NEDEN ?

92 3 0
                                    

Ağmil soğuk koridorun kırık fayanslarını söke söke yanıma geldi, alaycı bir şekilde güldü.

"Babayla mı uyumak istiyorsun? " dedi.

Ağmil'in gözleri matkap ucu gibi dönüyordu. Gözleri ile dünyayı döndürüyordu. Aşk olmayan, sevgi olmayan, saygı olmayan, benim olmayan bir dünyası vardı. Ağladığını hiç görmedim, dünyasında su yoktu ve heryer çöldü...

"Mor dudaklı hemşire ile uyumayı tercih ederdim " dedim.

Yüzümde radikal bir islamcının Beyaz Sarayı patlatırken takındığı tebessüm ile odayı terk ettim.

Kırık fayansları dörder dörder geçerek, rutubet kokan odama girdim. Rutubet kokusu beni rahatsız etmiyordu. Baksırıma sıkıştırmış olduğum fotoğrafı çıkardım ve bir adli tıp uzmanı gibi incelemeye başladım. Kurbânın yaşı 29dan büyük değildi. Kanında içki veya uyuşturucuya rastlanmıyordu. Ölüm sebebi ise aşırı ışığa maruz kalmaktan dolayı kalp durmasıydı. Çantası yoktu, doğal olarak kimliğide üzerinden çıkmadı. Yüzü de ışıktan dolayı tanınmayacak haldeydi, elimde delil olarak sadece yeşil çiçekli bir elbise, beyaz sade bir tülbent ve biçimsiz şekilde koparılan kişinin fotoğraftan geriye kalan koca bir boşluğu vardı. Bu boşluğu tanıdığım tüm insanlarla doldurmaya çalıştım. Önce Ağmil'den başladım, Ağmil iri cüssesi ,tıknaz boyu ve buz mavisi gözleriyle o boşluğu tamamen doldurdu, hayatı boyunca ilk defa bir boşluğu tamamen dolduruyordu. Yıllardır merak ettiğim baba sevgisinin boşluğunu doldursaydı bu kadar sevinmezdim herhalde...

Fakat bu kadın kimdi?

Ağmil neden kendini bu fotoğraftan koparmak istemişti?

Fotoğrafı çeken kişi neden sadece kadını öldürmüştü?

Ağmil neden yaşıyordu?

Ağmil'in amınakoyayım!

Çok düşününce, uyurum. Uyurken daha iyi düşünürüm. Beynimin sokağa çıkma yasağı olan sokaklarında cirit atarım. Afroditlerimin yüzünü bu sokaklarda ki duvarlara kazırım. Bu sokaklarda hayaller kurar , ölür , bulut olurum. Daha sonra uyanır bu olanları unuturum , beynimde ki sokakların adresini bir tek ben bilirim.

Günlerdir serum ve sigara kullanmıyordum. Kırık fayanslara basmamaya özen göstererek Ağmil'in odasına girdim. Yüz üstü yatıyor , horultusu ile magmayı sarsıyordu. Gömleğinin iç cebinden bir dal çekip aldım ve odama geri döndüm. Ben bir kızılderiliydim. Ve elimde ki sigara da "Lucky Strike mentollüydü. "
Bir kızılderili olarak sigara mentolünü patlamış mısır gibi patlatabilirdim fakat ben o patlama sesini duymak istemiyordum. Ve kızılderili atalarımın mısır patlama sesinin "suçlu Tanrının çekirdekten çıkıp kaçması " inançlarını görmezden geliyordum.
Çünkü suçlu veya suçsuz Tanrı yoktur. Tanrının yargılandığı herhangi bir hukuk sistemi mevcut değildir.
Eğer Tanrı yargılanabilseydi eminim ki suçlu olurdu.

Sigarayı içtim ve sokaklarıma indim. Duvarlarıma fotoğrafı astım ve karşısına oturdum , düşünmeye başladım. Artık fotoğraf bir bütündü fakat Ağmilin kadının yanında nasıl durduğunu merak ettim.
Gülüyor muydu ?

Somurtuyor muydu ?

Yoksa seken ışıklardan biri ona isabet edip gözlerinin perdelerini mi örtmüştü ?

Bunu bilmemin tek yolu uyanmak ve Ağmil'e sormaktı. Sokağımda ki sokak lambaları söndü ve yerini güneşe bıraktı. Uyandım. Yastığın altında ki fotoğrafı aldığım gibi horultuyu takip ederek Ağmil'e ulaştım. Kapıyı sert bir şekilde açtım fakat alkole esir düşen beyni bu gürültüyü hissetmedi bile.. Usul usul yanaştım , yatağın ucuna oturdum fakat onu nasıl uyandıracağımı bilmiyordum.
Baba mı demeliydim ?
Ağmil mi ?
Hiçbirşey dememeye karar verdim ve omzundan dürttüm. Fakat beyni bunu da hissetmemişti sadece mırıldanarak pozisyon değiştirmesini sağlamıştı. Sesimden büyük bir balon yaptım ve kulağının dibinde patlattım.

"AĞMİLLLLLLLLL "

Sonunda beyni ve vücudu beni algılamıştı fakat bu seferde ne tepki vereceğini şaşırmıştı.

"Ne var Derya " dedi.

Derya kimdi bilmiyorum... Belki mor dudaklı hemşireydi belki de sevişirken ismini kulağına fısıldadığı bir fahişe.. Bununla pek ilgilenmedim ve üzerinde çalıştığım fotoğrafı son rütuşları yapması için gözünün içine soktum.

" Nerden buldun o fotoğrafı, ver onu bana, bir daha da sakın beni böyle uyandırma " dedi.

Cümlesinin sonuna "piçi" ekleyecekti ki yutkundu. Bir babam olduğunu hatırladı. Oğlu olduğumu düşündü. Her zaman oğlu olduğumu düşünürdü ama sadece düşünür, hissettirmezdi.
Bu fotoğraf ile ilgili derin hatıraları olduğu da kesindi...

"Bu kadın kim? Neden kendini bu fotoğraftan kopardın " dedim.

Sustu... Düşündü... Belki de beyninin sokaklarına inmeye çalıştı ama beceremedi ve saçmaladı.

" Güzel bir kadındı fakat burda kötü çıkmış "

Cümlesinin sonuna gelirken gülüyordu. Hatta gülmekten ağlıyordu. Kurak dünyasına yağmur yağdırıyordu. Yaz yağmuru...

" Ben bu fotoğrafı rüyamda gördüm.Bu fotoğrafı ben çektim. Aynı yeşil elbise aynı beyaz tülbent ve aynı kapalı gözler vardı. Bu kadını ben öldürdüm. Annemi ben öldürdüm "

o an gözlerim doldu... ve bileklerim kanadı.Sesim kesici bir alet olmuş ve bileklerimi kanatmıştı.
Ağmil'in yüzü kayıp gitti ve ışıklar söndü...

Ben Tanrının en sarhoş anıyımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin