Bölüm 1: Acemi

743 52 35
                                    

  "Çabuk gel ey gece! Sen de uslu dur ruhum geceye dek! Kötü işler gömülsede yerin dibine,
Çıkar bir gün insanların gözü önüne."

William Shakespeare / Hamlet 


*****

  "Hadi bakalım! Göreyim seni Jungkook."

  Oğlan duvara dayadığı merdivenle dakikalardır bulmak için çabaladığı açık pencereye doğru tırmanmaya başladı. Bu evin güvenliklerinden geçmek bile en az yarım saatini almıştı. Açık pencere aramak, merdiven bulmak derken hiç olmadı kırk beş dakikadır bu büyük eve girmek için uğraşıyordu ve bu evden değerli bir şey almadan çıkmayacaktı.

  Jungkook inatçı bir gençti ve yaşının gerektirdiği gibi hayatı tutkuyla yaşardı. Hep bir adrenalin arar, aman bir şey olsada bugün iyi bir eğlensem diye an kollardı. Bugüne kadar heyecan olsun diye yaptığı hiçbir hırsızlık girişiminde de yakalanmamıştı. Kendine güveni tamdı. Yakalanma korkusu yoktu ama eğer yakalanırsa, babasının ona iyi bir ceza vereceği gerçeği onu bir hayli korkutuyordu. En kötüsünden çaldığı şeylerin parası kadar parayı babası ondan esirgerdi ki bu bir ömür harçlıksız kalmasına eşdeğer olurdu. Arabası bile elinden alınabilirdi. Sefil bir hayat Jungkook için korkunç bir şeydi.

   Son basamağıda çıkıp pencere mermerine sıkıca tutunarak kendini içeriye çekti. Dışarının soğuğuna inat evden gelen sıcak hava bedeninin gevşemesini sağlarken siyah maskesini biraz daha burnunun üstüne getirip bulunduğu odayı çözebilmek için etrafı taradı. Tavana kadar uzanan kitaplıklar, büyük ve geniş beyaz bir koltuk, koltuğun hemen önünde içi odun külleri ile dolu bir şömine ve yüzlerce kitap.. Belliki ev sakinleri kitap okumak için kütüphaneye gitmek yerine kütüphaneyi evlerine getirmeyi tercih etmişlerdi. Jungkook kendi kendine gülüp adımlarını kitaplıklara yöneltti. Birkaç kitabı inceledi, kendi okuduğu ve kitaplığında yer verdiği klasiklerde vardı burada. Stefan, Franz, Virginia ve daha birçok isim.

  Canı sıkıldığında odadan çıkıp etrafı kolaçan etti. Herhangi bir ses yoktu ve görünüşe göre evin ikinci katındaydı. Önünde duran merdivenleri inip salonu aramaya koyuldu. Sırtındaki çantasını önüne alıp fermuarını sonuna kadar açtığında maceraya hazırdı. Önce televizyon ünitesinin üstünde duran birkaç süs malzemesini çantaya koydu. Antika olduğu her halinden belli olan parçaları es geçmişti, o değerli şeyleri almazdı. İhtiyacı yoktu bir kere. Tek istediği biraz eğlenmekti bu yüzden saçma sapan gereksiz süs eşyalarını çantasına koyup mutfakta hiçbir şey bulamayacağının bilinciyle orayı es geçerek holdeki tek kapıyı açtı. İlk kat olduğunu düşündüğü bu yerde salon mutfak ve şimdi kapısını açtığı odadan başka hiçbir oda yoktu. Bugün eğlencesi kısa sürecekti belliki.

  Yine girdiği odayı önce şöyle bir süzdü. Genç odasına benzer bir hali vardı. Bir çalışma masası, kitaplık, piyano, dolap ve yatağın bulunduğu bu oda belliki bir öğrenciye aitti. Şanslı şey, Jungkook öğrencinin halinden anlardı bu yüzden bu odadan bir şey almamayı seçti. Odadan çıkmak için arkasında kalan kapıya döndüğünde kapının sol tarafında duran yatağa gözü çarptı. Yatağın yaslandığı duvarda bulunan pencere sağolsun içeriye dolan ay ışığı direkman mışıl mışıl uyuyan çocuğun yüzüne vuruyordu. Uzun sarı renkteki saçları salınmış, yastığının her bir yanına dağılmıştı. Yorgan omuzlarına kadar örtülüydü ve Jungkook gördüğü kadarıyla bile büyülenmişken devamını hayal bile edemedi.

  "Evine hırsız olarak girmem üzücü oldu Ay parçası. Senin gibi bir şaheserle vakit geçirmek iyi olabilirdi. Şansına küs Kookie."

   Hem yataktaki sanat eseriyle hem de kendi kendiyle konuşan genç, oğlanın güzelliği ile aptallaştığını düşünüp haline gülerek odadan ayrıldı. En ufak sesin bile hiçte derin olmayan uykusundan alıkoyduğunu bilmediği genç çocuk uykusundan ayılıp yavaşça araladığı gözleriyle az önce duyduğu şeylerin rüya olup olmadığını sorguluyordu.

Scenery ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin