14. Bölüm

15.8K 1.1K 264
                                    


 Mezarlık ziyaretinden sonra yine içine kapanan adamla konağa geldiklerinde Dağhan'ın arabasından çıkarak kapıya yürürken sessizdi. Arkasından ona yetişen adamla beraber konağa giriş yaptıklarında ikinci katta oturan yade Pervin'in başını uzatarak onlara baktığını fark etmişti Çiya. 

Hızlı adımlarla ikinci kata çıktığında mahcup bir bakış vardı şimdi yüzünde. 

''Nerelerde kaldın buke (gelin)?'' diye sordu yaşlı kadın, gelini gelip yanına oturduğunda.

''Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışım yadem. Sizi endişelendirmek istememiştim.''

''Öyledir ya.'' diyerek anlayışla başını salladı yaşlı kadın. Tek elini başına götürerek beyaz tülbentini düzeltirken gözlerinden hüzünlü bir ifade geçmişti. ''Ana baba nerede olursa olsun iyi gelir bize. İster yanımızda olsun ister kokuları toprağa karışmış olsun.''

Çiya usulca başını sallarken kısa süreli bir sessizlik olmuştu. Daha sonrasında ise Ferman Ağa'nın geldiğini söylemişti yade. Akşam yemeğe çağırdığını Çiya'nın konakta olmadığını öğrendiğinde beklediğini ama gelmediği için gitmek zorunda kaldığından bahsetmişti kısaca. 

Çiya, biraz merak birazda endişeyle ayağa kalktığında müsaade isteyerek odasına çıkmıştı. İçeriye girdiğinde banyodan gelen su sesleriyle Dağhan'ın orada olduğunu anlayarak etrafa bakındı. Tam o sırada çalmaya başlayan telefonunun melodisini duyduğunda makyaj masasının üstündeki cihaza doğru ilerledi. 

Ekranda babasının fotoğrafı belirdiğinde hızlıca açarak kulağına götürdü. Ferman Bey'in kısık ama güçlü ses tonunu duyarak gülümsemişti. 

''Çiya kızım?''

''Benim baba nasılsın, iyisin ya?''

Kadının endişeli sesi adamı güldürmüş, acele bir şekilde iyi olduğunu açıklamaya girişmişti. Hâl hatır sorulduktan sonra ise asıl meseleye gelinmişti. 

''Konağa geldim ama yoktun kızım biraz bekledim, gelmeyince konağa dönmek durumunda kaldım. Adar ile konuştum akşam yemeğe davetlisiniz ona göre Dağhan oğlum nerede? Yanındaysa telefonunu verir misin? Yüz yüzeyken çağırmak isterdim aslında böyle ayıp olur mu bilemedim.'' demişti adam. 

Çiya, konakta olmadığı için özür dilerken önemli olmadığını söyleyerek Dağhan'ın yanında olmadığını belirtmişti. 

''Ben söylerim o seni arar olur mu? Gelip bizzat söyleyeyim derdine de düşme sakın Dağhan öyle şeylere pek takılmaz hem o senin damadın baba!''

''Damadım olduğu için bu kadar telaş yapıyorum ya zaten kızım. İyi bir damat, kazanılmış bir erkek evlattır derler. Çok şükür ki bir oğlum daha oldu.'' Ardından keh keh gülmüştü Ferman Bey. 

Çiya utangaç kıkırtılarını engellememiş, teşekkür ederek biraz daha sohbet sonrası telefonu kapatmıştı. Dudaklarında asılı kalmış tebessümle telefonunun ekranına boş boş bakarken banyo kapısının açılmasıyla bir an arkasına dönme gafletinde bulunup gördükleriyle donup kalmıştı. 

Dağhan, beline doladığı beyaz havluyla banyodan çıktı. Elindeki bir diğer havluyla da saçlarının ıslaklığını giderirken başını kaldırarak iri gözlerle ona bakan Çiya'yı fark etmişti. 

Dudaklarından dökülen kısık tondaki küfür sadece kendi kulağına ulaşırken o an ne yapacağını şaşırmıştı. Su sesine karışan düşüncelerinin sesleri öyle gürültü olmuştu ki Çiya'nın sesini sadece birkaç dakika duymuş sonra sesler kesilmişti. Çiya'nın odadan çıktığını düşünerek rahat davranmıştı ama hata etmişti. Gerçekten bazen bu odaya izinsiz girebilecek birinin olduğunu unutuyordu.  

ZEVAHİR (Çirkin Ağa) ASKIYA ALINDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin