dalgaların sesi (m)

1.6K 144 126
                                    

"İstediğin gibi, ağlayana dek becereceğim seni Yeonjun."

Kulağımda yankılanan sesiyle birlikte kendini sertçe içime ittirmesi bir olmuştu. Kendimi tutamayıp odanın içinde yüksek sesli bir çığlığın yankılanmasına sebep olduğumda Soobin hızlıca eliyle ağzımı kapatmış, beni kendine çekerek dizlerimin üzerinde kalkmamı sağlamış ve sırtımı göğsünde yaslayarak kendini ittirmeye başlamıştı bana. İkimiz de dizlerimizin üzerinde duruyorduk, Soobin bir eli ağzımdayken diğerini sol göğüs ucuma doğru götürüp sertleşmiş tomurcuğa bastırmıştı parmağını. İnlemek istiyordum, öyle bir durumdaydım ki Soobin elini ağzımdan çektiği anda tüm binanın duyabileceği kadar yüksek bir sesle inleyebilirdim.

Soobin her boğuk inlememi duyduğunda daha çok hızlanıyordu içimde, kalçasının kalçalarıma vuruşunun sesi tüm odada yankılanıyordu. Gözüm sızdırmaya başlayan erkekliğime kaydığında şaşkınlıkla bakmıştım, henüz kendime dokunmamıştım fakat neredeyse boşalacak durumdaydım. Soobin de bunu farketmiş olmalı ki dudaklarının arasından alaycı bir gülüş çıkmıştı. Göğsümde duran eli erkekliğime doğru inerken inlemiştim ihtiyaçla. Dudaklarımın üzerindeki eli tüm inlemelerimin daha boğuk çıkmasına sebep oluyordu.

Eli erkekliğimi bulduğu gibi kendini içime vuruş hızıyla eş zamanlı olarak çekmeye başlamıştı. Başım istemsizce geriye düşerek omzunu bulduğunda gözlerimi yummuştum.

Yakındım, çok yakın olduğumu hissediyordum. Onun karşısında bu kadar hassas olmam haksızlıktı. Beklemediğim bir anda Soobin ellerini üzerimden çekmiş, ensemdeki saçlardan tutarak beni tekrardan öne yatırıp daha sert girip çıkmaya başlamıştı içime. Ağzımdaki elin çekilmesiyle tüm odayı inlemelerimle doldurmaya başlamıştım. Sanki tüm sinirini, hıncını bedenimden çıkarıyormuş gibi hissediyordum. Gözü dönmüştü, inebildiği kadar derine inmeye çalışıyordu. Ve bundan delicesine zevk alıyordum. Dediğini yapıyordu, gözlerimden yaşlar geliyordu ve ağlarcasına yalvaran bir sesle inliyordum.

Soobin'in aniden içimden çıkmasıyla sırtımda ve kalçamda hissettiğim sıcak sıvı benim için son nokta olmuştu. İnleyerek yatağa doğru boşalırken titreyen bacaklarım beni daha fazla tutamamış ve yüzüstü düşmüştüm yatağa. Nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalışırken önüme döndüğümde Soobin'in hâlâ dizlerinin üzerinde bana bakıyor olduğunu görmüştüm. O da benim gibi nefes nefeseydi. Tek kelime etmeden bedenimi kucaklayarak ayağa kalktığında tepki vermemiş, yalnızca başımı göğsüne yaslamakla yetinmiştim.

Banyoya girip beni lavabo tezgahına oturtmuş, ardından küvetin suyunu açıp karşıma, bacaklarımın arasına geçmişti. Yüksekte oturuyor olmama rağmen hâlâ ona aşağıdan bakıyordum. Az önce arsız inlemelerimin arasında erkekliğimi çeken eli şimdi saçlarımın arasındaydı. Sanki birkaç dakika öncesinde beni ağlatarak beceren kendisi değilmiş gibi saçlarımı okşuyordu yavaşça.

"Daha önce ne kadar güzel olduğundan bahseden olmuş muydu Yeonjun?" Buz kesilmiştim, tüm vücudumun donduğunu, tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum. Yavaşça başımı iki yana sallamış ve yutkunmuştum. "Hayır." Yarım ağızla gülümsemiş ve kulağıma fısıldamıştı. "Yalancı."

Şaşkınca ona bakıp ne demek istediğini anlamaya çalışırken ben, o çoktan benden uzaklaşmış küvete doğru ilerleyip suyu kapatmıştı. Tekrardan bana doğru ilerleyip beni yeniden kucaklamış, ben hâlâ onun kucağındayken sıcak suyun içine girmişti. Sıcaklığın hissettirdiği rahatlık ile vücudum gevşerken gözlerimi yummuş ve kendimi Soobin'e bırakarak her şeyi onun halletmesine izin vermiştim.

