gönlümün derinlerinde, en saf haliyle

836 121 53
                                    

"Odana çık ve eşyalarını topla Yeonjun, gidiyoruz." Şaşkınca gözlerini aralamıştı küçük olan. Yine mi? Bu kez neden? Hani bu son olacaktı? Tonlarca düşünce vardı minik aklında. Oysaki sevmişti burayı, diğer yerlerdeki gibi çok arkadaşı yoktu fakat Soobin vardı burada. Onun Soobin'i. Ne zaman başı sıkışsa onu kurtarmaya hazır, ağlarken saçlarını okşayan Soobin'i  vardı. Onu nasıl bırakıp gidebilirdi ki? Nasıl görüşürüz diyebilirdi gözleri onun siyah irislerine bakarken. 

"Anne, önce Soobin'e gitmeliyim. Gideceğimizi haber vermem la-"  Annesini yükselen sesiyle yarıda kesilmişti küçüğün cümlesi. "Hayır! Görüşmeyeceksin kimseyle. Git ve eşyalarını topla." Küçük olanın göz yaşları çoktan yanaklarına doğru süzülürken anlam veremiyordu annesinin bu hallerine. Kendisini neden sevmediğini sorgulamayı uzun süre önce bırakmıştı zaten fakat neden sevgi görmesine engel olmaya çalıştığını anlayamıyordu. Mutsuz mutsuz odasına çıkarken düşündüğü tek şey Soobin'i nasıl göreceğiydi. Hiçbir şey demeden bırakıp gidemezdi onu. 

Önce oyuncaklarından başlamıştı toplamaya, peluş ayıcıklarını sırayla yerleştirmişti valizine. Diğer erkeklerin aksine oyuncak arabaları değil ayıcıkları süslüyordu Yeonjun'un rafını. Oyuncaklarını yerleştirmeyi bitirdikten sonra dolabındaki kıyafetleri de alıp sıkış tepiş, özensizce yerleştirmişti valizine. Ağlıyordu, öfkeliydi. Soobin'i bırakmak istemiyordu. Valizini kapattığı sırada içeriye giren annesi korkuyla nefesini tutmasına sebep olmuştu Yeonjun'un. "Yürü, gidiyoruz." Annesi bir eline valizi almış, diğer eliyle Yeonjun'un kolunu tutmuş ve yürümeye başlamıştı. Yeonjun korkudan ağzını bile açamamış, izin ver son bir kez göreyim onu diyememişti. 

O günden sonra ne Yeonjun Soobin'den ne de Soobin Yeonjun'dan tek bir haber alabilmişti.  


*****************************

"Bu kez ben dindireceğim onun acılarını öpücüklerimle." 

Soobin'in ağzından çıkan her kelime eski anılarımı tetikliyordu. Benim bile hayal sandığım, gerçekliğinden emin olamadığım fakat bir o kadar da yaşadığımı hissettiğim o anıları tetiklemişti. Gözleri beni buldu, dümdüz bakıyordu. Hatırla diyordu, hatırla, hisset beni, unutma. Koca salondaki herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum, her geçen saniye etrafımdaki dört duvar daralıyor, beni sıkıştırıyordu. Nefes alışverişlerim hızlanırken soğuk terler döktüğümü hissediyordum. 

Biri dokundu omzuma, yanımdaki kıvırcık saçlı kadın. Tanımıyordum. "Evlat iyi misin?" Değildim, sikeyim değildim. Delirecek gibi hissediyordum, bir yanım Soobin'in söylediklerine takılı kalmışken bir yanım bu halimden şüphelenmelerinden korkuyordu. Dayanamadım, büyük bir hışımla kalktım ayağa. "Benim hava almam lazım." Kekelemiştim, Soobin eskisinin aksine çatık kaşlarla bakıyordu bana şimdi. Kimseden cevap bile beklemeden koşar adımlarla ayrıldım oradan, büyük bahçeye attım kendimi. Havayı hissediyordum fakat nefes alamıyordum, tıkanmıştım. Koştum, nefes alamama rağmen koştum deli gibi. Soobin ile ilk konuştuğum köşeye attım kendimi. Boylu boyunca yerde yatarken nefes almaya başlamıştım, bulanık düşüncelerim düzeliyordu yavaş yavaş. 

Söylediklerini düşündüm önce. Soobin miydi o çocuk? Anlamıyordum, mantıklı değildi. Bugüne kadar yaşadıklarımız, bana olan davranışları... O olamazdı, o olsaydı eğer bana böyle davranmazdı. Her şey hayal olarak kalmalıydı, yaşadığımı sandığım bir hayal olmalıydı o anılar. O küçük çocuk kalbimin en derin köşesinde en saf haliyle kalmalıydı orada, bunu mahvetmesine izin veremezdim. 

Yattım orada, saatlerce kılımı bile kıpırdatmadan durdum. Bir çok kişiyi endişelendirdiğimi biliyordum fakat içeriye dönüp gerçeklerle yüzleşmeye cesaretim yoktu. Hava karardı, rüzgar esmeye başladı. Bense hareketsizce yattım o köşede, her şeyden kaçmaya çalıştım. Burada böyle durursam unuturlar beni sandım.

******************

Gözlerimi açtığımda olmayı isteyeceğim en son yerdeydim. Soobin'in yatağında, buram buram o kokan yorganın altında. Doğrulur doğrulmaz Soobin'in bana bakan bedeniyle karşılaştım. Yine aynı ifadesini takınmıştı. Anlaşılmıyordu hiçbir şey. Mutlu mu, üzgün mü, şaşırmış mı, heyecanlı mı? Anlayamıyordum hiçbir şey. "Yeonjun be-" 

"Sus!" Bağırmıştım aniden, böyle çıkışmayı ben bile beklemiyordum. "Sus Soobin. Aşağıda anlattıklarını ne ben duydum ne sen anlattın tamam mı?" Bu kez kaşlarının çatıldığına şahit olmuştum. "Ne saçmalıyorsun?" Yattığım yerden kalkmış, Soobin'in önünde durmuştum. "Asıl sen ne saçmalıyorsun? O sen değilsin, olamazsın. Benim yıllardır en saf sevgimle içimde taşıdığım çocuk sen olamazsın. Biz seninle seviştik Soobin! Uyuşturucu kullandık birlikte. Aklına gelebilecek her boku yedik. İzin veremem anlıyor musun? İzin veremem, elimde kalan son güzel hatırayı bozmana izin veremem." Cümlelerimin sonuna doğru kendimden geçmiştim, ellerim titriyordu, gözlerim dolmuş ve görüşüm bulanıklaşmıştı. 

Soobin'in kollarını etrafımda hissetmiştim aniden, bu ikinci sarılışıydı bana. "İzin ver Yeonjun, izin ver anlatayım. Söz veriyorum toparlayacağım mahvettiğim her şeyi." İlk defa böyle duyuyordum onu, çaresizdi. Gözyaşlarım yanaklarıma süzülürken göğsüne yaslamıştım alnımı. Sessiz kaldığımı görünce konuşmaya başladı. 

"Gittiğini kabullenmem çok uzun sürdü Yeonjun. En değerlimdin sen, çocuk hislerimin karşılığı ne anlama geliyordu bilmiyordum, aşk, sevgi, bağlılık... Hepsine uzaktım, hayatımın bir parçası olduğunu biliyordum sadece. Gittiğim her yerde seni aradım belki çıkarsın karşıma umuduyla. Çıktın da, sen görmeyi istediğim son yerde çıktın karşıma. Başta inanamadım ama güpegündüz ortadaydı sen olduğun. Acı çekiyordun, belki bu kez ben alırım senin acını sandım beni öpmeni sağladım. Unuttuğum nokta yine senin beni öpmüş olmandı. Yine tüm acılarımı yükledim sana. Uyuşturucu kullanmana izin verdim çünkü biliyordum, dayanamazdın. Ne dersen de kendin de biliyorsun dayanamayacağını. Gözümün önünde acı çekmene katlanamazdım. O sabah... Uzak durdum çünkü eski en yakın arkadaşımla sevişmek planlarım arasında yoktu. Korktum, yüzüne bakacak cesareti bulamadım kendimde. İçimdeki çocuk seni mahvettim sırf kendi arzularım için. Bu kez ise yine karşındayım, bu sefer ne hislerinin ne olduğunu bilmeyen çocuk ne de yaşadıklarından korkup senden uzak duran biri değilim. Bu kez karşında ne istediğini bilen biri olarak duruyorum ve Yeonjun, bu kez ben taşıyacağım senin tüm acılarını.

Son cümlesini söylerken Soobin, iki elinin arasına aldığı yanaklarımdan süzülen yaşları baş parmaklarıyla silmiş, ardından bu kez tamamen şehvetten uzak duygularla birleştirmişti dudaklarımızı. 

******************

Selamlar!

O kadar kötü bir hafta geçirdim ki burayı deli gibi boşladım. Bilimsel verilerle rapor hazırlamaktan duyguların nasıl bir şey olduğunu unutmuşum resmen. Ben sevdiğimden ayrılmak zorunda kalınca buraya acı çeken bir kişi yeter bari bu ikiliyi kavuşturayım artık dedim. Umarım unutmamışsınızdır buraları. Umarım beğenmişsinizdir, lütfen görüşlerinizi yazmayı unutmayın! Ha bir de olur da söylemekten ya da sormaktan çekindiğiniz şeyler olursa biyografimde cc linkim var, oraya uğramaktan çekinmeyin. <3

sex, drugs, etc. | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin