Doktor Emin Akyüz'ün not defteri darmadağındı. Bozulmaya başlamış olan harfleri ayırt etmek, Bülent için imkansız bir görevdi. Yine de gerçeği öğrenmek için denemek zorundaydı.
" Ben deli değilim... Sadece gerçek olmayan küçük hayaller görebiliyorum. Bazen... Ama bu sefer gördüklerim kesinlikle gerçekti. Öyle olmalı. Başka bir açıklama düşünemiyorum. " üzeri karalanmış paragraflar doktorun sırlarını siyah bir kedi gibi kapatıyordu. Hizmetli Nilüfer bir şeyler yapmış olabilirdi. En başından beri şüpheli hareket ediyor, Doktor Emin'in odasına yaklaştığında Bülent'e yapmacık mazeretler uyduruyordu. Sürekli olarak başka bir yere, gözünün ucundan gözüken bir şeye bakıyor gibiydi. Bülent diliyle baş parmağını ıslattı. Daha iyi bir kanıt, en azından bir ipucu bulabilmek için sayfaları çevirdi. Bulabilecek miydi ? Bülent işaret parmağını açık paragraflardan bir tanesinin üzerine koyarak gözlerini kıstı. " Bu gün Aslı ile konuştum. O da dün benim duyduğum saat tıkırtısını duymuş. Ama benden farklı olarak birşey pencereyi tıklatmış. "Uzun, güzel tırnakları vardı " dedi Aslı gülümseyerek. Parlayan siyah gözleriyle içeriye, Aslıya bakmış. Siyah birşey nasıl parlıyor ? Hiç bir fikrim yok. Şu saatten sonra da cevabını bulmaya çekiniyorum... Çıkmadan önce Aslı'ya korkuyor musun ? diye sordum. Bana sadece gülümsedi. 'Neden korkayım ki ?' dedi. Ama o sırada gözlerinin bir tanesi bana bakmıyordu. " Bülent bir şeyler bulmaya çok yaklaşmıştı. Karalanmış sayfaları tek tek değiştirirken içindeki ürpermeye hakim olmaya çalışıyordu. Odanın soğukluğu, derisini yalıyor, arkasında ıslak bir iz bırakıyordu. Son sayfaya geldiğinde bir paragraf daha buldu. " Tamamen mantıklı olarak bakmam gerekiyor. Korku, beynimizin içindeki kimyasallardan oluşuyor. Korktuğumuzda beynimiz bir salgı ile algılarımızı harekete geçiriyor ve ya kaçıyoruz ya da savaşıyoruz. Buraya geldiğim ilk günden beri kendime bunu söyledim, ve kendim değilmişim de bir film izliyormuşum gibi analiz yapmaya devam ettim. Ama artık bir şey aklımdan hiç çıkmıyor. Ya korku, gerçek bir duyguysa ? Ya bizim için tehlikeli, bizim algılamaya bile hayal gücümüzün yetmediği bir şeye olan tepkimizse ? Bu düşünceleri üzerimden atamıyorum. Çünkü odamın kenarındaki gölgelerin arasından bana bakan bir çift göz var... " Polis Şafak, Dedektif Bülente kapıdan seslenerek " Bir şeyler bulabildin mi ? " dedi. Bülent sayfa notlarını kapatarak " Sanırım onları kimin ya da neyin öldürdüğünü biliyorum " diye cevap verdi. Şafak " Sanırım. " dediğinde Bülent'in kalbi olduğu yerde zıpladı. Bülent kendi sesini karşısından duymuştu. Notlarını indirerek kafasını hafifçe kaldırırken Şafak'ın arkasında birisi olduğunu gördü. Siyah figürün boyu tavana kadar ulaşıyordu. Sol eli Şafak'ın sırtında kayboluyordu. Siyah parlayan gözleri, odanın ortasındaki ışığı karanlığa boğuyordu. Şafak tek gözüyle Bülente baktı. Peşinden ikinci gözü geldi. Şafak ağzını açtı, ama dili kıpırdamıyordu. Bülent'in sesi duyulmaya başladı. Sesi bozuk bir plak gibi gıcırtılı çıkıyordu " Neyin öldürdüğünü biliyorum "...
Kısa bir korku sahnesi denemem. Kalıcı olarak saklamak için burada paylaşıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Müzesi
Short StoryZamanında tasarladığım fakat hiç hayata geçiremediğim, ya da sadece eğlence olsun diye hazırladığım çok kısa hikayeler ve dünyalar. Bölümler arasında belirgin bir sıra yoktur istediğiniz bölümden başlayıp okuyabilirsiniz. Eğer içlerinden bir tanesin...