Yirmi dokuz

8.7K 829 315
                                    

"Doydun mu, oğlum?" Annemin yumuşak sesini duyunca kafamı sofradan kaldırıp yüzüne baktım. Anlayışla bakıyordu bana. "Biraz daha yemek koyayım mı?"

"Yok anne, sağ ol. Doydum ben."

Birkaç gündür keyifsiz olduğumu fark ettikleri için hem annem, hem de babam bana karşı fazla anlayışlılardı. Üzerime gelmekten korktukları için bir şey sormadıklarını biliyordum.

O yüz bin meselesi bile o günden sonra bir daha açılmamıştı.

"Hafta sonu balığa gidiyor muyuz?"

Babamın sorusuyla dudaklarımı birbirine bastırdım. Babamla balık tutmayı severdim aslında.

"Bilmem, bakarız." Ama şimdi canım gerçekten hiç istemiyordu. "Ben biraz yürüyüş yapacağım, hava çok güzel."

Havanın güzelliğiyle alakası yoktu aslında, sadece evde durdukça duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

Sofradan kalkıp dış kapıya doğru sakince yürürken ikisinden de bir tepki gelmedi. Şu an eminim birbirlerinin gözlerinin içine bakıyor, 'ne olacak bu çocuğun hali' bakışları atıyorlardı birbirlerine.

Dışarı çıkar çıkmaz cebimdeki telefondan bildirim sesi gelince gözlerimi devirerek çıkarttım onu cebimden. Kimden geldiğini biliyordum, cevap yazmayacağımı da biliyordum ama okumadan da yapamıyordum yine de.

Serdar : Ne yapıyorsun? (20:49)

Adi pislik.

Yürümek de istemediğimi anlayınca bizim bahçedeki banka oturup telefonu bankın üzerine bıraktım.

İçim daralıyordu.

Cebimden sigara paketiyle birlikte çakmağımı çıkardığımda hemen bir tane dal yakmak sadece saniyelerimi almıştı. İçime çektiğim ilk nefeste biraz olsun rahatladığımı hissettim.

Yerde aniden bir karartı fark edince korkuyla arkamı döndüm, korktuğumdan dolayı içime çektiğim nefes boğazıma kaçmıştı. Göz göze geldiğim Serdar, "Korkma, benim," diyerek elini omzuma koyduğunda öksürüğüm azalmış, sakinleşmiştim. "İyi misin?"

Evde dinlenmesi gerektiği halde ne işi vardı bahçemde?

Melih daha iyi olduğunu söylemişti tabi, ama evden çıkacak kadar olacağını düşünmemiştim. Okula bile gelmiyordu sonuçta.

Benden bir cevap alamayınca derin bir nefes alarak yanımdaki boşluğa oturdu, suratım asılırken istemsizce diğer tarafa doğru kaydım.

Onu bir süre görmek bile istemiyordum.

Farkında olmadan bıçaklandığı yere, yani karnına kaydı bakışlarım. Sanki birkaç gün önce bıçaklanmamış gibi, sanki her şey bir kabustan ibaretmiş gibi şu an karşımdaydı.

Gururumdan sarılamıyordum bile ona. Beni bu duruma soktuğu için şu an ondan nefret ediyordum.

Nereye baktığımı görünce kaşları çatıldı, açık vermemek için bakışlarımı kaçırdım hemen. Onu en son hangi konumda gördüğümü unutmaya çalışıyordum.

Sıkıntıyla iç çektiğinde sigara paketini ona doğru uzattım ama uzanıp almadı. Bakışları paketle benim aramda gidip geldi. "Buraya gelene kadar bilerek cevap vermediğine inanmak istememiştim."

Mesajını okuyup da cevap yazmadığımı gördüğü için biraz utanmıştım ama bu utancım çok kısa sürdü. O bana yalan söylerken hiç utanmamıştı, ben niye kendimi kötü hissedecektim?

Almayacağını anlayınca elimi geri çekerek omuz silktim. "Üzerine alınma," dedim umursamazca. İçime bir nefes daha çekip dışarı üfleyene kadar sabırla bekledi beni. "Bu sıralar pek keyfim yok."

"Hayırdır, niye?" Az önceki kırgınlığı kaybolmuş, sanki ona beklediği cevabı vermişim gibi içi rahatlamıştı.

Yumuşamak üzere olduğumu fark ettiğimde kendime sinirlenerek elimdeki daha bitmemiş sigarayı oturduğumuz bankın kenarına sürterek söndürdüm ve büyük çöp konteynerlerin oraya doğru basket topu atar gibi fırlattım.

Bana yalan söylediğini ne çabuk unutuyordum? Güvenmiyordu bile bana. 

Şimdi de sinirden gözlerim kızarmıştı.

Ya da sinirden değil de kırgınlıktan da olabilirdi.

Dolan gözlerimi görmesin diye kafamı onun aksi tarafına çevirerek burnumu çektiğimde kolunu omzuma atarak beni göğsüne çekti. "Kim üzmüş benim civcivimi? Söyle de sülalesini-" Engelleyemediğim hıçkırığımla birlikte sözü yarıda kesildi. "Eren?"

Daha fazla dayanamamıştım. O kelimeyi duyunca yelkenleri suya indirmiştim.

Ellerim anında yüzümü saklarken omuzumla göğsünü ittim beni rahat bıraksın diye ama o aksine benim şu an ki güçsüzlüğümden yararlanarak iki koluyla sarmaladı bedenimi.

O da ayrı konuydu ya zaten, onun karşısında nasıl bu hale düşebilirdim!

"Şş," diye sakinleştirdi beni. Bir eli belimi sıkıca geri çekilmeyeyim diye kavrarken, diğeri ensemi okşuyordu.

"Bırak Serdar," dedim gözlerimi sıkıca kapatarak. Normal zamanda minicik bir temasıyla bile eriyen ben, şu an o temasına katlanamıyordum. "Dokunma bana."

Kolları komutumla gevşedi. Havada kalan ellerini ona doğru ittim ve ondan uzaklaşıp burnumu çekerek ıslak yanaklarımı hırsla sildim.

Tek kelimesiyle ağlamama sebep olduğuna inanamıyordum. Sırf bu yüzden ağlamış olduğuma gerçekten inanamıyordum.

"İyiyim ben," dedim kısık ama yorgun bir sesle. Yüzüne bakmadığım için ondan uzaklaşmama nasıl tepki verdiğini göremiyordum. "Bir anlık kendimi kaybettim."

Cevap vermedi ve birkaç dakika sessizce öylece oturduk. O sessiz kaldıkça ben inat etmiş gibi yine de bakmadım yüzüne, geri adım atacak olan kişi artık ben olmayacaktım.

Ofladığında sessizliği bozacağını anlamıştım. "Niye keyifsiz olduğunu anlatacaktın en son."

Ağladığımı, ve özellikle onun bana sarılmasına izin vermediğimi görmezden gelerek sormuştu bu soruyu.

"Bir arkadaşım," diye konuştum yüksek bir sesle. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Çok yakın bir arkadaşım." Kendimi toparladığım için sesim kendimden emin çıkıyordu artık. "Gözlerimin içine baka baka bana yalan söyledi de, ona sinirlendim."

"Sadece sinirlenmemişsin," dedi şüpheyle, benim imalı laflarıma karşılık olarak. "Baya baya üzülmüşsün."

Pislik herif, iyi de biliyorsun.

"Söz vermişti çünkü," dediğimde gözlerindeki o tereddütü görmek beni biraz da olsa umutlandırmıştı. "Söz vermişti bana, Serdar. Tutmadı sözünü." Olur da yardıma ihtiyacı olursa bana geleceğine dair söz vermişti. "Yalan söyledi bana, demek ki onun için hiç bir değerim yokmuş."

Sessizce gözlerime bakmaya devam etti. Ne onayladı, ne de reddetti söylediklerimi.

Derin bir nefes alarak ayağa kalktım, ondan bahsettiğimi anlayıp anlamadığını bilmiyordum.

"Neyse, boş ver." Ben arkamı dönüp eve doğru yürürken, arkasını dönüp bakmadı bile bana. "O artık benim için sadece büyük bir hayal kırıklığı olabilir zaten şu saatten sonra."

DÜŞMAN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin