Aden'in bakış açısı
Ruhumda hissettiğim donukluğun, o boşluğun neyden kaynaklandığını bulmam on sekiz senemi almıştı. Yaşıyordum belki ama ben kendi hayatıma seyirciydim. Hayat bana ne sunarsa onu kabul etmek, boyun eğmek dışında bir şey bilmiyordum ben. Şimdi düşündüğümde annemin neden beni dışardaki dünyadan uzak tutmak istediğini anlıyordum fakat hesaba katmadığı şey kaderimdi. Annem belki yaşarken beni tüm kötülüklerden uzak tutup iyi bir insan olmam umuduyla yetiştirmişti, fakat sokakta kol gezen o kötülük bir şekilde bulmuştu beni. Zihnimde kötülüğün tanımı daha 6 ay öncesine kadar hayvanlara kötü davranmaktan ibaretken gerçek kötülükle yüzleşmiştim. Korkunçtu fakat biliyordum ki kötülüğe alışmıştım. Bir grup psikopatla aynı evde yaşarken içlerinden birine karşı derin duygular beslerken belki aksi pek mümkün değildi ya da kendimi kandırıyordum. Başta korkmuştum, hissettiğim şey dehşetten ötesi değildi fakat bunu dahi kabullenmiştim. Boyun eğip kabullenmek benim yaşama tutunma mekanizmamdı sonumu hazırlayan şeydi.
Annemin az çok o zamanlar dahi eninde sonunda böyle bir ateşin içinde kalacağımı bildiğini hissediyordum bir şekilde. Nasıl, ne şekilde bilmesem de şimdi düşündüğüm zaman birçok şey anlam kazanıyordu. Annem günün birinde benim kötü biri olmamdan korkuyormuş gibi davranıyordu belki kötülüğün genetik olduğunu düşünüyordu, belki hiç tanımadığım babam da kötü biriydi. Önümde kötülüğe dair çok örnek vardı ve bunun sahiden içten gelen bir dürtü olduğunu aynı havayı soluduğum insanların dehşetten ve korkudan beslendiğini fark ettiğimde anlamıştım.
Kötülük içimde var mı bilmesem de bazen Pamir'in bunu gördüğünü düşünüyordum. Onun ilk can aldığı yaşta ben henüz okuma bile bilmiyordum hoş onun da bildiğini sanmıyordum ama kendisi gibi olanı tanıyordu sadece o da değil onun gibi olan herkesin kendisi gibi olanı tanıdığını düşünüyordum. Aklımda bir çok kez Pamir'i, Demir'i bana arkadaşlık eden diğerlerini aklamaya çalışmıştım. Sipariş 3 saniye gecikti diye kuryeye üç gün işkence etseler de, bahçedeki köpek bahçenin düzenini bozdu diye köpeği, soğuk yemek servis etti diye garsonu canından etseler de denemiştim çünkü çaresizdim tutunacak herhangi bir umut yoktu. Belki kötülükte sebep aramakta iyi insanların yapacağı bir şey değildi ama bunu da denemiştim çünkü bir insanın vahşetten zevk alması hiçbir şekilde aklıma yatmıyordu. Kendimi küçük bir tımarhanede gibi hissediyordum çoğu zaman. Üstüne üstlük buradaki yerim ne, neden bunları yaşıyorum hiç bilmiyordum. Bazen rüzgara benzemem tüm bunları yaşamam kötü bir tesadüf gibi geliyordu daha ötesi yoktu. Bu koca malikanede mantık aramanın bir anlamı da yoktu onların canı isterdi ve gerisi önemli değildi.
Derin bir nefes alıp arabayı kullanan Pamir'e baktım. Yüz ifadesi her zamanki gibi donuktu. Bazen onun hiçbir duyguyu hissetmediğini içinde derin bir boşluk olduğunu düşündüğüm oluyordu sanki diğerlerini izliyor ve taklit ediyormuş gibiydi ki ben onun çok iyi rol yaptığını da biliyordum. Rüzgar'ı gerçekten yapabildiği kadar sevmişti belki fakat şimdi baktığımda bana karşı olan tüm hareketlerinin sanki taklitmiş gibiydi onun sorununun yaratılışından geldiğini bile düşündüğüm olmuştu.
Öylece keskin yüz hatlarını izlediğim sırada bakışları saniyelik olarak benim yüzüme kaydı, onu izlediğimi veya onun hakkında düşündüğümü biliyordu fakat öylesine gülümsedi "dışarıya çıkmak için ortalığı birbirine katıyordun ne yani şimdi de surat mı asacaksın?" Sözleri üzerine kendime gelirken abartı bir tepki vermeden önüme döndüm. Katil sevgilimle sinemaya gidiyordum, mutlu olmam gerekiyordu. "Sinemaya gitmiyoruz değil mi?" Çoktan bu ormanlık alandan çıkmamız, şehir yoluna girmiş olmamız gerekiyordu. Cevap vermeden arabayı sürmeye devam etti. Korkuyordum fakat tepki vermeyecek kadar da yorgundum. Araba bir süre sonra belki hayatımda görmediğim kadar derin olan bir uçurumun kenarında durdu.
"Bilmem sen karar ver" sonunda el frenini çekip oturduğu koltukta bana doğru dönmüştü. O soğuk bakışlar yaz aylarında bile beni üşütecek cinstendi. "Hikayelerin giriş kısımı bu kadar uzun olursa okuyucu sıkılır. Fazla uzadığını düşünüyorum, artık asıl hikayenin şekillenmesi gerekiyor." Yüzündeki tuhaf ifadeyle gülümsedi "hikayenin şekillenmesi için gerekli olan şeyse senin artık bir karar vermen." Söylediklerini anlamak zordu, neye karar vermem gerektiğini anlamadığım için paniklemiştim. "Ne? Neye karar vereceğim ki ben?" Ne zavallıca bir cümle kurmuştum, hayatımla ilgili kararları genelde ben vermezdim ki.
"Diyorum ki.." ani bir hareketle arabadan inip ben korkuyla onu izlerken benim kapımı açıp hiçte nazik olmayan bir şekilde kolumdan kavradığı gibi beni arabadan çıkarttı. Üç adımla korkudan ve serin havadan titreyen bedenimi uçurumun hemen kıyısına kadar sürüklemişti. "Hikayenin baş rollerinden biri olacak mısın? Olmayacak mısın? Kaldığın süre karar vermen için yeter de artar bile" aradan geçen üç ay benim için ufak bir ön gösterimdi bunu biliyordum. Korkuyla ağlarken panikle kolumu tutan eline tutundum. İlk kez bana bir seçim fırsatı sunulmuştu, ya da başka çarem yoktu ve yaşama içgüdüsüne tutunup onun istediği cevabı vermeye mecbur etmişti beni bilmiyorum ama ben o gece ilk kez bir karar vermiştim ya bir kez ölecektim ya da yaşadığım sürece binlerce kez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aden |Gay|
Novela JuvenilAden annesinin örmüş olduğu mavi renkteki atkıyı iyice boynuna dolayıp küçük burnunu ısıtmaya çalışırken diğer yandan da karanlık sokakta her gün beslediği yavru kediyi arıyordu. Tüm gün hiçbir yerde bulamadığı için oldukça endişeliydi "tekir, nerde...