"Buyur abi? Birine mi bakmıştın?"
Çatık kaşlarla karşımda dikilen çocuğu dikkatle süzerken sıkıntıyla nefes verdim, Serdar'ı ilk gördüğüm yerde ağzını burnunu kıracaktım.
"Serdar'a bakmıştım aslında," dedim dürüstçe. Eğer telefonlarımı açsaydı, ya da yarım saattir tıklattığım camını duysaydı, cidden Serdar'a bakacaktım. "Ama meşgul galiba, cevap vermiyor."
Kaderimde Serdar'ın kardeşine yakalanmak da varmış.
"Arkadaşı mısın?" Kafamı salladım sadece. Onun kaşları çatılırken içeriden yanan ışığa kısa bir bakış attı. "Zile basmadın mı? Abimin evde olması gerekiyordu aslında?"
Kapıya doğru yürürken panikle atıldım. "Yok, yok. Rahatsızlık vermek istemedim. Vermeyeyim de zaten, gideyim ben."
Ulan Serdar, ulan Serdar!
"Dur, dur." Cebinden anahtarı çıkartıp deliğine sokarken kaçıp gitmeyi düşünmedim değil, ama artık iş işten geçmişti. Hem zaten ne olacaktı ki sanki annesi beni görse? Aramızda geçenleri bilmiyordu sonuçta, niye çekiniyordum?
Kapıyı açıp ayakkabılarını çıkartırken, "Ben geldim!" diye bağırdı içeriye doğru.
"İşte geldi bak," diyen sesi duyunca kaşlarım daha da çatıldı. Evdeydi işte, ne diye açmıyordu bu benim telefonlarımı?
Abisinin sesini duyan Kaan beni içeri sürüklerken utanmasam ağlayacaktım. Keşke evde kalsaydım, bir kere tesadüf eseri duydu diye her geldiğimde duyacak diye bir kural mı vardı sanki? Neyime güvenerek geldiysem buraya.
"Abi, dışarıda arkadaşını buldum." Birlikte salona girerken Serdar'la annesinin bakışları aynı anda bana döndü.
Çekinerek gülümsedim. "İyi akşamlar."
Küçük bir masanın etrafına oturmuşlar bir şeyle uğraşıyorlardı. Ne olduğunu anlamasam da meşgul oldukları belliydi. Telefonlarımı açmadığı için sinirlenmiştim ama bu sinimin yersiz olduğunu yeni yeni fark ediyordum.
"Eren," diyerek şaşkınca ayağa kalktı Serdar. Islak ellerini peçeteyle kurularken yanıma gelmişti bile. "Ne işin var senin burada?"
Kaşları havalanmış, 'bir sorun mu var' der gibi bakıyordu yüzüme. Gözlerimi kırpıştırdım, sorun yoktu sadece yanına gelmek istemiştim.
"Oğlum eve gelen misafire öyle sorulur mu?" Annesi de Serdar'ın peşinden ayaklanırken boğazımı temizleyerek duruşumu dikleştirdim. Evet Serdar biraz anne sözü dinle. "Hoş geldin Eren oğlum. Otur şöyle sen, ben bir çay koyayım sana."
"Yok hayır hiç gerek yok, ben hemen kalkacağım zaten. Hiç zahmet etmeyin," diyerek ona engel olmaya çalışsam da beni dinlememiş çoktan mutfağa gitmişti bile.
Kaan zaten beni abisine teslim eder etmez odasına çekilmişti.
Baş başa kaldığımız ilk an yumruğumu sertçe omuzuna geçirdiğimde neye uğradığını şaşırarak vurduğum yeri eliyle yokladı. "Niye telefonlarımı açmıyorsun lan sen?"
"Bir saat önce konuştuk ya oğlum," derken sesi hala şaşkın çıkıyordu. Burada olmam, ya da ona karşı sinirli olmam onu afallatmıştı. "Anneme sarma sararken yardım ediyordum, görmemişim ne var bunda?"
Sinirim yavaş yavaş kaybolurken boğazımı temizledim. "Sarma mı sarıyorsunuz?"
Aniden değişen ruh halim onu şaşırtmadı, sakin bir şekilde kafa salladı. "Evet, sipariş üzeri sarıp satıyor. Yetiştiremediğinde biz de Kaan'la yardım ediyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN -BXB
Genç Kurgu"Söyle ne söyleyeceksen hadi, uğraşamam seninle işim var." Kaşları derinden çatılırken diliyle alt dudağını ıslattı. "İşin mi var?" Üzülmüş gibi duruyordu işimin olmasına. "Ben de yine mekana geçeriz diye düşünmüştüm." Yani kısaca, canı yine kavga ç...