Çok yaşlı olanlar güneşi hatırlıyorlarmış. Çocukken kendi gözleriyle görmüşler. Her gün, yeni bir ışıkla dünyayı aydınlatır, görkemiyle birlikte yeryüzüne parlarmış. Yeryüzü de ona cevap olarak gülümsermiş. Ben gerçek güneşi hiç görmedim. Ama görmeyi her şeyden çok isterdim.
Her şey tuhaf bir sisin kıyıları kaplaması ile başlamış. İnsanlar başta umursamamışlar, ama sisin içine girenler kayboluyormuş. Tekneler, botlar bir daha geri gelmiyormuş. Sisten çıkan balıklar ise değişmiş, bu dünyaya ait değilmiş gibi görünüyorlarmış. Sis yükseldikçe kıyı şehirlerini de içine almaya başlamış. Sisin içinde kalanlar, ondan etkilenmeye ve değişmeye başlıyorlarmış. Sise yeterince uzun süre yakın kalanlar isteyerek kayboluyorlarmış içinde. Bir anda, akıllarında bir düğmeye basılmış gibi ne yapıyorlarsa durup sisin içine yürüyorlar, bir daha görülmemek üzere gidiyorlarmış. Duman, karanlık ve korku arttıkça insanlar yükseklere, dağlara kaçmaya başlamış. Ama bir fayda etmemiş. Sis de insanları avlar gibi dağlara doğru yükseliyormuş. Dumanla birlikte gelen soğuk yüzünden en dayanıklı bitkiler bile ölmesiyle açlık ve salgınlar da kendini göstermeye başlamış, tüm umut ve insanlık yok oluşa hiç olmadığı kadar yaklaşmış.
Lakin son bir umut kaynağı, yavru güneş projesi bir kurtuluş olmuş. Dumanın etkisine henüz yakalanmamış Son şehirlerden bir tanesi olan Kuzey yıldızının ortasında, en yüksek binasında insanlığın en büyük başarılarından bir tanesi yer almaktadır. Yapay bir güneş, tüm şehri aydınlatıyor, Siyah dumanın şehre girmesine engel oluyor. Bu sayede, belki de insanlıktan geriye kalan son canlılar biz olmalıyız. Dışarıda kimse ışık olmadan yaşayamaz.
İnsan olan hiç kimse.
Karanlıkta, dumanın içinde yaşayan bir şeyler var. Hareket eden, bazen beyaz küçük gözleriyle bize bakıp kaybolan. Dünya bir zamanlar bizim olabilirdi, fakat artık onların. Işığı sevmiyorlar. Onun yanına bile yaklaşmak istemiyorlar. Bu yüzden bizi de sevmiyorlar. Elimizdeki, ve içimizdeki ateşi söndürmek istiyorlar. Beni çok korkutuyorlar.
Tören başlıyor, sirenlerin sesini odamdan duyabiliyorum. Bu tören benim için çok önemli çünkü hangi role seçildiğim belli olacak. Hep radyocu olmak istemiştim. Karanlığa adım atacak kadar cesur olmadığım için oraya giden gezginlerin konuşmalarını, neler gördüklerini duyabilmek isterim. Belki yardım bile edebilirim. Ama asla asla keşifçi gezginlerden olmak istemiyorum. Dumanın içine bilinmeyen yerlere gitmek istemiyorum. Umarım keşifçi olmam...
*****
Ben, karanlığın içinde doğmuş, ışığın çocuğuyum.
Ben, insanlığın umudu, halkımın geleceğiyim.
Ben, Kuzey yıldızımın ve şehrimin,
İlk fedaisi ve son kurtarıcısıyım.
*****
Özge Özkul - Yaş 17
Keşifçi birlik altıncı grup.
Ölüm sebebi: Meşalesini düşürdü. Gölge varlıklar tarafından kaçırıldı.
Ateşten toprağa, Işıktan karanlığa. Bir kıvılcım yandı, bir hayat daha söndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Müzesi
Short StoryZamanında tasarladığım fakat hiç hayata geçiremediğim, ya da sadece eğlence olsun diye hazırladığım çok kısa hikayeler ve dünyalar. Bölümler arasında belirgin bir sıra yoktur istediğiniz bölümden başlayıp okuyabilirsiniz. Eğer içlerinden bir tanesin...