"Yeonjun? Yeonjun kalk hadi. Saçlarını kurulamalıyız." Gözlerimi açtığımda yataktaydım. Giyiniktim ve Soobin karşımda duruyordu. Şaşkınca etrafıma bakındım, en son küvetteydik. Soobin gerçekten her şeyi halletmiş, beni giydirmiş ve çarşafları değiştirmişti.

Ben hâlâ ayılmaya çalışırken Soobin elindeki saç kurutma makinesinin fişini yatağın yanındaki prize takmış ve arkama geçip kurutmaya başlamıştı saçlarımı. Sıcak hava saçlarımı ve ensemi okşarken bir yandan saç tutamlarımın arasında dolaşan Soobin'in eli tekrardan mayışmama sebep oluyordu. Tam gözlerim kapanacağı sırada Soobin makineyi kapatmış ve fişi prizden çekip yatağa geri uzanmıştı. Ben de onun gibi yanına uzanmış, yorganı ikimizin üzerine çekmiştim. Garip bir sessizlik vardı aramızda, ne konuşacaktık ki? Az önce sevişmiştik, bunun hakkında mı konuşacaktık?

Boş boş etrafa bakındığım sırada Soobin'in kolları çarpmıştı gözüme. Sargıları çıkartmıştı, kanama da durmuş yalnızca iç yakan izler kalmıştı. Elimi yavaşça koluna doğru uzatmış ve parmaklarımı yaraların üzerinde gezdirmiştim. Her ne kadar canının yanmadığını söylese de ben dikkatli davranıyor, çok minik dokunuşlar bırakıyordum acıtmaktan korkarak. "Anlatmak ister misin?"

Sessizliği bozan kişi ben olduğumda bakışları beni bulmuştu. "Neyi?" Önce yüzüme bakmış, ardından kolunda duran elime gitmişti gözleri. "Bir şey seni tetiklemiş olmalı Soobin. Durduk yere yapmış olduğunu düşünmüyorum." Başta itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı fakat ardından pes edip iç çekerek öne eğmişti başını. Anlatacak mıydı gerçekten? Bana kendini açacak olması düşüncesi kalbimi hızlandırıyordu.

"Söylediklerin Yeonjun. Hepimizin sonu aynı olacak, deliyiz biz. Tedavi olmak için burada değiliz, dışarıya zarar vermememiz için buradayız. Akıl hastanesinden bir farkı yok buranın. Olduğumu düşündükleri canavara dönüşmekten korkuyorum. Buraya gelmeden önce, yalnızca kendime değil etrafımdaki insanlara da zarar veriyordum Yeonjun. Kurtulmak istedim, kurtulabilirim sandım. Ardından sen geldin."

Gözlerimin dolduğunu farketmem birkaç saniyemi almıştı, başım öne düşmüştü istemsizce. Bakamıyordum ona, cesaret edemiyordum başımı kaldırıp gözlerine bakmaya. Kelimelerimi toplamam birkaç saniyemi almıştı. "Seni tanımıyorum Soobin. Fakat benim yanımda olmaktan korktuğun canavara dönüşmen sorun değil, ikimiz de aynı kapana kısıldık. Seni yargılayabilecek kişi ben değilim."

Söylediklerimle hafifçe tebessüm ettiğini ve başını iki yana salladığını görmüştüm. "Tanıyorsun Yeonjun, tanıyorsun." Tamamen uzanarak başını yastığına koymuş ve gözlerini yummuştu. Saçma salak şeyler söyleyip aklımı karıştırıp ardından uyumaya mı karar vermişti?

"Ne demek tanıyorum? Bana bak Soobin. Aç gözlerini." Gözleri kapalıyken kaşlarını çatmış ve uykulu bir ses tonunda mırıldanmıştı. "Uyu Yeonjun, sonra konuşuruz." İtiraz etsem de onu kararından döndüremeyeceğimi biliyordum. İnatçıydı, keçi gibiydi. Her zaman kendi istediği olsun istiyordu ve başarıyordu da. Ona karşı gelemiyordum.

İç çekerek başımı yanındaki yastığa koymuş ve yüzüne son bir bakış atmıştım. Normalde olanın aksine fazlasıyla masum ve savunmasız duruyordu. Birkaç saat önce benimle sevişen kendisi değilmiş gibi... "Beni izlemeyi bırak ve uyu Choi Yeonjun." Sesini duymamla hızlıca gözlerimi yummuştum. Onu izlediğimi anlayabiliyorsa kalbimin nasıl hızlandığını da duyabiliyor muydu acaba? Benim bile çözemediğim hislerin ne olduğunun farkında mıydı? Boğuluyordum, biraz daha düşünseydim eğer boğulacaktım düşünceler arasında. Bunun yerine Soobin'in hemen yanıbaşımda yatıyor olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalışarak kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.



Selamlar!
Pek içime sinmeyen bir bölüm oldu umarım ilerledikçe batırmam. Umarım okurken zevk alıyorsunuzdur. Düşüncelerinizi benimle paylaşmaktan çekinmeyin! <3

sex, drugs, etc. | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin