Aden yanaklarından akan göz yaşlarını silip son kez iç çekerek üzerine kapandığı mezarın toprağını okşadı. Üç saat önce gözlerini yabancı olduğu bir ahşap evde açmıştı, kaçırıldığını anlaması o kadar uzun sürmedi. Onu kaçıran yeşil saçlı adamın ismini biliyordu artık, Demir. Belli ki bir şeyden korkusu yoktu. Aden saatlerce annesini görmek için ağlayıp kriz geçirince Demir ile ufak bir anlaşma yapmışlardı "ben seni annene götüreceğim, sonrasında sen de ben ne istersem ne dersem onu yapacaksın." Eğer yapmazsa ne olacağını sorduğunda ise Demir tereddüt etmeden yüzündeki soğuk gülümseme ile cevaplamıştı "seni öldüreceğim"
Aden dediğini yapacağını biliyordu, yaşarsa dahi kendisine ne olacağını merak ediyordu. İşe yaramaz basit biriyken neden kaçırıldığını anlayamıyordu ama hayata dair herhangi bir beklentisi kalmamıştı zaten. Bir sene önce vefat eden annesinin mezarına geldikleri an kabullenemediği gerçekler bir bir yüzüne çarpmıştı. Onu merak edecek kimsesi bile yoktu ki, Belki de Demir onu bilerek seçmişti. Tek çocuktu Aden, babasını hiç görmemiş bu yaşına kadar da annesinin çabasıyla gelmişti. Şimdi ardından göz yaşı döküp merak edecek kimsesi bile yoktu. Bir tekir vardı onun için çok üzülüyordu.
Sıkıca yummuş olduğu gözlerini aralayıp hafifçe doğrularak arkasında duran hiçbir mimik bulundurmadığı suratıyla etrafı inceleyen Demir'e baktı. Demir hissetmiş gibi bakışlarını ağlamaktan kızarmış çocuğa çevirdi, hava soğumaya başlamıştı ve hasta olmasını istemezdi bu yüzden sabırsızca konuştu "bitti mi? Artık gitmemiz gerekiyor." Aden boynundaki mavi atkısını düzeltip soğuk mezar taşına sıcak bir öpücük bıraktı. Demir Aden'e başından beri hediye olduğunu söylüyordu, bu da belli ki bir eşyaymış gibi birine takdim edileceği anlamına geliyordu.
Bunları düşünmek midesini ağrıttığı için daha fazla düşünmek istemiyordu. Ayağa kalkıp toprak olan siyah pantolonunu silkelemeye çalıştı. Derin bir nefes alıp tekrar yaşlarla dolan gözlerini silip gitmek için hazır olduğunu göstermek istemişti. Demir bir süre yüzüne bakıp tutması için elini uzattı, gelirken de elinden tutmuştu. Aden bunu kaçmaması için yaptığını düşünerek kendisine uzatılan eli tuttu. Bundan sonra ne olacaksa olsun umrunda değildi. Mezarlıktan çıkmak için yürüdükleri sırada Aden merakla Demir'e bakmıştı. "Sen de canından çok sevdiğin birini kaybettin mi hiç?" Bu sorusu üzerine ilk kez Demir'in yüzünde bir duygu kırıntısı görmüştü, Aden bu özlem mi yoksa acı mı o an anlayamadı. Aden cevap vermez sanmıştı ama Demir sadece kafasını olumlu anlamda sallayıp adımlarını hızlandırdı.
"Kim?" İstemsizce dudaklarından ardı ardına dökülen sorulara engel olamıyordu "hem neden öldü ki? Benim annem kanserden dolayı öldü." Demir siyah arabanın yanına geldiklerinde durup Aden'e baktı, çocuk bakışlarını fark ettikten sonra bu sefer öleceğine içten içe emin olmuştu. "Sonra anlatırım. Şimdi uslu bir çocuk ol ve arabada bekle telefonla konuşmam gerek." Aden başını olumlu anlamda sallarken ikiletmeden lüks araca bindi. Demir belli ki gerçektende zengindi, acaba organ mafyası falan mıydı. Aden düşündükleri üzerine korkuyla ürperdi, bu düşünceler aklına daha yeni geliyordu.
Yeni yeni kendine geldiğinden olsa gerek korku hissi de bedenini daha yeni sarmaya başlamıştı. Bir süre arabadan uzaklaşan Demir'e baktı, yeterince uzaklaştıktan sonra cebindeki telefonunu çıkartmış ve ekrana birkaç kez dokunduktan sonra kulağına götürmüştü. Aden kaçmayı kısa birkaç dakika düşünmüştü ama gidecek bir yeri yoktu, kaçsa da sonu zaten belliydi. Derin bir nefes alıp geriye yaslandı. Çok ağladığı için gözleri ağrımaya başlamıştı, birkaç saniye dinlendirmesinden zarar gelmezdi fakat uyuyakalacağını hesaba katamamıştı.
Gözlerini tekrar araladığında ormanlık alan, bomboş arazilerden anladığı kadarıyla şehirden çoktan ayrılmışlardı. Korkuyordu ama içindeki bir his onu tuhaf bir şekilde rahatlatıyordu. Ne ara olduğunu bilmese de kendisini Demir'e sorular sorarken bulmuştu, asıl tuhaf yanı Demir'in bir yandan aracı kullanırken diğer yandan da sabırla soruları cevaplıyor olmasıydı.
"Bana zarar verecek misin?" Sorduğu soru üzerine Demir Aden'e yandan kısa bir bakış attı, "bu sana bağlı" Aden görmeyeceğini bilse de sadece başını salladı "peki zengin misin? Ne iş yaptığını merak ediyorum." Demir bu soru üzerine gülmüştü, "öyleyim galiba ama yaptığım işin seni pek cezbedeceğini sanmıyorum. Sıradaki soru?" Aden bir süre önüne bakarak düşündü "tek yeteneğin güzel araba kullanmak mı yoksa başka yeteneklerin de var mı?" Başta neden kaçırıldığını da sormuştu ama Demir sadece işine gelen soruları cevaplıyordu işine gelmeyen sorularaysa nereye gittikleri de dahildi.
"Uçak ve motor da kullanabiliyorum, dövüş sanatlarında da ustalaşmıştım. İyi silah kullandığımı söylerler." Aden duydukları üzerine dehşetle Demir'e baktı, genç adam hiç istifini bozmadan arabayı sürmeyi devam ediyordu. Küçük olan üstelemekten yarar gelmeyeceğini anlayarak tekrar önüne döndü. En azından Demir hakkında birkaç şey öğrenmişti. Mesela 23 yaşındaydı evet bu önemli bir bilgiydi.
Soru sormaya devam etmedi, belli ki Demir de sorguya çekilmekten sıkılmıştı. İçten içe nereye gittiklerini, başına ne geleceğini merak ediyordu. Demir söz dinleyen bir çocuk olursa her şeyin yolunda gideceğine dair söz bile vermişti. Aden, yorgunluktan gözleri kapanırken bir süre Demir'in gerçekten iyi mi yoksa kötü mü olduğunu düşündü. Evet kendisini kaçırmıştı ama zarar vermemişti, yani en azından şimdilik en azından Aden'in bildiği kadarıyla.
![](https://img.wattpad.com/cover/298732250-288-k496987.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aden |Gay|
Teen FictionAden annesinin örmüş olduğu mavi renkteki atkıyı iyice boynuna dolayıp küçük burnunu ısıtmaya çalışırken diğer yandan da karanlık sokakta her gün beslediği yavru kediyi arıyordu. Tüm gün hiçbir yerde bulamadığı için oldukça endişeliydi "tekir, nerde...