yine de kendisinden kaçtığı için ona sinirlenmeden edemiyordu.

"Bence utanıp gelmeyecek, sırf bu zevki yaşamak için geldim buraya var ya." Suratındaki pis sırıtışla konuşurken, aşırı yüksek seste müzik olan alana giriş yapıyorlardı.

Hamza'yı kimse ciddiye alıp dinlemedi bile. Serdar girer girmez Eren'i bulmak için yanlarından ayrılırken, Melih de sözde görmek istemediği adamın bürosuna doğru yürümeye başladı.

Niye oraya gittiğini bilmeden, sadece ayaklarının götürdüğü yere doğru.

Bir anda tek başına ortada kalan Hamza, "Ulan," diye mırıldanmıştı dilini ısırırken. Bir sağına, bir soluna baktı. "Buraya her geldiğimizde nasıl oluyor da ben her seferinde kendimi tek başıma buluyorum anasını satayım?"

Sanki burası büyülü bir yerdi.

Oflayarak etrafına bakınırken ensesinde hissettiği sıcak nefesle birlikte ürperdi. "Kimse sana katlanamadığı içindir belki?"

Şu kalabalıkta, yüksek seste bile tanıdık gelen sesle birlikte hışımla arkasını döndü Hamza. Öfkeli bir nefes alıp verdi. "Sinsi sinsi niye sokuluyorsun lan dibime, orospu çocuğu?" Yüzünü buruşturup karşısındaki adamı iğrenen bakışlarıyla süzdü. "Boşuna yılan demiyorum işte, biliyorum da konuşuyorum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÜŞMAN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin