21. BÖLÜM

11.1K 898 175
                                    

Kanadından öpüyorum,
kalbimin kuşu...

Franz Kafka.

Eline tutuşturulan ayrandan küçük yudumlar alırken oldukça gergin olsa da bunu belli etmemeye çalışarak gülümsemeye çalışıyor, dizlerini toplayarak oturduğu yerden bir an olsun kıpırdamıyordu.

Hezan ağabeyinin bakışları arada bir ona dönse de daha çok Rengin ablanın kayınbiraderiyle sohbet ederek alacağı tarla hakkında bilgiler edinmeye çalışıyordu.

"Ne iyi oldu buraya geldiğin Çiya,"dedi yanındaki kadın.

Elinde tuttuğu buz gibi ayrandan bir yudum daha alarak kadına baktı yüzündeki sevimli ifadeyle.

"Çok merak ediyordum buraları, ağabeyim tarla deyince toprakla uğraşmayı sevdiğimden ben de gelmek istedim öyle."

Rengin'in içi sıcacık olurken onu kemirip duran merakı bastırmaya çalışarak gülümsedi.

"Kocan izin veriyor o zaman sana?"

"Aslında izin aldığım söylenemez sadece haber veriyorum o da tamam diyor."

Rengin'in kaşları yukarı kalkarken sürmeli kara gözlerinde muzip parıltılar oluşmuştu.

"İyi bir kocaya sahipsin o zaman."

Çiya'nın aklında Dağhan'ın yüzü belirirken dudaklarına konan gülümsemeye gözlerinde oluşan hülyalı bakışlar eklenmişti hemen.
Başını usulca salladı.

"Çok şükür."

Biraz havadan sudan konuşmuş, iyice kaynaşmışlardı. Rengin'in kayınbiraderi yani Ciwan Bey, Çiya'nın evli olduğunu öğrendiğinde kimlerden olduğunu sormuştu merakla. Mardin'e ve orada yaşayan insanlar hakkında oldukça meraklı olması Çiya'yı şaşırtmış olsa da Dağhan ile evli olacağını söyleyeceği sırada Rengin'in araya girerek konuşmayı kesmesi gözünden kaçmamıştı kadının.

"Düğüne gittiğimde görmüştüm bura (kayınbirader)," demişti kadın Akel acele.
"Allah, Çiya'ya bağışlasın esmerce yakışıklı bir delikanlıydı işte."

Ciwan Bey'in nedendir bilinmez, Çiya'ya tanıdık gelen bir siması vardı. Diyarbakır'ın sıcağında bronzlaşma teni, yüzünde, özellikler burnunun üstüne dağılmış çilleri, uzunca boyu ve buz renginde olan mavi gözleri. Her daim sert bakan gözleri tüylerini ürpertiyordu.

Adamın sert çehresinden bakışlarını çekerken tedirgince yutkundu.

Akşam yemeğine katılmaları için ısrar etmiş olsalarda Hezan bugün için bu kadarının yeterli olduğunu ve toplantı da zaten konaklarına gideceğini söyleyerek kalkmışlardı.

Otele girdiklerinde Çiya yatağa kendini resmen atmış, birkaç dakika tavanla bakışmıştı.

Aklına telefonu geldiğinde buruk bir şekilde doğrularak çantasına uzandı. Dağhan'dan hiç ses yoktu. Bu kadar mı umursamıyordu cidden? İnsan bir arar bir sorar-...

Telefonu eline alarak ekranı açtığında gelen arama ve mesajları gördüğünde düşünceleri bıçak gibi kesildi.

Zira yirmi iki aramanın çoğu Dağhan'a aitti. Birkaç kere babası da aramıştı. Mesajların biri reklam içerikli diğer hepsi yine Dağhan'dandı.

Telefonu sessizde kalmıştı ve hiçbirini duymamıştı kadın.

Otele geldiklerinde Ferman Ağa, Hezan'ı aramıştı onun içi rahattı ama Dağhan çok merak etmiş olmalıydı. Ki mesajlara girdiğinde hepsinin içeriği endişeyle atılmış 'neredesin?'di.

ZEVAHİR (Çirkin Ağa) ASKIYA ALINDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin