10. Bölüm: Kucak

272 34 25
                                    

Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır.

-Schiller-

*****

Kulağındaki kulaklıkları çıkartıp derin soluklarını soğuk havaya bıraktı. Kafasına örttüğü kapüşonlusunun şapkasını geriye atıp saçlarını dağıttı. Elindeki telefondan saate baktığında vakit gece yarısını gösteriyordu. Jungkook kıkırdadı. İnsanlar uykularının en derin yerindeydi belki ama o burada düşüncelerini dağıtmak için koşuyordu. Nereye koştuğunuda bilmiyordu, niye koşma ihtiyacı duyduğunuda. Sadece koşuyordu.

Soğuk havaya inat üstündeki kapüşonluyu çıkartıp beline bağladı. İçindeki siyah tişört buz gibi havayı tenine işlerken gülümsedi. Yaşadığını hissetmek, gerçekliğinden emin olmak için çoğu zaman yaptığı şeydi bu. Kemikleri ağrıyana kadar hareket ederdi, günlerce yemek yemez midesinin içerlerde bir yerde isyan çıkarmasını beklerdi, bazen bu gibi soğuk havalarda rüzgarın kendisine ulaşmasına izin verirdi. Böylece bedeni hissettiği bütün bu şeylere tepki gösterir ve hâlâ hayatta olduğunu, hissedebildiğini ve nefes aldığını ona hatırlatırdı.

Duygularını kendisinden bile sakınan bir insanın bazen bu küçük ve saçma yöntemlerle oralarda bir yerlerde hâlâ bir şeyler hissedebildiğini hatırlamaya ihtiyacı oluyordu. Jungkook o insanlardan biriydi.

Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Gözleri yumulu dudakları bibirine kenetliydi. Jungkook bazen çok yorgun hissediyordu. Ama sonra tıpkı şimdi olduğu gibi gözlerini aralıyor ve derin bir nefes alıyordu. Orada, gökyüzünde kendisine onu hatırlatan aya baktığında istemsizce gülümsüyor ve aldığı nefesler anlam kazanıyordu. Ay, aydan bir parçaymış gibi ışıltılı ve güzel, Jimin.

Neden bilmiyordu ama Jimin farklı hissettiryordu. Jimin ona hissettiriyordu. Onun yanındayken kendisini yormasına, nefesini tutmasına ya da canını yakmasına gerek yoktu. Jimin hissettiriyordu ama acıyı değil; sevgiyi, değeri ve güveni. Güzel olan her şey onda toplanmış gibiydi. Nasıl yapıyordu bilmiyordu ama Jimin Jungkook'u büyülüyordu ve Jungkook buna engel olmak istemiyordu. Sonunda tutunacak güzel bir şey vardı karşısında çünkü.

Aklına düşen fikirle etrafında göz gezdirip olduğu yeri anlamaya çalıştı. Sonra bu çabadan vazgeçip yürümeye başladı. Ne de olsa yolu her türlü Jimin'e çıkacaktı.

Yüzündeki gülümseme genişlerken kendi haline kahkaha attı.

"Çoktan aptal aşık rollerine girdin ha Jungkook. Doğru insan doğru insan diye diye karşına aydan bir parça çıktı şimdi ona karşı koyamıyorsun bile..."

Kafasını iki yana sallayıp derin bir nefes aldı. Her şeyin bir vakti vardı, hayatımıza giren insanların bile zamanlaması tesadüf değildi. Kader önceden planlanmıştı.

Gece kendini iyice gösterip vakit ilerlerken ulaşmak istediği yere vardı Jungkook. Kapıdaki güvenliklerin sayısı saat yüzünden oldukça azdı. Sayıları önemli değildi zaten. Jungkook bu eve iki kere girmeyi başarmıştı, yine başarırdı.

Basit yolları vardı, Jimin'i arayıp kapıyı açmasını söylemek gibi ama o zaman işin eğlencesi neredeydi ki? Jungkook onun odasına birden bire girip belkide uykusundan uyandırmayı ve kendisini görünce vereceği o tepkiyi merak ediyordu. Kafasında kurduğu hayaller daha da isteklenmesini sağladığında oyalanmadan bahçeden içeri girdi. Güvenlikleri atlatıp kütüphane penceresinin önüne geldiğinde her zamanki yerinde duran merdiveni pencereye yaslayıp yukarı tırmandı. Evün içine girmeyi başardığında etrafta gözlerini gezdirdi. Ne bir hareketlilik ne de ses vardı. Gülümseyip hızlı ama temkinli adımlarla odadan çıktı. Atlaya atlaya indiği merdivenlerin sonunda gelmek istediği odanın önündeydi. Son bir kez evin içinde göz gezdirip kapıyı araladı.

Scenery ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin