İnsanoğlu çabuk alışıyordu. Aden kilitli kaldığı karanlık odaya da, arada yemek vermek için yanına uğrayan Tunç ve Bulut'a da alışmıştı. Karanlıktan korktuğu için başta çok ağlamıştı ama zamanla ona da alışmıştı. Artık sadece yalnızlık, soğuk ve açlık için ağlıyordu. Alışamadığı bu üçlü onu öldürecek gibiydi. Demir'in de bunu beklemediğini Pamir onu bu odaya kapatıp kitlediğide duyduğu kavga seslerinden anlamıştı.
Bu süre zarfında Demir'i hiç görmemişti bile, hiçbir kötülüğü dokunmadığı bir adamın ona bu kötülüğü yapıyor olmasını bir türlü anlamıyordu ama en azından kendisine dokunmadığı için şanslı olduğunu düşünüyordu Aden. Onun fiziksel bir iz bırakmayacağını anlamıştı, onun istediği şey ruhuna derin bir iz bırakmaktı.
Bacaklarını iyice kendine çekip soğuktan uyuşmuş bedenine rağmen elini boynundaki tasmaya benzeyen zincire götürdü, kendini öyle küçük ve zavallı hissediyordu ki bu tasma da sanki bunun somut bir kanıtıydı. Derin bir nefes alıp yatağa uzanacağı sırada kapıdan duyduğu seslerle korkuyla o tarafa doğru döndü. Önce kilit açılmış, sonra ay ışığının izin verdiği kadarıyla gördüğü Pamir odaya girmişti.
Buna da alışmıştı, Pamir geceleri uyumak için yanına geliyor tek kelime dahi etmeden sanki bu işkenceyi o etmiyormuş gibi Aden'e sarılıp uyuyordu. Aden defalarca kez nedenini sorsa dahi bir cevap alamamıştı bu yüzden sorgulamayı da bırakmıştı. Hatta bazen korkudan ağladığı gecelerde Pamir'in gelmesine sevinecek gibi oluyordu.
Adam yine tek kelime etmeden kapıyı kapatıp Aden'e yönelmişti. Bir şey söylemeden boynundaki zinciri çözüp rahat bir şekilde uyuyabilmesi için serbest bıraktı. Aden ona bakmadan yatağa girip ince yorganı üzerine çekmişti, soğuk hava yüzünden mi korkudan mı bilmese de titriyordu. Pamir de iki kişilik eski ama temiz olan yatağın boş kısmına uzandığında günlük rutin de tamamlanmıştı. Hiç çekinmeden kollarını zayıf çocuğun beline dolayıp kendine doğru çekti.
Aden artık arkasındaki adamın sıcak nefesini boynunda hissediyordu, yorgun gözlerle karanlıkta karşı duvara bakarken iç çekti "daha ne kadar burada kalacağım? Sana hiçbir şey yapmadım bile." Aden bunları cevap alamayacağını düşünerek söylemişti ama hiç beklemediği bir şey olmuş ve Pamir cevap vermişti. "Az kaldı" tek söylediği bu olmuştu. Aden üstelemek yerine yavaşça yorgun gözlerini kapattı.
Sabah olduğunda gözlerini yine yalnız ve karanlık odada açacağını biliyordu fakat bu sefer öyle olmamıştı, gözlerini saçlarını okşayan eller eşliğinde aralamıştı. Başucuna oturmuş Demir'i görmeyi beklemiyordu, şaşkınlığı yüzünden okunurken Demir ellerini çekip doğruldu. "Ona benziyorsun" bu söylediğini o kadar kısık bir sesle söylemişti ki Aden zar zor duymuştu. Uykudan yeni uyandığı için kaşınan gözlerini ovup kaşlarını çattı "kime benziyorum?" Demir gözlerini kaçırıp derin bir nefes aldıktan sonra kendisine sorulan sorunun cevabını anca verebilmişti "hani sormuştun ya canından çok sevdiğin birini kaydettin mi diye? Kardeşime benziyorsun."
3 sene öncesi
Demir elinde tuttuğu zinciri sallarken her zaman küçük teslimatları yaptığı otel odasının kapısının önünde durdu, siyah kargo pantolonun cebinden kartı çıkartıp okutmuş ve seri adımlarla odaya girmişti. Keyfi yerindeydi, teslimattan sonra kardeşinin doğum gününe gidecekti. Rüzgar'ın süprizleri sevdiğini bildiğinden, hazırladıkları partiye ne kadar mutlu olacağını tahmin edebiliyordu. Uzun bir süre sonra ilk kez doğum günü kutlayacaklardı.
Aklına gelen Rüzgar'la gülümserken duyduğu acı dolu inleme ile adımları durdu. Bu sesin sahibini çok iyi tanıyordu öyle ki uzun bir süre sonra kalbine giren ağrıyla kalbinin varlığını anımsamıştı. "Rüzgar" dudaklarından dökülen ilk kelime üzerine hızlı adımlarla holü geçip geniş odaya bakındı. Yatağın üzerinde gördüğü kanlar içinde kıvranan bedenle dizleri titremişti.
Birkaç saniye orada öylece bakakaldı, dolan gözleri görüş açısını kapattığında acı dolu bir nefes almayı başarabilmişti. Bedeninde kalan son güçle yatağa doğru ilerledi, Rüzgar'ın acıdan dolmuş olan boncuk gözleri hemen abisini bulmuştu "abi" kısık ve zar zor çıkan sesinden bile ne kadar acı çektiği anlaşılıyordu. Demir dizleri üzerine çöküp kardeşini kendine doğru çekti üzerindeki hırpalanmış beyaz gömlek kanlar içinde kalmıştı. "Ben...ben sana geldim" rüzgar konuştukça Demir'in ağlaması şiddetleniyordu.
"Şşş geçti bebeğim" bir yandan acıdan ağlayan çocuğu sakinleştirmeye çalışırken kanlı, titreyen elleriyle cebinden telefonunu çıkartıp kapanan telefonu açtı, ilk yardım hattını aramaya çalışıyordu. Telefonu açtıklarında ezbere bildiği adresi ve durumun çok acil olduğunu söyleyip ambulans istemişti fakat bunun bir işe yaramayacağını bildiğinden kalbi sıkışıyordu. "Bana..dokundular" Demir duydukları üzerine çıldıracakmış gibi hissetti.
Yumruklarını sıkıca sıkarken nefes bile alamamıştı. Rüzgar son bir gayretle uzanıp abisinin yumruk yaptığı ellerinden birini sıkıca tuttu, Demir boştaki eliyle ağzından kan gelen çocuğun çenesini temizlemeye çalışıyordu. "kim.. ha kim yaptı bebeğim söyle. Söyle abin hepsini doğduğuna pişman edecek söyle" deli gibi tekrar edip ağlamak dışında elinden hiçbir şey gelmediği için çaresizliği iliklerine kadar hissederken yüzünü buruşturdu.
"Rüzgar...rüzgar yalvarırım gitme. Yemin ederim ne istersen yaparım ne olur, ne olur gitme" çocuğun gitmesinden korkarmış gibi sıkıca tutuyordu. "Pamir'e...söyle ben istemedim" birkaç saniye duraksadı "benden tiksinmesin..ona onu sevdiğimi söyle" Demir acıyla gülüp başını olumsuz anlamda salladı "gidecekmiş gibi konuşma rüzgar. İyileşeceksin duydun mu? İyileşeceksin sana bunu kimim yaptığını söyleyeceksin abine. Seni koruyamadım." Demir son cümlesinin üzerine farkındalıkla kasıldı.
"Ben ben seni koruyamadım, söz vermiştim" kendi kendine tekrar ederken Rüzgar'ın darmadağın olmuş saçlarını okşuyordu "seni seviyorum" küçük çocuğun dudaklarından dökülen son kelimelerdi bunlar.
—
Demir gözlerinden akan yaşları silip yumruklarını sıktı "hepsini buldum, sevdiklerine zarar verdim...doğduklarına pişman ettim yetmedi parçalarına ayırdım. Yaktım, yıktım ama birazcık bile geçmedi. Birazcık bile geçmedi içimdeki acı" derin bir nefes aldı, anlatmak bile öylesine ağırdı ki sanki bu yükün altında eziliyor gibi hissediyordu. "Telefonumu hacklemiş orospu çocukları. Rüzgara mesaj atmışlar o da gitmiş, o bilmez onun aklına gelmez ki böyle kötülükler."
Demir duyduğu hıçkırık sesiyle başını kaldırıp ağlamaktan kızarmış olan Aden'e baktı, oturduğu yerden kalkıp yanına gitmiş ve Aden'e kardeşine sarılır gibi sıkıca sarılmıştı. "Pamir çok dağıldı, o olaydan sonra toparlayamadı. Rüzgar'ın gidişinin üzerinden bir sene geçtikten sonra önüne geleni alıkoyup çocuklar Rüzgar gibi değil diye işkence etmeye başladı. O her başkasını getirdiğinde Rüzgar'a ihanet ediyormuşum gibi geliyordu. Sonra seni gördüm Aden. Ona öyle çok benziyordun ki hepimize iyi geleceksin sandım bir yandan da kızdım Rüzgar değilsin diye kızdım, Rüzgar'a benziyorsun diye kızdım."
Aden sessizce dinleyip ağlamak dışında hiçbir şey yapmıyordu "seni gördüğüm gün Rüzgar'ın doğum günüydü. Hiçbir suçun yoktu ama ben iyi biri değilim Aden, bencilim. İnan bana düşündüğünden çok daha kötüyüm." Kendisine sıkıca sarılmış olan çocuğun saçlarını okşarken buruk bir şekilde gülümsedi "özür dilerim" binlerce kez özür diledi, yaşattıkları için, yaşatacağı şeyler için onun yüzünden yaşayacağı şeyler için....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aden |Gay|
Teen FictionAden annesinin örmüş olduğu mavi renkteki atkıyı iyice boynuna dolayıp küçük burnunu ısıtmaya çalışırken diğer yandan da karanlık sokakta her gün beslediği yavru kediyi arıyordu. Tüm gün hiçbir yerde bulamadığı için oldukça endişeliydi "tekir, nerde...