Bölüm 12: Kalbimin Hırsızı

202 26 10
                                    

Sessiz ve dikkatli adımlarla müstakil evin bahçesinde kimseye görünmeden ilerliyordu Jungkook. Gece vakti çoktan çökmüştü ve karanlık kamufle olmasına çokça yardımcı oluyordu. Giydiği siyah giysilerle ve yüzünü sakladığı siyah maske ile kendiside geceye uyum sağlayıp önlemini almıştı. Bu gece yakalanmak gibi bir niyeti yoktu. Jimin hayatına girdiğinden beri - belki de o Jimin'in hayatına girmişti? - paslandığını hissediyordu işte bu yüzden bu gece eskiden olduğu gibi profesyonel olacaktı.

Evdeki korumaları çoktan atlatmış önünde durduğu evde açık pencere veya ışık var mı diye kontrol ediyordu. Üst kattaki odalardan birinin ışığı yanıyordu fakat bir hareketlilik yoktu. Jungkook yakalanma riskini göze alıp alt katta bulunan ve uzun zamandır gözüne kestirdiği odanın penceresine şöyle bir baktı. Işıklar kapalıydı ve görünürde bir hareketlilik yoktu. Üstelik pencere açıktı! Tırmanması için bir şey bulduğu an içeri girebilirdi. İçine dolan zevk ve heyecanla sırıttı. Hissettiği bütün sabırsız duyguları yok saymaya çalışıp evin etrafında göz gezdirdi. Sanki bugün her şey ondan yanaymışçasına evin bodruma inen merdivenlerinin yanında bir tane de ayaklı merdiven vardı. Jungkook olduğu yerde bir kez sevinçle zıplayıp  sessizce koşarak merdiveni almaya gitti. Elindekiyle beraber tekrar pencerenin önüne gelip ses çıkarmamaya çalışarak duvara yasladı. Dayanıklılığından emin olduktan sonra hızlı olmaya çalışarak tırmandı ve pencereyi ittirerek içeri atladı. Düşmemek için mermere sıkıca tutunup başını hafifçe kaldırarak karanlık odada etrafa bakındı. Odanın boş olması onu bir nebze üzse bile moralini bozmamaya çalışıp gözüne ilk çarpan yer olan çalışma masasına ilerledi. Masanın üstünde klasik öğrenci eşyaları vardı. Buna ek olarak bir çerçeve içindeki aile resmi ile beraber masanın köşesine konulmuştu. Jungkook çerçeveyi eline alıp gülümseyerek izledi. Üç kişilik bir aileydi ve hepsi çok mutlu görünüyordu. Baş parmağı ile resmi şöyle bir okşayıp yerine geri koydu. Aynı anda kapı hızlıca açılmış ve Jungkook korkuyla arkasını dönmüştü.

Kapıyı gülümseyerek açan sarışın bir kadının gözleri Jungkook'u görmesiyle kocaman açıldı ve beraberinde büyük bir çığlık attı. Jungkook telaşla bir sağa bir sola baktı fakat bağırmaya devam eden kadın için ona doğru adımlarken ellerini güven vermek adına iki yana kaldırdı. Fakat kendisine yaklaşan yabancıyı gören kadın daha fazla korkup ikinci bir çığlıkla beraber odadan kaçtı. Jungkook omuzlarını düşürüp odanın içinde yapayalnız kalmanın getirdiği gerginlikle avcunu alnına sertçe vurdu.

Odaya yaklaşan adım seslerini duyduğunda gerginlikle yutkundu fakat hareket etmedi veya kaçma girişiminde bulunmadı. Gerçektende hamlanmıştı. Eski yeteneğini kaybetmişti belli, yoksa bu hayatta yapmayı bildiği en iyi şeyi eline yüzüne bulaştırmasının başka açıklaması olamazdı.

Kapıdan içeri koşarak giren aşık olduğu sarışın bedeni gördüğünde gergince gülümseyip elini selam verircesine salladı. Onun aksine Jimin telaş ve şaşkınlık içinde ona bakıyordu. Annesinin çığılığından sonra görmeyi beklediği şey odasına 'yine' gizlice girmiş bir Jungkook değildi.

"Jungkook?"

Jungkook ona karşılık veremeden Jimin'in arkasından tıpkı ona benzeyen fakat daha yaşlı olan bir adam görüldü.

"Ne oluyor burada?"

Jungkook gerginlikle gülümseyip elini ensesine attı ve sertçe ovdu. Sıçmıştı galiba.

"Merhabalar efendim."

Jimin'in ailesi ile bu şekilde tanışacağı yüz yıl düşünse aklına gelmezdi. Anın komikliği ve düştüğü rezil durum kahkaha atma isteği doğursa bile gerginliği buna engel oluyordu. Daha sonra evine gittiğinde gülmekten başka hiçbir şey yapamayacağının farkındaydı. Tabi Jimin ondan ayrılmazsa. Bu durumda yapacağı tek şey ağlamak olurdu.

Scenery ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin