Yaz Karpuzu ve Deniz

14 1 0
                                    

Çocukların da kötü yanları vardır, gördüğümde şaşsam da, inanmak istemesem de öyleydi. Gerçi inanmak istemesem büyümenin vasıflarından yararlanabilirdim ancak istemedim. Yalan hoş değildir, inanması ise bir o kadar küçük düşürür beni.

Fazla korumacı bir annenin çocuğu olmak kadar zor bir şey yoktu sanırım. Çocukken hayal güçleri kadar kanatları vardır çocukların ve bir o kadar küçük kafesleri. Buna baş kaldırsanız da, iradeniz ve aklınız zayıf olduğundan bu kanatları bir küçük şekere değişebilirsiniz. Çağımız her ne kadar bunu telefon gibi zımbırtılarla değiştirse de istisnalar kaideyi bozmaz.

Öğleden sonra dörttü, güneş gözü tahriş edecek kadar keskin ancak çok tesirli değildi. Bütün küçük kuzenler toplanmış, denize gitmek için zıplayarak hazırlanıyorlardı. Bir tek çocuk hariç. Yaşına göre kısa boylu, biraz öne gelmiş yamuk çenesiyle tüm şaklabanlıkları rahatlıkla yapabilen sarışın kuzen dışında. Sabah talihsiz bir kazayla gözünü çizdirmişti. Bu annesine göre bir felaketti. Gözlerin ve dişlerin vücuttaki en kutsal organlar olduğunu düşündüğünden, en ufak bir hasar depresyona sokacak kadar tehlikeliydi.

Öğlen sıcağında zar zor bir randevu alınmış, ardındansa damlalı muayene olduğu için sarışın şaklabanın güneşe çıkması yasaklanmıştı. Kuzenlerinin arkasından öylece bakmayı kim isterdi? Hele ki akılsız bir özgür ruh için bu imkansız gibi bir şeydi. Annesini sigara içerken birkaç defa ikna etmeye çalışmış, keyfinin bölünmesinden rahatsız olduğundan öylesine bir onaylama vermişti annesi de.

Ancak son dakikaya gelindiğinde, kız kuzeninden güneş için şapka istediğinde öylesine büyük bir kıskançlığın esiri olmuştu ki, şapkasını dinlenmek için kenara koyduğunda anında alıyordu küçük kız. Sızlıyor, düşmanca bakıyor hatta işi tiksintiye kadar çıkarıyordu.

Dayısı buzların arasına heyecanla limonataları ve karpuzu koydu. Arabaya yerleştirip geldiğinde, balkondaki sedirlerde yarım dilim meyveyle serinlemeye çalışan ev halkına dikkat bile etmeden çocukları toplayıp gitti. Annesi son dakikada bütün kararını değiştirmiş, onu anlamamazlıktan gelip yatmaya gitmişti. Eline tutuşturulan telefonla avutulmuş, bir daha yakalayamayacağı bir anyı daha kaybetmişti sarışın şaklaban. İri kahverengi gözleri güneşten bin kat zararlı radyasyonla daha da irileşmişti.

Böyle işte şu çocuklar, çabuk kandırılan, bazen anlamsız kıskançlıklarla ortalığı kavuran, ilginç şeylerdi. O kanatlar bir şekerden, bir telefondan daha değerliydi çünkü zamanla dökülüp yok oluyorlardı. 

Dağılmaya Hazır Bulutlar |Kısa Öyküler|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin