Saat on ikiyi otuz iki geçiyor. Artık on sekiz yaşımdayım. Telefonumdan ayrılmamıştı gözlerim. Ondan gelecek en ufak bir çağrı öylesine mutlu edecek ki beni. Söz vermişti, çıkmıştı ağzından o kelimeler.
Kalbim pasparlak bir umutla atıyordu, yatakta bir sağa bir sola dönerken en sonunda telefonum çaldı. Ekranda başka bir isim yazıyordu ama. Oflayıp kapattım. Beklentilerin yüksek olduğu ovalar düşüşlerin en dramatiğine şahit olurmuş. Kalbin uçurumlaşmış düzlükten yere çakılışı nasıl güzel olabilir ki zaten? Aklımda onlarca şey uçuşurken, içten içe yandığımı hissetmeye başladım. Normal miydi bu? Bir an için göz kapaklarım kapanır gibi oldu, ellerimle açtım onları. Duymak istiyorum onun sesini, uyuyamam bu gece. Yatağımdan kalkıp telefonumla balkona çıktım en sonunda. Cır cır böcekleri kulakları tırmalıyordu her zaman ki gibi. Lacivert, yıldızlı bir yorgan üşütüyordu yine. Başrolümüz fazlasıyla benzerdi diğer gecelerdeki gibi, her seferinde büyülüyordu nedense. Kolumu ovalamaya başladığımda telefonum tekrar çaldı. Heyecanla ekrana baktım. O...
Kocaman sahici bir gülümseme oluştu yüzümde. Aceleyle ekranı kaydırdım. Kulaklarım sesiyle çınlamaya başladı. Bedenimdeki tüm hücreler sevinç çığlıkları atıyordu adeta.
''İyi geceler...''
''Teşekkür ederim E-''
Sözümü kesti hızla. Derin bir soluk çekti.
''Doğum günün kutlu olsun... Mmmh''
Sesi çatallı geliyordu, sanki içmiş gibi. Kaşlarım çatıldı, ne olmuştu?
''Neyin var?''
Burnunu çekti, içimden bir ses ağladığını söylüyordu. Ne için ağlayacaktı ki? Heyecanla sordum.
''Ağladın değil mi?''
Hafif bir kıkırdama geldi. Gecenin sessizliği heyecanımın çığlıklarını ortaya döküyordu, her ne kadar istemesem de.
''Evet, çünkü...''
Göz kapaklarım koskocaman olmuştu bile.
''Çünkü?''
Birkaç saniye konuşmadı. Soluklarımla baş başa kalmıştım, sırlı bir acı kavuruyordu yüreğimi. Ben olamazdım o gözyaşlarının sebebi...
''Ben değilim o gözyaşlarının sebebi, biliyorum...''
''Özür dilerim.''
Kalbimin tam ortasında kocaman bir hayaletin ruhu öldü. Mutlu biriydi o, kanı zehirdendi ve şimdi tüm vücuduma yayılıyor. Çenem titrerken, gözyaşımı sildim elimin tersiyle. Hayal kırıklığı bedenimin titremesine neden olurken hala istemsizce sebebini dinliyordum.
''Bu gece gittim ve söyledim ona, reddetti. Aşkımı kabul edemeyeceğini söyledi. Bir şey fark ettim o an; en başından beri bana yardım ettin. Kıskanabilirdin, kötülüğümü isteyebilirdin ama yapmadın. Saf bir aşk kaynıyor kalbinde, biliyorum. Teşekkür ederim bunun için.''
Durdu birkaç saniye daha. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Benim sevgimin farkındaydı demek ha? Neye şaşıracağıma, neye ağlayacağıma ya da ne diyeceğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Cevabını bekledim.
'' Aşkını kabul ediyorum bu yüzden, ömrünün kalan son dakikasına kadar seni sevmeye çalışacağım. Söz veriyorum...''
Yığıldım, mermerde soğuyan bedenim, ölen hayaletin yerine başka bir hayalet mi doğuruyordu? Titreyen dudaklarım durdu, gözyaşım yanağımda takılı kaldı. Olabilir miydi? Kafamı olumsuz anlamda salladım, şüpheyle bir sevgiyi beklemektense, pürüzsüz bir acıyı çekmek daha iyiydi. Aklımdaki düşüncelerle savaşacak gücü bulamazdım kalan günlerimde.
''Hayır.''
''Neden?''
Dudaklarımı ıslattım, burnumun sızısı açıklamamı düşündükçe artıyordu.
''Yapamam, biliyorum beni sevmeye çalışacaksın ama sevsen bile hissedemem. Aklımdaki düşüncelerle savaşacak gücüm yok artık, neden bu haldeyim sanıyorsun? Hastayım, saçlarım yok, iyi bir ruhum da yok, beceremem bu yüzden...''
Derin bir nefes aldım.
''Herkes istediğine kavuşamaz, hayal kırıklığıyla bitecek belki ömrüm...''
Aklımda kanlı bir sahne canlandı, içimde doğan hayal kırıklığı eşlik etti bu işkenceye. Yutkundum ve sessiz bir iç çektim.
''İyi geceler...''
Telefonumu kapattım hızla. Olduğum yere yattım. Balkonun betonundan gökyüzüne döndü gözlerim. Gece yarısı hayalden bir kırık batmıştı yüreğime ve bu çok acıtıyordu...
Oylamayı ve yorumunuzu eksik etmeyin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağılmaya Hazır Bulutlar |Kısa Öyküler|
Short Story'' İşte bütün sevginin karşılığı buydu. Üzgünüm ve sonrası bilmem ne... O merdivenin başına gelmek, adımlarını sırf seni görebilmek için atmak ne de zor bilmiyorsun! Sadece birkaç cümleye sığabilen bir şeyi beslememeye çalışın içinizde. Çünkü herkes...