Neredeyse iki saate yakın süren yolculuğumuzun ardından Beykoz'da çok güzel bir piknik yerine ulaşmıştık. Buraya yıllardır sık sık geldiğimiz için sahipleri Nevzat amca ve Behiye teyzeyle de aile dostu olmuştuk. Nehir kenarında koskocaman bahçeye sahip tahtadan, eski bir konakları vardı. Kıyı boyuna 5 büyük çardak ve mangal ekipmanı koyup işletme haline getirmişlerdi. Ağaçlarında da hamaklar vardı ve isterseniz konaktan ip, top vs. alabiliyordunuz. Biz çok kalabalık olduğumuz için gelmeden birkaç gün önce rezervasyon yaptırırdık ki o gün bizden başka kimse olmasın. Bütün çardakları kaplardık çünkü. Dünyada en sevdiğim mekanlardan rahat ilk üçe girerdi burası.
Piknik alanına ilk biz ulaşmıştık. Selma teyzem İzmir'den gelen Asrın amca ve İrem teyze'yi almak için otogara gitmişti, otogardan buraya geleceklerdi direkt. Hasan enişte ve Mahmut'da iki araba havaalanına gitmişlerdi, tabii Deniz'de Mahmut'la beraber olmalıydı. Gruptan okuduğuma göre, bizimkiler biletlerini ortalama aynı saatlerde İstanbul'da gelecek şekilde ayarlamışlardı. Gül halam ve Halil enişte Amerika'dan, Ayça ile Arda Fransa'dan ve iş için bir ay önce giden Aziz abi Çin'den gelmişti. Bugün herkes Aldağ'lara çalışıyordu anladığım kadarıyla.
Bir gelişme var mı diye kontrol etmek için bizimkiler arabadaki yükleri taşırken bir kenara çekildim ve telefonumu açarak gruba girdim. Çoktan 50+ okunmamış mesaj birikmişti.
Tostlarım :) :) :)
Mahmut: Ulaaaan
Mahmut: İndiniz mi laa
Mahmut: Az kaldı yiğitlerim 10 dakikaya havaalanındayız
Aziz abi: Mahmut, Allah aşkına bizi almaya sen gelme kardeşim
Deniz gözlü canavar: Çok geç abi
Deniz gözlü canavar: Gönül isterdi ki arabayı ben süreyim, Mahmut yerine sizi almaya ben geleyim
Deniz gözlü canavar: ama nerdeee bu hayırsızın bana arabayı verdiğimi var
Mahmut: Abi diyeceksin
Mahmut: Mahmut abi
Prenses Ece: Siz yan yana değil misiniz ya
Deniz gözlü canavar: Öyleyiz
Prenses Ece: eee o zaman ne buradan konuşuyorsunuz
Deniz gözlü canavar: seni ilgilendirmez, prenses
Prenses Ece: Denizcim, canın dayak istiyorsa alengirli yollara başvurmana gerek yok güzelim
Prenses Ece: döv de döverim zaten
Arda Aşkım: Off
Arda Aşkım: Siz insanda akıl bırakmazsınız
Arda Aşkım: başım şişti
Arda Aşkım: konuşmayın artık
Deniz gözlü canavar: heh asıl prenses geldi
Aziz abi: doğru konuşun birbirinizle
Aziz abi: kaç ay oldu görüşmeyeli, daha yan yana gelmeden didişmeye başladınız
Ayça kuşum: Büyüksün abim, saygılar
Böyle uzayıp gidiyordu konuşma ama Eren hiçbir şekilde konuşmamıştı. Zaten o neredeyse hiç konuşmazdı. Çok nadir gruba mesaj yazdığını görürdüm. Bunlar dışında 8 yıldır Ece ve diğerlerinden haberini alıyordum. 8 yıl önce gittiğinden beri ne sesini duymuş ne de görmüştüm. Bizimkiler bazen İngiltere'ye ziyarete gidiyor ve onda kalıyorlardı ama benimle hiçbir iletişimi ve bağı yoktu. Artık hayatımda bir yabancıdan farksızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki kalp arası
RomanceEfsanelere, peri masallarına, gerçek aşklara inanan iflah olmaz bir hayalciydim ben. Kurgular oluşturur, kelimelere dökerdim. Gerçek olmayan şeyleri hayallerimle var ederdim. Şiirler okuyarak güne başlardım. Kendime küçük ama sevdiklerime dolu bir d...