Uzun zaman sonra ayıktım ilk defa. Dokuz gün geçmişti, dile kolay dokuz gün. Benim için işkence gibi geçen iki yüz on altı saat. Uykumdan titreyerek kalktığım, göz yaşları içinde yalvardığım, neler dediğimi neler yaptığımı hatırlamadığım, her seferinde Soobin'in kolları arasında, o minik öpücüklerini saçlarımın arasına bırakırken geri uyuduğum iki yüz on altı saat. Bu şekilde anlattığımda benim bile gözüme basit geliyordu. Söz vermiştim ona, temiz kalacaktım. "Neden en başında kendin gelip verdin lan o zaman?" diye sorduğumda oraları karıştırma diyerek geçirmişti beni.
Dışarıdan baktığımda her şey iyiye gidiyor gibi duruyordu. Temiz kalmaya çalışıyordum, Soobin odasındaki kesici tüm aletleri bana vermişti saklamam için. Kararlı gözüküyordu o da. Benim cephemde ise işler gözüktüğü kadar kolay ilerlemiyordu. Soobin benim bağımlı olduğumun farkında değildi. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordum, görüşüm bulanıklaşıyor, ellerim titriyordu. Soobin her seferinde beni sakinleştirmek için elinden geleni yapsa da biliyordum ki bu bir yere kadar işe yarayacaktı.
Ortak salonda oturmuş etraftaki bunaklarla yeşil çam dizisi izliyordum, Soobin yoktu. Günün belli saatlerinde ortadan kaybolur ne yaptığını da söylemezdi, sanki göt kadar binada yapabileceği çeşit çeşit aktivite varmış gibi.
Aniden televizyonun kapanmasıyla anlamıştım toplantı saatinin geldiğini. Günün en sevmediğim vakti, bok varmış gibi neler yaptığımızı anlatıyor nasıl gelişme gösterdiğimiz hakkında konuşuyorduk. Umrumda değildi, gelişme gösterdiğim falan yoktu. Ayık kalmaktan nefret ediyordum, vücudum her saniye daha çok ihtiyaç duyuyordu uyuşturucuya. Dürüst olmam gerekirse eğer ayık olmaktan hoşlandığım tek an Soobin'in dokunuşlarını daha net hissettiğimi anladığım andı.
Büyük salona girdiğim anda Soobin ile kesişmişti gözlerim. Bana bakarak yarım ağız sırıttığında gülümseyerek öne eğdim başını. Karşısına geçtim, sevmiyordum yanında oturmayı. Anlatılanları dinlemek yerine Soobin'i izliyordum saatler boyunca. Herkes oturduğunda fazladan bir sandalye kalmıştı boşta. Kaşlarımı çattım, yeni biri mi vardı? Ben bunu düşünerek sayımızı hesaplamaya çalışırken konuştu hemşirelerden birisi. "Bugün aramıza yeni biri katıldı. Jung Daejong'a hoş geldin diyin lütfen."
Soobin dahil herkes ayağa kalktı, ben kalkmadım. İsmini ilk defa duyuyordum, görüş alanıma giren pembe saçlar ve dövmeli yüz ile çakıldım oturduğum yere. Gülümseyen suratı bana bakıyordu doğrudan. Etrafındaki insanlarla konuşuyor "hoş buldum. Umarım iyi anlaşırız." diyordu nazikçe fakat gözleri benden ayrılmadı bir saniye bile. Soobin farkındaydı, üzerimde hissettiğim göz sayısı dörde çıkmıştı böylelikle.
Ne hissediyordum? Ne hissetmeliydim? Soobin'e ondan bahsetmemiştim daha önce. Ciddi duygularım olmamıştı ona karşı fakat çıkar ilişkisi içinde olsak da komadan çıktığımda onun ne halde olduğunu düşünmeden edememiştim.
Neden buradaydı? O, tanıdığım en zeki kızdı. Tonlarca madde almış olsa bile ayık bir insandan daha ayık gözükebilecek biriydi. Etrafa gülücükler saçıyordu fakat emindim ayık olmadığına, hiç değişmemişti.
Tanıyordum onu, biliyordum bakışlarını. Ensemdeydi, bulmuştu beni. Hoşuna gitmemişti ona tek kelime etmeden aramızdaki tüm bağı koparmam. Birbirimize karşı duygularımız yoktu demiştim fakat ikimizin de uyuşturucu bağımlısı olduğumuz gerçeğini unutmuştum. Ona göre ben, uyuşturucuydum. Uyuşturucuya bağımlı olduğu gibi bana da bağımlı olmuştu zamanla. Korktum, kendim için değil. Bana zarar verebileceği fikri geçmedi bile aklımın ucundan. Soobin'i düşündüm. Soobin'e bir şey yapar diye korktum. İkisini uzak tutmanın bir yolunu bulmalıydım.
Tüm gün bunu düşündüm, saat akşam saatlerine geliyordu. Birkaç dakika sonra Soobin yanıma gelecek, üstünü çıkarıp bedenimi kollarının arasına aldıktan sonra yorganımın altına girecekti. Günlerdir yaptığı gibi. Bekledim. Günün en sevdiğim kısmıydı, hiçbir şeyi umursamadan yalnızca ona sarılarak yatmak. O geldiğinde bir süreliğine de olsa Daejong'u aklımdan atarım sandım.
Kapım açıldı, kilitlemiyordum o girsin diye. Heyecanla kapıya çevirdim gözlerimi. Beklediğim bedenin aksine karşılaştığım pembe saçlar yutkunmama sebep olmuştu. Ne işi vardı burada? Soobin neredeydi?
"Tekrardan seni görmek güzel Yeonjun." Yüzünde sinsi bir sırıtışla kapıyı kapatarak girdi içeriye. Eski anılar bir bir saklandıkları yerlerden çıkarak gözlerimin önüne gelirken birkaç adım geriledim ondan uzaklaşmak için.
"Ne işin var burada?" Sesim titremişti, güldü. "Beni böyle mi karşılıyorsun Yeonjun? Daha heyecanlı olursun diye düşünmüştüm. Özlemedin mi beni?"
Her bir cümlesinde bir adım daha atıyordu bana. O yaklaştıkça ben geriye gidiyordum. Sırtım duvarla buluştu, yutkundum. Tam önümde durdu, kısa boyuna rağmen giydiği topuklular yüz yüze gelmemizi sağlamıştı.
"Beni özlemedin demek. Bu kırıcıydı Yeonjun. Fakat eminim ki bende özlediğin bir şey var." Sırıtarak cebindeki paketi çıkarttığında alnımdan akan soğuk terleri hissetmeye başlamıştım. Dokuz gündür her gece krizin eşiğinden dönüyordum, istiyordum, vücudum delicesine istiyordu.
Yüz ifademdeki değişimi gördüğünde yüzündeki sırıtışı daha da büyümüştü. O böyleydi, her zaman istediğini alırdı. Bir süredir ayık olduğumu ve kolayca tetiklenip tahrik olacağımı tahmin etmişti, zekiydi. Paketin ağzını açıp bana uzatmasıyla burnumdan derin bir nefes alarak beyaz tozu içime çekmem bir olmuştu.
Göz bebeklerim hızla büyürken vücuduma yayılan rahatlama hissiyatı ile gülümsemiştim. Vücudum ait olduğu yere dönmüş gibi hissediyordum.
Hesaba katmadığım şey ise karşımda duran bedenin dudaklarıma kapanışıydı.
Selam!
Uzun bir süre geçti galiba buraya uğramayalı, ben uzunmuş gibi hissettim en azından. Hiç bu kadar zorlanmamıştım bölüm yazarken, gerçekten beklediğimden daha zorlayıcı oldu benim için. Apart topar final yapmak istemedim, henüz iki karakteri de yeteri kadar tanımadığınızı farkettim ve bu yüzden biraz daha uzatmaya karar verdim. Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın lütfen! <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sex, drugs, etc. | yeonbin
FanfictionYeonjun uyuşturucu bağımlılığını yenebilmek için gittiği rehabilitasyon merkezinde kendine yeni bir bağımlılık bulduğunun farkında olmadan Soobin ile tanışır. Yeonbin #10