6. Bölüm

15.7K 1.2K 207
                                    

Lütfen beğeni ve yorumları unutmayın!

⭐️'a basarsanız beni çok mutlu edersiniz.

SINIR: 120 beğeni 110 yorum.

⭐️⭐️⭐️

Ezile ezile, yere düşe kalka büyürdük hepimiz. Sorsalar ayaktaydık o vakit herkes ne kadar güçlü olduğumuzdan bahsederdi ama kimse görmezdi dizlerimizden akan kanları.

Herkes gördüğünü konuşurdu. Kalp gözümüzü sonuna kadar kapatır bir çift göze sığdırırdık koca dünyayı.

Anlamak istemezdik çoğu zaman.

Nice acılara bakar sonra da güler geçerdik.

Hiç ilgi göstermediğimiz, dallarını sevip sulamadığımız çiçeğin rengarenk çiçek açmasını dört gözle bekler, kuruyunca da kolayca çöpe atardık.

Gözleri hemen sulanmıştı kadının. Ellerini uzatıp sevmek istiyordu karşısındaki kanadı kırık adamı ama yapamıyordu.

Fiziksel yaraların hiçte önemi olmadığını o an anlamıştı Çiya.

Kalp yarası, fiziksel yaranın önüne geçiyordu çünkü.

Yaralar iyileşirdi. Ama kalbin yarası yıllar geçse bile iyileşmek yerine daha çok kanardı.

"Öyle düşünme lütfen." derken hıçkırarak ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı.

Dağhan, ensesini kavrayarak arkasını döndüğünde direkt karşısındaki aynayla karşılaşıp kendi aksini görerek irkilmişti.

Gözlerini hemen kaçırırken odadan çıkmak için harekete geçirmişti ayaklarını.

Kapıya ilerleyerek kulpu aşağıya indirdiğinde Çiya'nın titreyen sesini duyarak duraksadı.

"Kaçma!"

Elleri yumruk şeklini alırken gözlerini yumup açtı adam. Ardından hiç duymamış gibi davranarak çıktı odadan.

Hızlı adımlarla koridorun sonundaki çalışma odasına girdiğinde titreyen bedenini zapt etmek adına kendini kastı.

Dişlerini birbirine bastırırken başı dönüyordu.
Bu berbat hissin önüne geçebilmek için yumruk yaptığı elleriyle duvarları yumruklamaya başlamıştı.

Fiziksel acı onun kendine gelmesini sağlıyordu. Canı yandığında içinin acısını bastırabiliyordu. Biraz da olsa sakinleşiyordu çünkü.

Ellerinin sızısını umursamadan yumrukladığı duvarlardan sonra derin nefesler alarak odada bulunan siyah, deri koltuğa yığılırcasına oturdu.

Gür saçlarını yolarcasına çekiştirirken gözlerini kapattı.

Aklında dönüp dolaşan tek bir ses tek bir kelime vardı.

'Çok güzel.'

Hayatı boyunca ona derin azaplar veren kelime nasıl da can bulmuştu karısının dudaklarında?

Cehenneme dönen içinde ona sürekli azap veren zebaniler, dünyadan topladığı kötülerdi.

Düzelmezdi, düzelemeyecekti.

Yaralarla kaplı bedenine bir parmak merhem yetmezdi.

•••

Günler geçiyordu. O günden sonra Çiya'nın iki kelime konuştuğu Dağhan'da konuşmayı tamamen kesmişti.

Görmüyor, bakmıyor, konuşmuyordu.

Çiya'nın konuşma çabaları da hüsranla sonuçlanmıştı.

ZEVAHİR (Çirkin Ağa) ASKIYA ALINDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin